28 Aralık 2010 Salı

AFERİN VALLA TAYYİP SANA!


SEVGİLİ okuyucularım, bu yazıyı yazarken çok mutluyum! İnanın hiç böylesine mutlu olmamıştım. Bu nedenle, Tayyip’i kutlamayı da bir görev biliyorum.
Tayyip pazar günü Meclis’te son bütçe konuşmasını okudu. Çok önemli bir konuda suskunluğunu bozdu ve “Ortak dilimiz Türkçe” dedi. Sonra ekledi: “Ben
Kürtçülüğe karşıyım ama Türkçülüğe de karşıyım.” Ben de dedim ki “Bak aslanım Tayyip, bu ülkede Türkçülük yapan yok da, Kürtçülük yapan çok. Sen bunun bile farkında değil misin!”

Peki ben niçin mutlu olmuştum?
Tayyip konuşmasında “Biz tek milletiz” demeye başlamıştı. Biliyorsunuz, onun ağzından “Türk milleti… Ben Türküm” gibi sözleri duymaya alışık değiliz. Tam kürsüden “Biz tek milletiz” derken, MHP milletvekilleri bağırmaya başladılar:

“Hangi millet, hangi millet? Adını söyle!”
Tayyip bunun üzerine baklayı ağzından çıkarmak zorunda kaldı: “Türk milleti.”

İnanın, bunu duyunca yerimden zıplamış ve “Helal sana bu yollar Tayyip” diye bağırmış ve yanımdaki herkesi öpmeye başlamışım! Ben hatırlamıyorum, yanımdakiler söyledi.
“Türk milleti” diye bir kavram olduğunu onun ağzından duydum ya, dünyanın en mutlu insanıyım artık!
Siz de lütfen öyle olun, bu kadarla yetinin… Çünkü o sözü onun ağzından bir daha duyma olanağınız pek yok!

İPTAL REZALETİ
MUSTAFA Kemal Paşa 1919 yılı Aralık ayında Ankara’ya ilk kez geldiğinde seymenler tarafından törenlerle karşılanmış, sonra bildiğimiz gelişmeler yaşanmıştı.
Meclis Ankara’da açılmış, Ankara başkent olmuştu. Paşa’nın o günlerin köy benzeri kıraç kasabası olan Ankara’ya gelişi, Cumhuriyet tarihi açısından çok önemli bir olaydır.
Bu gün, Ankara’da düne kadar hep kutlanırdı. Seymenler yürüyüş yapar, zeybek oynar, sonra Harp Okulu öğrencileri silahlanyla birlikte muhteşem bir koşu düzenlerdi. Uygun adım koşu Ankara’nın önemli caddelerinde yapılır, “Her şey vatan için, ne mutlu Türküm diyene” gibi sloganlarla binlerce insanın arasından alkışlarla geçilirdi.
Ankara Valiliği bu yıl seymen gösterisiyle birlikte Harp Okulu koşusunun yapılmasına da izin vermedi ve ikisi de yapılamadı. Gerekçe ilginçti:
“Ankara halkının günlük yaşamında herhangi bir mağduriyet yaratılmaması ve genel hayatı olumsuz etkilememesi!”
Bu gerekçe komiktir, komik. İşin aslı, bunların Atatürk ve asker korkusudur.

Asker sindirilmeli, sesi kısılmalı, sadece 30 Ağustos ve 29 Ekim günleri geçit törenine katılmalıdır. Mümkünse o bayramlarda bile asker olmamalıdır!
Genelkurmay koşunun iptali konusunda dün bir bildiri yayınladı ve “Güzergah olmadığı gerekçesiyle” koşuya Valilik tarafından izin verilmediğini doğruladı. Koskoca Ankara’da güzergah kalmamış haa!
Sayın komutanlar, siz bu kadar ürkek olursanız, tırsarsanız, karşı taraf sizi ezmek için elinden geleni yapar ve yapmaktadır kardeşim. Hiç ağlaşmayın.
Eğer siz o töreni yapmak istiyorsanız, çıkarırsınız Harp Okulu öğrencilerini ve koşuyu başlatmak üzere olduğunuzu ilgili makamlara bildirirsiniz. Sıkıyorsa güzergah yaratmasınlar!

Bu işler böyle cici çocuk olmakla. Genelkurmay sitesinde bildiri yayınlamakla olmaz.
• • •
CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek bu konuda dün İçişleri Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi:
“Seymen Alayı yürüyüşü bugüne kadar Ankara halkının günlük yaşamında ne gibi mağduriyet yaratmıştır? Genel hayatı nasıl olumsuz etkilemiştir? Bu konuda bugüne kadar Ankara halkından bir şikayet gelmiş midir? Ankara Valiliği’ne bu konuda Bakanlığınızca bir talimat verilmiş midir?”
DSP Genel Başkan Yardımcısı, eski Milletvekili Uluç Gürkan da İçişleri Bakanı’na sorular sordu:
“Atatürk’ün Ankara’ya gelişi Türkiye’nin kurtuluşunun ve laik Cumhuriyet düzeninin kuruluş mücadelesinin en önemli olaylarında biridir. Ankara Valiliği, Atatürk’ün Ankara’ya geliş gününün kutlanmasını önlemiştir. Bunu onaylıyor musunuz? Onaylamıyorsanız, bu ‘Gayri milli’ engelleme eylemini soruşturmayı düşünüyor musunuz?”

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman yazılı açıklama yaptı:
“Her yıl geleneksel olarak yapılan Atatürk Garnizon Koşusunun bu yıl gerekli izinler verilmemesi nedeniyle tarihte ilk kez yapılamaması, kabul edilemez bir durumdur. Bu izni vermeyenler, başta Ankara Valisi ve hatta İçişleri Bakanı, derhal görevden alınmalıdır.”
Yukanda bunlann “Asker korkusuna” değinmiştim.
ikincisi de Atatürk’ü unutturmak, belleklerden kazımaktır.
Bunlar dün başkent Ankara’da tanık olduğumuz acı, çirkin, yüz kızartan olaylardır. Ankara Valisi ve İçişleri Bakanı konuşmalı, bu rezaletin hesabını birlikte vermelidir.

• • *
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde dün bu acı gelişmeler olur ve törenler Valilik tarafından iptal edilirken, bir gün önceki pazar günü Cebeci’de Ankara Üniversitesi önünde bir gösteri vardı.
Tamamı sıkmabaş türbanlılardan oluşan birileri yollarda slogan atıyor, ‘Üniversitede özgürlük istiyoruz’ diye bağırıyordu.
Ellerinde ‘Başörtüsüne özgürlük’ pankartları vardı.
Ama çok sayıda başka pankartlar da taşıyorlardı:
“Kürtçe okula, ordu kışlaya.”
“Başörtüsü okula, ordu kışlaya.”
“Türkler Türkçe, Kürtler Kürtçe konuşur.”
Türbanlı, sıkmabaşlı kesim, ellerinde Kürtçe ve Türkçe pankartlarla, sloganlarla yürüyüşe geçtiler. Yanlannda polisler yürüyordu.

Ankara’da, Cumhuriyet’in başkentinde pazar günü bunlar için güzergah vardı. Valilik bu gösteriye izin vermiş, Kürtçü sıkmabaşlara güzergah tahsis etmişti.
Bir gün sonra, pazartesi günü ise Atatürk’ün Ankara’ya geldiği gün yapılan seymen yürüyüşü ile Harp Okulu koşusuna aynı valilik tarafından izin verilmedi.
Gerekçe: Halk mağdur olabilir, güzergah verilemez!
Ne güzel gerekçe!
EMİN ÇÖLAŞAN

0 yorum:

Yorum Gönder