30 Ekim 2010 Cumartesi

Atatürk’e 29 Ekim Mektubu!..

2010 Ekim’inin 29. günü… Genel durum ve görünüşşöyledir:Ülkeyi 2002 yılından itibaren adında adalet ve demokrasi geçen bir parti yönetmektedir! Parti kadroları Milli Görüşçü çizgiden gelmektedir. BirçoğuNakşi mürididir…
Söz konusu parti Anayasa Mahkemesi’nce “laiklik karşıtlarının odağı” diye ilan edilmiştir… Ama merak etmeyin paşam; mebus yemininde halen, “…laik cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diye yazmaktadır!..
Çankaya’da koltuğunuzda oturmakta olan zat da Milli Görüş geleneğinden gelmektedir. Başörtülü olan eşi, üniversiteye türbanla girebilmek için Türkiye Cumhuriyeti’ni Avrupa’ya şikâyet bile etmiştir!
Üstelik Çankaya’daki zatla ilgili, “Benim Cumhurbaşkanım değildir” diyen bir Kemalist yazar, ne yazık ki çalıştığı iki gazeteden de kovulmuştur… Kendisine, adını sizin verdiğiniz ve ne gaflettir ki bugünlerde ancak 50-60 bin kişinin sahiplenebildiği Cumhuriyet gazetesi kucak açmıştır…
Gazete demişken, artık Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen matbuatın onurlu ruhu tarihe karışmıştır!.. Onların yerini Cumhuriyet’ten kurtulmak için çirkefleşen yandaş mevkuteler almıştır! Bunlardan bazıları ise sizin ideallerinizi yaşatmak isteyen kişi ve kurumları linç ettirmek için vakitli vakitsiz ötmektedir!..

Velhasıl Cumhuriyet’in kırmızı çizgileri karanlık bir boya ile kapatılmıştır! Ülke radikal dincilikle etnik bölücülük kıskacında ayakta durmaya çalışmaktadır. Belki inanmayacaksınız paşam ama şu kurduğunuz ülkenin cezaevlerinde teröristler ve onlarla mücadele eden askerler yan yana yatmaktadır!..
Türkiye’yi “çağdaş uygarlık” hedefine taşımakla yükümlü üniversiteleri artık “türbana özgürlük” bildirilerini imzalayan rektörler yönetmektedir. Ülkenin başbakanı başı açıkları türbanlılara destek vermeye çağırırken, çağdışı kıyafetler ilkokul koridorlarını bile işgal etmiştir.
Bilim yuvaları suskunluğa kapılmış; gaflet ve dalalet içindeki bir kesim ise ya çıkarcılık ya da utanılası bir korkaklıkla başını kuma gömmüştür!..
Siz her ne kadar “...İlkel insanların Türkiye topluluğunda varlığını asla kabul etmiyorum” diye uyarsanız da…
Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz” diye son noktayı koysanız da…
Hatta “En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır” diye yol göstermiş olsanız da bürokrasiyi müritler yönetmekte, siyaseti ele geçiren cemaat devlete meydan okumaktadır!…
Özetle, rejim Kurtuluş Savaşı öncesinden bile daha karanlık bir dönemece sokulmuştur! Kafası karışık bazı Truva atları, Erbakan’ın tıpkı 1994’teki Bingöl mitinginde aşağıladığı gibi Andımız’ı, hatta Cumhuriyet’in mücadelesini anlatan Onuncu Yıl Marşı’nı bile tartışmaya açmaktan utanmamıştır!..
Mahalle baskısı büyük boyutlara ulaşmıştır. Tüm bunlara rağmen irtica, “Kırmızı Kitap” olarak nitelenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden, bir tehdit olmaktan çıkarılabilmiştir!..
Hazır konu orduya gelmişken, neferlerinizin bir bölümü ne yazık ki Silivri zindanına atılmıştır!.. Kemalizmi terörizmle eşdeğer gören alçaklar ise rejimin rövanşını alabilmek için 87 yıllık ihaneti yoğunlaştırmıştır!
Böylesine bir ortamda toplum, korku imparatorluğuyla sindirilmiş; yargıcından askerine, sendikacısından gazetecisine, siyasetçisinden bilim insanına kadar dik duran tüm muhalifler entrikalarla bertaraf edilmiştir!..
Geriye en önemli kale olarak CHP kalmıştır…
Devleti kuran partiniz liboşlar, işbirlikçiler; iç ve dış mihrakların tüm saldırılarına karşın iktidar olabilmek için çırpınmaktadır. Kiralık kalemleriyle CHP’ye nifak sokmaya çalışan kimi uşaklar, iğrenç üsluplarıyla parti önderlerini karalamaya ve saf dışı bırakmaya çalışsa da CHP Kemalist kadrolarıyla yolundan sapmayacaktır…
Yani yine de rahat uyuyun paşam; en azından yoksullaştır-köleleştir tuzağına düşmeyen yüzde 42’lik bir kitle, Cumhuriyet’in üzerine çöreklenmeye çalışan karanlığı aydınlatmaya devam etmektedir…

İşte bu ahval ve şerait içinde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun paşam!..


mehmet faraç

0 yorum:

Yorum Gönder