Hafta başında düzenlenen Türk Dili Kurultayı’nda Başbakan RTE dinleyicilere dedi ki:
- Şimdi size büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘Sanat’ adlı şiirini okuyacağım...
Ve okudu...
Ama, okuduğu şiir Faruk Nafiz’indi...
Hececi akımın ürünü olan Faruz Nafiz’in şiiri takır tukur ses veren vezin ve kafiye üzerine düzenlenmişti...
Az buçuk mürekkep yalamış sıradan bir kişi bile bu şiirin Dağlarca’dan çok uzakta olduğunu anlayabilirdi...
*
RTE bu kadarla da kalmadı, konuşmasında bir dizi edebiyatçımızın adlarını sıralayarak “Türkçenin meyve veren, gürbüz güçlü dalları” diye vurguladı ve dilimizin “hoyrat bir saldırı” karşısında olduğunu söyledi...
Doğrudur...
Peki, ama RTE’nin ve AKP’nin Türk dili ve edebiyatı karşısındaki gerçek konumu nedir?..
*
Osmanlı’da edebiyat dinci fikriyatın ağırlığı altında ve divan şiiri kapsamındaydı...
Tanzimat’tan sonra iş değişiyor, yeni açılımlar yavaş yavaş gündeme giriyor...
Osmanlı’yı aşan edebiyat, Cumhuriyetin Aydınlanma Devrimi’ni yaratacak tohumlanmayı da içeriyor...
Namık Kemal ile Tevfik Fikret geleceğin habercisidirler...
Büyük kültür dönüşümünü 20’nci yüzyıl boyunca edebiyatımızda rahatça görebiliriz...
‘Mümin-mürit-kul’ diye vurgulanan insan, Aydınlanma Devrimi ile ‘birey-vatandaş-kişi’ olarak gündeme girdikçe, Cumhuriyet dönemi edebiyatı uygarlık çapında değerini kazandı...
Dil devrimi ise kaçınılmazdı...
Dağlarca bu sürecin doruk noktasındaki erişilmez şairdir...
*
RTE’nin kafası karışık...
Çünkü şairlerin, romancıların, denemecilerin, öykücülerin, tüm edebiyatçıların yarattığı 1923 Cumhuriyetine karşıt bir iktidarın başındayken Dağlarca’nın şiirini okumak istiyor...
RTE 1923 laik Cumhuriyetiyle birlikte Cumhuriyet edebiyatını da karşısına aldığının bilincinde değil mi?..
0 yorum:
Yorum Gönder