3 Kasım 2010 Çarşamba

VASİYETNAME


Türk Tarih ve Dil Kurumları’nın bütün mal varlıklarının yeni kurulacak “Türk Bilimler Akademisi” adlı bir kuruluşa devredileceğine ilişkin haberler çok önemli bir konuyu gündeme getirmiştir.
Bir yasaya da dayansa, böyle bir devir işlemi Türk hukuk sistemi ile bağdaşır mı? Hemen belirtelim: Bağdaşmaz!
Atatürk, ölümünden iki ay önce hazırladığı vasiyetnamesinde tüm gelirini bu vasiyetnamede yazılı işi ve kurumlara bırakmıştır. Türk Dil ve Tarih Kurumları, Atatürk’ün vasiyetnamesinde yazılı mirasçılarından ikisidir.
Vasiyetname ölüme bağlı bir işlemdir. Vasiyet eden, ölümünden önce, sahibi bulunduğu mal varlığının ölümünden sonra kimler arasında paylaşılmasını istediğini ve bu mal varlığının kullanış biçimini belirler. Atatürk’ün vasiyetnamesi de Türk Miras Hukuku’nun temel kurallarına bağlıdır.
Atatürk’ün kendi vasiyetnamesinde, mal varlığından doğan gelirleri kullanmaları öngörülen Türk Dil ve Tarih Kurumları’nın şu ya da bu gerekçe ile bu haktan yoksun bırakılmaları, vasiyetnamenin “iptali” anlamına gelir. Medeni Kanun’umuzda bir vasiyetnamenin iptali belli koşulların varlığına bağlıdır. Vasiyetname, ancak Medeni Kanun’da gösterilen yol ve yöntemlerle iptal edilebilir. Atatürk’ün vasiyetnamesiyle ilgili olarak bu koşulların hiçbirinden söz edilemez.
Edilemez, çünkü, Medeni Kanun’un 499′uncu maddesine göre ölüme bağlı bir işlemin iptal edilmesi için miras bırakan kişinin vasiyetname düzenlerken medeni haklarını kullanma ehliyetinden yoksun olması, vasiyetnamenin hata, hile, tehdit ya da “ahlâka mugayir” bulunması gerekmektedir. Yasada öngörülen bir başka iptal nedeni de, vasiyetnamenin biçim noksanı ile sakat olması halidir. Bunların hiçbirisi Atatürk’ün vasiyetnamesi için söz konusu olmaz.
Türk Dil ve Tarih Kurumları’na yönetilen eleştiriler, bu iki kurumun belli kişilerin elinde olduğu, Dil Kurumu’nun solcuların eline geçtiği gibi konuları kapsamaktadır. Doğaldır, vasiyetnameyle belirlenen mirasçıların kişilikleri ve bu mirası kullanma biçimleri eleştirilir. Örneğin, Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü’nün bıraktığı mirasın İnönü mirasçıları arasında kullanılış biçimi, tarihsel Pembe Köşk’ün kazanç konusu yapılması eleştiri konusu olabilir. Ama hiç kimse İsmet İnönü’nün vasiyetnamesini bir yasa ile iptal etmeyi düşünmez. Çünkü ölümüne bağlı işlemler, belli koşulların varlığı halinde ancak yargıç kararı ile iptal edilebilir.
Türk Tarih ve Dil Kurmuları için de aynı yaklaşım geçerli olmalıdır. Bu iki kuruma kızabilirsiniz, eylem ve işlemlerini yanlış bulabilirsiniz. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Ama iş, gelip Atatürk’ün vasiyetnamesiyle ilgili konulara dayanırsa, burada susulur. Susmak gerekir. Çünkü kimse, Atatürk’ün vasiyetnamesini iptal edip yeni baştan düzenleymez. Hukukun gereğidir bu…
Bakın bizler, İsmet Paşa’nın Pembe Köşkü’ne mirasçıların apartmanlar kondurmalarına çok öfkeleniyoruz; ama “iptal edin İnönü’nün vasiyetini, sokmayın damadı Köşk’e” diyebiliyor muyuz?…

UGUR MUMCU

0 yorum:

Yorum Gönder