23 Kasım 2010 Salı

FETVALI ŞİRKET


Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden biri ve başlıcası laikliktir. Bunda kimsenin şüphesi yoktur. "Türk - İslam sentezi" diye adlandırılan görüş ise laiklik ilkesine düpedüz aykırıdrı. Aslına bakarsanız, devlet kesesinden ayrılan paralarla Suudi Arabistan'da başbakanların "beraberindeki zevat" ile "Umre"ye çıkması da laiklik ile bağdaşmaz.


Artık kimsenin bunlara aldırdığı yoktur. Atatürkçülükmüş, laiklikmiş, bunlar çoktan unutulmuş, yerlerine, "onu da satalım, bunu da satalım" tutkusu gelip yerleşmiştir. "Kuvvayı Milliye ruhu" gitmiş, yerine "kuvvayı ticariye" ya da "kuvvayı sermaye" aadlarını verebileceğimiz "köşe döndüğünü" ve "iş bitirdiğini" söyleyen çevreler gelmiştir.


Kendi deyişleriyle "son bağımsız Müslüman Türk devletine" böyle bir siyasal ve ideolojik kılıf geçirilmiş, ilerici düşünceler üzerindeki baskılar anayasal dayanaklara bağlanmış, özetle cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı bir oluşuma açıkça yeşil ışık yakılmıştır.


IMF ipotekli, Suudi sermayesi destekli, dışarıda dış borca, içeride yüksek faize dayalı, "alaturka kapitalizm" ile "arabesk liberalizm" karışımı bu düzen devletimize ve milletimize hayırlı olsun !..


"Türk - İslam sentezi" diye diye devletin en duyarlı kesimlerine yerleşen Aydınlar Ocağı da devletimize hayırlı olsun.


Biliyorsunuz, ANAP iktidara adımını attığı gün Türk - Arap ortak finans kuruluşları ile ilgili kararları yayımlamış ve ANAP yetkilerinin paydaş olduğu "Faisal" ve Başbakanın kardeşi ile ANAP İstanbul İl Başkanı'nın ortakları arasında bulundukları, "Al Baraka" adlarındaki İslam bankaları art arda kuruluvermişlerdi.


İşin daha da ilginç yanı, bankalar için reklam yasaklarının sürdüğü günlerde, "Faisal Finans Kurumu"nun eski solcularımızdan Prof. Tunca Toskay'ın hünerli yönetimindeki TRT'nin yasaklarını aşarak televizyon akranına ansızın çıkıvermeseydi.


Suudi sarayından ANAP genel merkez yöneticilerie uzanan "Faisal" ile başbakanın kardeşini ortakları arasında katan "Al Baraka" adlı şirketler, hiçbir Türk şirketinin sahip olmadığı ayrıcalıklarla da donatılmışlardır. Bunlar, tabii, gülsuyu kokan basit rastlantılardır.


Boğaz sırtlarında arsa satmanın aynı günlere denk düşmesi de, herhalde, İstanbul Belediye Başkanı Muhterem Sarı Bedri Bey biraderimizin "Altın Boynuz" şirketinden kalma "İş bitiriciliği" ile Arap dostlarımıza cömertçe yapılan bir "cemile" olmuştur.


Faisal Finans Kurumunun ardında bütün İslam ülkelerinde "şeriat düzeni" kurmak isteyen örgütler bulunmaktadırç Bu örgütler, "Aramco" gibi Amerikan - Arap ortak petrol şirketlerince desteklenmektedir. Suudi prenslerinin Türkiye'de finans kurumları oluştururken ortaklarını ille de başbakanın yakın çevresinden seçmesi de herhalde "banker faciası"nın Sayın Özal'ın ekonomiyi yönettiği günlerde patlak vermesi gibi bir rastlantı olmuştur.


İslam ülkelerinde "şeriat düzeni" kurmak isteyen çevreler, Suudi sermayesini maske yaparak adım adım ilerliyorlar ...


Bu İslam finans kurumlarına bir de yurt dışından katkı gelmiş bulunuyor. Lüksemburg'da kurulan "İslam Tekaful Şirketi" yurt dışında baskı yapan Türk gazetelerine verdiği reklama "bismillahirrahmanirrahim" diye başladıktan sonra kendisini şöyle tanıtıyor:


- Tekafül, İslami kurallara uygun olarak hazırlanmış ve fetvası alınmış, klasik sigortaya alternatif, tasarruf, yatırım ve dayanışma programıdır ...


Yine reklamda "Allahın inayeti ile elde edilecek karın" üyeler arasında paylaştırılacağı da yazılıyor.


Demek, bu işler işte böyle "fetva" ile oluyor !


Arap sermayesi, şu bu, derken işte bu noktaya kadar geldik. Fetvalı sermaye şirketlerinin, okunup üflenen paraları ile bankacılık yapacağız. Ve böylece "Atatürk inkılaplarının" ışığı altında kalkınıp "nurlu ufuklara" doğru yol alacağız.


Ne diyelim:
- Allah kabul etsin...


Biz, Atatürkçülüğün, özgürlük ve uygarlık savaşının adı olduğuna, bunun için Atatürkçülüğün ancak yasak tanımayan özgür bir ortamda güç kazanacağına inanırız. Bazıları bunun tam tersine inanır; her türlü yasakçılığı Atatürkçülük adına yapılan bu yasakçılık hep sol için söz konusu olur. Örnekleri hiç anlatmaya gerek yok; nasıl olsa biliyoruz:


Şimdi sormak isteriz:


- Kendilerinden başkasına Atatürkçü demeyen ve her türlü ileri düşünceyi yasak sayan kişi ve çevreler, bu şeriat düzeni özlemcileri için seslerini niçin hiç çıkarmazlar ?


Yoksa, Atatürkçülük adına güçleri yalnızca sola mı yetiyor ?

UGUR MUMCU
CUMHURİYET (27 Mart 1985)

0 yorum:

Yorum Gönder