10 Aralık 2010 Cuma

APO-FETO İTTİFAKI


SEVGİLİ okuyucularım, sakın haa “Olmaz olmaz”
demeyin! Burası Türkiye, burada her şey olur! Hem de öyle şeyler olur ki, öğrenince hepimizin kanı donar. Tabii, aklını, vicdanını ve oyunu birilerine satmamış olanlar için.

Son haber, Abdullah Öcalan ile Fethullah arasında oluşturulmak istenen derin ilişkileri gözler önüne serdi.
Artık hepimiz biliyoruz.
Türkiye iki yer tarafından yönetiliyor:
1- İmralı.
2- Pensilvanya.


Birinciyi doğal olarak biliyorsunuz. Abdullah Öcalan isimli katil orada ikamet ediyor. Bazen senaryo gereği ağlaşsa da, büyük rahatlık içerisinde yaşıyor ve yaşatılıyor. Devletin ve hükümetin gözü onun üzerinde. Adamın özel uzman doktorlan var, öksürse muayene ediliyor. Yemesi içmesi çok iyi.
Özel mamalarla besleniyor. Avukatlarıyla -devam eden hiçbir davası olmadığı halde- her hafta İmralı’da muhabbet ediyor, söylediği her söz not alınıyor ve ziyaret sonrasında örgütün ajansları tarafından derhal Türkiye ve bütün dünyaya duyuruluyor. Apo’nun bir eli yağda bir eli balda.
Hele son zamanlarda, en üst düzeyde yetkililerimiz tarafından sürekli ziyaret ediliyor, kendisine istekler sunuluyor: “Aman Sayın Öcalan, örgüte bir haber yolla da eylem yapmasınlar...” gibi ricalar resmen iletiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, bükemediği eli İmralı’da öpüyor.
• * •
Gelelim Türkiye’yi yöneten ikinciye!.. O İmralı’da değil, ABD’nin Pensilvanya eyaletinde, görkemli çiftlik evlerinde krallar gibi yaşıyor. Çevresinde korumaları, danışmanlan, hizmetçileri, aşçılan, uşaklanyla birlikte. Her nedense Türkiye’ye gelemiyor… Çünkü bir şeylerden korkuyor.
Cemaati yüz milyarlarca dolarlık bir servete hükmediyor. Elinin altında Türkiye ve bir sürü ülkede kurulmuş yüzlerce okul, dershane, hastane, şirket ve işadamlan… Yine onun ve cemaatinin emrinde ve hizmetinde gazeteler, televizyon kanalları… Yargının bir bölümünü, polisin en kritik yerlerini ele geçirmiş durumdalar.
Evet, adına Fethullah Gülen denilen bu adam Türkiye’ye gelemiyor, ülkemizi cebindeki oturma izniyle ABD’den yönetiyor.

• • •
Şimdi olayımızın en önemli yerine gelelim. Bu Apo ile Feto’nun adamları birkaç gün önce Yalova’da buluştular. Apo, son İmralı görüşmesinde Feto’ya kucak açtı ve avukatlanna şöyle dedi:
“Biz hiçbir zaman onların varlığını inkar etmedik. Onların da bizi inkar etmemesini bekleriz. Bunlar güçlü bir sivil toplum örgütü ve Ortadoğu’da bir siyasi parti. Oldukça dinamik güçleri var. Biz de dinamik bir gücüz. Eğer bu iki dinamik güç birleşirse, Türkiye’nin pek çok temel sorunu çözümlenir. Ben onları bir tarikat-cemaat olarak görmüyorum. Bunları dikkatle not alın ve sayın Fethullah Gülen’in adamlarına bu görüşlerimi iletin.”
Apo’nun Feto’ya gönderdiği bu mesaj örgütün internet sitesinde ve ajanslarında yayınlandı, yerine derhal ulaştı.
Apo’nun avukatlan ile buluşan kişi, Feto’nun sağ kolu olan Hüseyin Gülerce. Bu şahıs aynı zamanda Feto’nun Zaman gazetesinin köşe yazarı. Görüşme sonrasında durumu kurtarmak için demiş ki “Ben o toplantıya Gülen cemaati adına değil, kendi adıma katıldım.” Helal olsun, çok iyi ettin.
Birbirlerinden pek hoşlandıkları, sıcak ilişkiler kurulmasına karar verdikleri anlaşılıyor.
Bu ilginç toplantıda bazı ilginç konular da gündeme gelmiş. Gülerce önermiş:
Terör örgütü Çanakkale şehitliklerini ziyaret edip çelenk bırakırsa iyi olurmuş!
Valla çok iyi olur! Bundan iyisi can sağlığı. Sen taa 1984 yılından bu yana 40 bin kişinin ölümüne neden ol, Türkiye’nin altını üstüne getir, sonra Çanakkale Şehitliği’ne çelenk koy. Aman maşallah!
Eğer bunu da yaparlarsa, çelengin üzerine şöyle yazsınlar:
“Sayın Öcalan ve Sayın Gülen’in saygılarıyla!”
Aman dikkat etsinler, o topraklarda vatan uğruna can veren on binlerce şehidimizin kemikleri sızlamasın.
• • •
Sevgili okuyucularım, Türkiye’de nerelerden nerelere geldik. Bu ülkeyi günün birinde Apo’nun İmralı’dan, Fethullah Gülen isimli ilkokul mezunu bir cami hocasının ise Amerika’dan yöneteceğini, Allah’ın teröristinin avukatları ile, Müslümanlık adına ahkam kesen, ABD’ye sığınmış, kendi ülkesine dönemeyen bir adamın elemanlarının günün birinde bir araya gelip birbirlerini yağlayacaklarını, ittifak arayışına gireceklerini hiç aklınıza getirir miydiniz?
Yazımın başında onun için demiştim “Olmaz olmaz deme arkadaş, burası Türkiye. Her şey olur” diye.
Bu ülkede yaşamaktan artık utanıyorum. Bu ülkenin yurtsever insanları binbir baskı altında, bir sürü davada, cezaevlerinde ve sokaklarda süründürülüyor.
Öbür yanda ise Türkiye Cumhuriyeti’nin baş düşmanı olan katil, İmralı’da kuş sütü ile besleniyor, bir dediği iki edilmiyor ve şimdi Fethullah cemaatine resmen zeytin dalı uzatıp onlarla işbirliğine giriyor. Üstelik, devletin en yetkili kişileri kendisi ve avukatları ile pazarlık ediyor!
Feto’nun elemanları ise bunlarla buluşup konuşuyor, öneriler getiriyor.
Onlar utanmıyor, benim gibi milyonlarca insanımız utanıyor.
ALBAY ATİLLA UĞUR’UN MEKTUBU
ÖMRÜ dağlarda PKK ile mücadelede geçen, Apo’yu yakalayan ekipte yer alan ve sonrasında İmralı’da sorgulayan Jandarma Albay Atilla Uğur, şimdi Silivri’de Ergenekon tutuklusu. Elime dün geçen mektubunu özetliyorum:
“Sözcü’yü ve sizin yazılarınızı her gün virgülüne kadar umut ve beğeni ile okuyoruz. Halkımızın her şeyin farkında olması için büyük mücadele veriyorsunuz. Kendisini menfaat denizine bırakmış, ihanete ortak olmuş bir sürü omurgasız arasında Sözcü, Türkiye’nin umut güneşi gibi parlıyor.

İmralı canisi hakkında 1999′da yakalandığı zaman yaptıklarımızı size kısaca yazmıştım. Bazı gazeteci kılıklı güruhlar rahatsız oldular, şahsım hakkında yeni karalama kampanyaları başlattılar. En iğrenç iftiraları yayınlıyorlar. Ama bütün hayatı terörle mücadelede geçmiş Atatürkçü bir subaya bunlar vız gelir.
Ne kadar belden aşağı vururlarsa vursunlar, ben size bu ihanetin içyüzünü yazmaya devam edeceğim.
Ülkemizin içinde bulunduğu durumdan kurtarılması, 1920′lerdeki Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyetimizin kurulması sürecinden daha zordur. Abartıyorum zannedilmesin, bu maalesef gerçektir.
Tek şansımız Türk milletidir, Anadolu insanıdır. Yeter ki sizler gibi cesur ve aydın gazetecilerimizin kalemlerinin mürekkebi bitmesin.”
İşte size yüz kızartıcı biı Türkiye lablosu!
Bir yand( Apo-Feto ittifakı kuruluyor. Medyanın büyük bölümü onların emrinde. Öbür yanda ise PKK terörü ile yıllarca dağ başlarında mücadele vermiş bir Türk subayı, üç yıla yakın zamandır Silivri’de yargılanıp duruyor. Emrinde medya yok. Feryatlarını sadece mektuplannda dile getirmesi mümkün oluyor.
Biz utanmayalım da, kim utansın?
EMİN ÇÖLAŞAN

0 yorum:

Yorum Gönder