Önceki gün Cumuriyet’te okumuşsunuzdur: Atatürk’ün emperyalizm ve kapitalizm konularındaki düşüncelerini Atatürk büstüne yazdıran kaymakam ve belediye başkanı haklarında kovuşturma açılmış… İçişleri Bakanı emir vermiş, Balıkesir Valisi de kovuşturma açmıştır.
Kovuşturma konusu sözler, Atatürk’ün, emperyalizm ve kapitalizme karşı çıkan düşünceleridir. Yani şu sözler:
- İstiklalimizi emin bulundurabilmek için, heyet-i umumiyemizce heyet-i milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyet-i milliyece mücadeleyi caiz gören bir mesleği takip eden insanlarız…
Balıkesir ilinin Balya ilçesi Kaymakamı Kemal Baykal ve Belediye Başkanı Ali Şuuri İnal, Atatürk’ün bu sözleri dolayısıyla sorguya çekilmiştir. Evet Damat Ferit örfi idaresinde değil, Türkiye Cumhuriyeti’nde, Kurtuluş Savaşımızın amaçları suç sayılmaktadır. Hem de bu savaştan yarım yüzyıl sonra.
Kurtuluş Savaşımızın “anti-emperyalist” niteliği çok partili düzenimizde suç konusu olmuştur artık. Atatürk’ün Bursa Nutku yargılandı, yetmedi. Sahte elyazılarıyla Atatürk’ün adına demeçler düzenlendi, bu da yetmedi… Şimdi de, Kurtuluş Savaşı’nın amacı suç sayılacaktır…
Son yıllarda, Atatürk adı, Atatürk düşmanlarının ellerine geçti. Uluslararası kapitalizmin sürüngenleri, tesbihli – takunyalı gericiler, tabancalı – bıçaklı saldırganlar, hep Atatürk’ün adını kullana kullana devleti işgal ettiler.
- Atatürkçü görüşle…
Bir zamanlar bu sözle başlamayan demeç ve konuşma duyamaz olmuştuk, ne yapılırsa, Atatürk ve Atatürkçülük adınanydı. Muhtıra ile hükümet devirirler, Atatürkçülük adına; hazırol emri ile hükümet kurarlar, Atatürkçülük adına; reform isterler, Atatürkçülük adına; Cumhurbaşkanlığına aday olurlar, Atatürkçülük adına; cunta kurarlar, Atatürkçülük adına…
İşte geldikleri nokta budur: Cumhuriyetimizin genç bir kaymakamı ve bir belediye başkanı Atatürk’ün sözlerini, Cumhuriyet alanındaki büste yazdırdıkları için suçlanıyorlar; dosyalar düzenleniyor, emirler veriliyor, kovuşturmalar açılıyor.
Bu da mı Atatürkçülük adına?..
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde “tam bağımsızlık” bilinci yatar. Kurtuluş Savaşı, tam bağımsız Türkiye’yi kurmayı amaçlamıştır. Onun içindir ki Mustafa Kemal:
- Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşıyoruz… demiştir.
Bu suçsa, suç olmayan nedir acaba? İşkence yapmak mı? Gencecik çocukları birbirleri ardından vurup öldürmek mi? Devlet kasasını soymak mı? Nedir suç olmayan?..
Kaymakam ve belediye başkanı, bu sözler yerine, “komünizm her görüldüğü yerde ezilmeli” diye, uydurma sözleri büste kazısalardı, biri hemen vali yardımcısı, öteki de milletvekili adayı olmazlar mıydı?..
Atatürk’ün antiemperyalist ve devrimci yanı, egemen sınıfların bilinçli politikalarıyla, gizlenmek ve örtülmek isteniyor. Atatürkçülüğü, gericiliğin ve tutuculuğun bayrağı yapmak isteyenler, acıyla ifade edelim ki, bu amaçlarında adım adım başarı da sağlıyorlar.
Çağımız kurtuluş savaşları çağıdır. Türk Kurtuluş Savaşı, bütün “mazlum milletler” için örnek olmuştur. Bu savaşım, antiemperyalist niteliği ile Kurtuluş Savaşımızın, devrimci ve ilerici özü, uluslararası kapitalizmin ve çağdışı gericiliğin elinde bozuk para gibi harcanıyor.
Kurtuluş Savaşı’ndan yarım yüzyıl sonra, bu savaşın kutsal amacı suç sayılırsa, söyleyin, 23 Nisanları, 30 Ağustosları, 29 Ekimleri, ne adına ve kim için kutluyoruz?
Hortlayan Damat Ferit midir? Vahdettin midir? Anzavur mudur? Kimdir acaba?..
İŞTE ATATÜRK BU…
Bugünlerde herkes Atatürkçü!.. Atatürk’ün yeminli düşmanlarından, Kemalizm’i modası geçmiş bir üst yapı devrimciliği sayan tuzu kuru şematik ilericilere kadar herkes, koro halinde Atatürkçülük yapıyor.
Biz, oldum olası Kemalizm’i, antiemperyalist bir olgu olarak gördük ve ilerici düşüncelerimizin odak noktasına Kurtuluş Savaşımızın ulusçu ve devrimci geleneğini yerleştirmeye çalıştık. Bizler her dönemde bu düşünceleri savunurken, şeriatçı, ırkçı, ümmetçi, kafatasçı çevreler ile “Asya tipi üretim biçimi” diye başlayıp, Osmanlı despotizmini toplumculuk sayan teorik mezhepcilik, Kemalizm’i hep aşağılamaya çalıştı. Örnekler ortada, örnekler gazete sayfalarında, örnekler kitaplarda!..
İlk Meclis’in gizli tutanakları geçen aylarda yayınlandı. Bunlar cilt cilt önümde duruyor. Bunları okuyor, Kemalizm’i, Atatürkçülüğü yasakçı bir düzen sayanlara, Atatürk’ün gizli tutanaklardan aktaracağım ve de gazetelerde ilk kez çıacağını sandığım şu düşünceleri armağan etmek istiyorum.
Önce gizli tutanağın cilt ve sayfa numaralarını vereyim:
TBMM Gizli Celse Zabıtları, Devre: I, İçtima I, Tarih: 22.1.1921.i, 31, C: 3. Sayfa 334…
Atatürk’ün komünist düşünceleri suç sayıp saymama konusunda gizli oturumda söyledikleri şunlar. Konuşmadaki eski sözcüklerin yerine yenilerini koymaya çalışarak aktarıyorum:
“- Efendiler, iki türlü önlem alınabilirdi. Birisi doğrudan doğruya komünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri Rusya’dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise, sınırın dışına atmak gibi zorlayıcı, şiddetli, kırıcı önlem kullanmak… Bu önlemleri almak, iki noktadan yararsız görülmüştür. Birincisi, iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli saydığınız Rusya Cumhuriyeti tümüyle komünisttir. Eğer böyle zorlayıcı önlem uygularsak, o halde kayıtsız koşulsuz Ruslar’la ilişkide bulunmamak gerekir. Oysa biz, birçok siyasal düşünce ile birçok neden ve etkenden dolayı Ruslar’la temas ve ilişkide bulunmak ve görüşmek istedik ve istiyoruz ve isteyeceğiz. O halde uygulayacağımız önlemlerde dostluğunu istediğimiz bir ulusun, bir hükümetin ilkelerini tahkir etmemek zorundayız. İşte bunun içindir ki zorlayıcı önlem kullanmak istemedik. İkinci bir noktadan da zorlayıcı önlem kullanmayı yararlı görmedik: Bildiğiniz gibi bu düşünce akımlarına karşı, düşünceye dayanmayan kuvvetle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka, herhangi bir kişiyle, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir kişiyle, herhangi bir düşüncesini kuvvet zoru ile reddederseniz, o ısrar eder. Israr ettikçe kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Bunda dolayı, düşünce akımları cebir ve şiddet ve kuvvetle reddedilmez. Tersine takviye edilir. Buna karşı en etkili çare, düşünce akımına karşı düşünceyi oluşturmak, düşünceye düşünce ile karşılık vermektir. Bundan dolayı, komünizmin memleket için, milletimiz için, dinimiz için, kabul edilmez olduğunu anlatmak, yani kamuoyunu aydınlatmak en yararlı çare görülmüştür…”
Evet, Atatürk budur; Atatürkçülüğün 1921 yılında bu duyarlı konuya bakış açısı budur! Kaldı ki, aradan geçen altmış yıl içinde dünyada birçok baş döndürücü değişim olmuş, çeşitli devletler arasında çok yönlü ilişkiler oluşturulmuştur. 1980′lerde, yasakçı bir düzeni Atatürkçülüğe dayanarak savunmanın olanağı yoktur. Çünkü Atatürkçülük, Atatürk’ün sözlerinden ayrı bir siyasal sistem olarak değerlendirilemez. Atatürk ne dediyse, Atatürkçülük odur!
Kemalizm, Atatürkçülük, bir tek sözcükte özetlenebilir: Bağımsızlık!.. Bu bağımsızlık içinde, her türlü düşünce akımına özgürlük sağlamak Atatürkçülüğün temel ilkelerindendir.
Birbaşka ülkenin başkentinden yönetilecek komünizm de, sosyalizm de, kapitalizm de ülke bağımsızlığına ve Atatürkçülüğe aykırıdır! Ancak, tıpkı öteki NATO ülkeleri gib, şiddet kullanmamak ve şiddet yöntemlerini savunmamak koşulu ile her düşünceye anlatım ve örgütlenme özgürlüğü sağlamak, Atatürk’ün 1921 tarihindeki düşüncelerine tıpatıp sağlamaktadır.
Atatürk sosyalist değildi, doğru… Kemalizm ve Marksizm çok ayrı kavramlardır; bu da doğru… Bunların yanında bir başka doğru daha vardır: O da Atatürkçülüğün “McCartizm” demek olmadığıdır
UGUR MUMCU
0 yorum:
Yorum Gönder