7 Aralık 2010 Salı

Kürt Hareketi ‘Öz Savunma’ ile Ne Yapmak İstiyor?..


Medyada bir şaşkınlık almış yürüyor… “PKK kendi polis gücünü mü kuruyor” diye sorular dolaşıyor ortada!.. Oysa Kürt hareketinin içinde bulunduğu devinim aynı zamanda derin kaygılar da içermiyor mu?.. Örneğin “Silahlı mücadele miadını doldurdu” şeklindeki çıkış, örgütün askeri gücündeki erozyonu da anlatmıyor mu? PKK’nin legal birimleri bu yüzden mi “öz savunma” dan söz ediyor? Gelin, aylar öncesinden başlayarak bu sorulara yanıt arayalım…
“Öz savunma” deyimini PKK’nin 3 yıl öncesinden itibaren öne çıkardığını unutmayalım. Yani bu tanımlama aslında örgütün 2007’nin sonlarında Kandil Dağı’nda 300 kişinin katılımıyla topladığı 10. kongresinde ortaya çıkmıştı. Örgütü yönetenler bu kongrede, PKK’nin önümüzdeki süreçteki askeri stratejisini sorgularken iki önemli nokta üzerine yoğunlaşmıştı: Birincisi “milis yapısı”, ikincisi ise bu yapının Öcalan’ın özgürlüğünü dayatacak “halk örgütlenmesi!”.
Dikkat çekicidir ki “Öcalan’a özgürlük” planları bu kongrenin ardından uygulamaya konulurken sokak hareketleri de aynı dönemde yoğunlaştırıldı. “İrademiz Öcalan”, “Öcalan’sız çözüm çözümsüzlüktür” başlığıyla yürütülen kampanyalar bu planın ürünleriydi!..
Halk hareketi planı!..
Hakkâri “merkez” alınarak yapılan; Van, Şırnak, Batman, Diyarbakır ve Urfa gibi kentlerde yoğunlaştırılan sokak eylemlerinde genellikle kadınlar ve çocuklar öne sürülmüştü.
Ancak bir süre sonra bu hareket yetersiz kalmaya başladı. PKK’nin kırsaldaki eylem gücü zayıfladıkça örgüt içinde, sürecin halkın daha yoğun katılımıyla yürütülmesi konusunda bir kararlılık baş gösterdi.
Adına “öz savunma” denilen bu strateji işte bu dönemde daha sıklıkla gündeme getirildi. Yani örgüt yöneticileri Kürtler üzerindeki bir planın başarıya ulaşabilmesi için PKK yapısının bir halk hareketine dönüştürülmesi gerektiğine inandılar… Çünkü Güneydoğu’da 15 Ağustos 1984’ten itibaren yaşanan terör eylemlerinin, aslında bölge insanının “hak arama” hareketi olduğuna inandırılması gerekiyordu!
Çünkü, tıpkı kontrolsüz silahlı güçlerde olduğu gibi, kontrolsüz kitlelerin de ciddi handikapları olabilirdi!
PKK 5 yıl önce lojistik uğruna yapılandırdığı “milis” gücünün yanına “öz savunma” adı verilen kontrollü intifada gücünü bu amaçla oluşturmak istedi.
Bu projeyi aslında ısrarla gündeme getiren Öcalan’dı. İşte onun yazılı kanıtları:
PKK liderinin “öz savunma”ya en çok dikkat çektiği avukat görüşmesi, örgütün eylemlere başlamasının yıldönümü olan 15 Ağustos’ta yayımlanmıştı. Öcalan, aynı dönemde Batman’da 4 BDP’linin yola yerleştirilen bir mayınla ölmesini değerlendirirken şunları söylemişti:
“Bu Batman meselesi nedir? Bu olay söylediğim gibi bir komplo olabilir ve yeni bir faili meçhuller süreci de başlayabilir. Çevrelerinde binlerce kişi var, kendilerini örgütleyemiyorlar mı, koruyamıyorlar mı?”
Öcalan 20 Ağustos’taki avukat görüşmesinde ise “Demokratik özerkliğin esasları” adlı bir planı açıkladı. Planın içinde “siyasi, hukuki, ekonomik, diplomasi ve kültürel boyut” başlıklarının yanı sıra bir de “öz savunma boyutu” adlı bir bölüm vardı. Öcalan’ın avukat görüşmelerinde en çok yer verilen bölüm işte burasıydı.
Ekmek, hava.. su!..
Bakınız, Öcalan önümüzdeki süreçte çok tartışılacak o planla ilgili neler söylemişti:
“Biz buna güvenlik boyutu da diyebiliriz. Kürtler soykırımdan nasıl kurtulabilir, bunu somutlaştırmalıdırlar. Kendi güvenlik sistemine kavuşmasını ifade ediyorum. Mesela askeriyede yer alacaklar mı, korucular nasıl lağvedilecek, bunlar tartışılmalıdır. Bu güvenlik boyutu halkın öz savunması ekmek, su, hava kadar önemlidir. Bu olmadan yaşanmaz.”
Öcalan 27 Ağustos 2010’da “öz savunma” planını özellikle örgütün en güçlü olduğu Diyarbakır’a vurgu yaparak daha da belirginleştirmişti:
“Diyarbakır için öz savunma güçlerini önermiştim. Bir tehlike durumunda Diyarbakır’ı, Diyarbakır merkezindeki halkı kim koruyacak? Soruyorum, gerilla mı koruyacak? Mümkün değil.”
PKK lideri, 29 Eylül’de kamuoyuna yansıyan avukat görüşmelerinde de savunma konusu üzerinde ısrarla durmuştu. Bakın neler söylemişti:
“Kürtler Diyarbakır’ı adeta ilmek ilmek örmelidirler, gerçek bir kale haline getirmelidirler. Tehlike, örgütlü olmayan Kürtleri de kapsıyor, biz olmazsak devlet onları da ezer geçer.”
Öcalan’ın “öz savunma” için görevlendirdiği Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bu plan üzerinde aylarca çalıştı. DTK, bu planı Öcalan’ın önerdiği “Demokratik Özerklik” sistemi kapsamında şekillendirmeye çalıştı. Diyarbakır’da 17-18 Aralık’ta toplanacak DTK Meclisi’ne sunulacak planla ilgili şu karar alındı:
“Halkımızın kültürel ve fiziki soykırıma maruz bırakılma süreci devam ettiği sürece, devlet eliyle yürütülen fuhuş, uyuşturucu ve diğer toplumsal istismarlara karşı Kürt halkının kendi güvenliğini ve örgütlülüğünü oluşturması gerekliliği ifade edilmiştir.”
Öcalan “savunma” konusunu “ekmek su kadar önemli” saydığına göre bu strateji PKK açısından giderek yaşamsal bir gerekçe olarak öne çıkarılıyor!
Çünkü Öcalan’ın son 3 yılda özellikle vurgu yaptığı “soykırım”, “faili meçhul”, “komplo” deyimleri Kürtlere karşı kitlesel eylem kaygısını dışa vuruyor!
Kitleler ürkütülüyor!..
PKK lideri işte tüm bu kaygılar nedeniyle “Silahlı mücadele miadını doldurmuş” diyenlere sert tepki veriyor, ellerindeki tek gücün silah olduğunu vurgu yapmaya devam ediyor.
Öcalan şimdi işte bu yapıyı yoğunlaştırmak ve tehdit gücünü daha da arttırmak istiyor. İşte bu iddiayı güçlendirecek kanıtlardan biri…
19 Nisan 2010… PKK yöneticisi Duran Kalkan’ın örgütün ajansı ANF’ye verdiği röportajda, bugünkü tartışmalara ışık tutan o satırlar:
“Bunu herkes bilsin, gerillayı güçlendirecek serhıldana (başkaldırı) daha fazla katılım göstersin. Gerilla ve halk serhıldanının birliği dördüncü dönemde özgürlüğü kazanmamızı sağlayacak iki temel güçtür. Bunları geliştireceğiz ve mutlaka bu temelde zaferi kazanacağız.”
PKK’nin bu planı, “barış” ve “diyalog” söylemlerinin yoğunlaştığı bir dönemde kitleleri ürkütmek ve ayrışmayı derinleştirmekten öteye gitmez…
Kürt hareketinin yapacağı tek şey var; Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla Türkiye’de kardeşlik mozaiğini yaratan yüzlerce yıllık o antika kilimi ateşe vermekten uzak durmak…
Toplumlar arasında “savunma” adıyla barikat kurma düşleri, huzurun içine el bombası atmaktan öte gitmez!..

0 yorum:

Yorum Gönder