26 Aralık 2010 Pazar

BİZ BU VATANI SOKAKTA BULMADIK;

KİMSE KÜRDİSTAN, ERMENİSTAN HAYALLERİ KURMASIN…


Ali Eralp

“Kürdistan” adlı oyunun son perdesi oynanıyor Türkiye’de.
Geçmişte de bir kaç kez seyretmiştik bu oyunu. Ulusal Kurtuluş savaşı yıllarında İngiliz emperyalizminin yardım ve desteğinde sahnelenmişti.
Osmanlının son dönemlerinde Kürtler, İngiltere’nin kanatları altında palazlanma yolunu seçmişti. İngiltere, Mustafa Kemal’in gücünü bölmek ve zayıflatmak için Kürt aşiretlerini ayaklandırmayı düşünüyordu. O yıllarda “Kürt Teali Cemiyeti” (Kürt Yükselme Derneği) başkanı Seyit Abdülkadir, İngilizlerin yönlendirmesiyle Diyarbakır, Bitlis, Elazığ illerinde bir “Kürt devleti” kurma çabasındaydı. Sadrazam Damat Ferit de Kürt Teali cemiyetinin girişimini destekliyordu. O, İngiliz yüksek komiseri Amiral De Robeck’e iki kez başvurarak, Mustafa Kemal’e karşı Kürtleri kullanmayı önermişti. De Robeck Damat Ferit’in bu önerilerini Lord Curzon’a şöyle iletmişti:

“Damat Ferit bana geldi ve dedi ki: Kürtler ayrı bir devlet olacaktır. Mustafa Kemal’i sevmezler. Çünkü o Bolşevikliği getirmek istiyor. Siz Mustafa Kemal’den nefret ediyorsunuz. Çünkü sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı birlikte kullanalım.” (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, 277)
Böylece, padişahın, sadrazamın ve İngiltere’nin desteğini arkasına alan işbirlikçi Seyit Abdülkadir, 31 Mart 1920 tarihli Peyam-ı Sabah gazetesinde şunları yazıyordu:
“Kuva-yı Milliye’ye aldanmayınız. (Onlar) Bolşeviklerin kafasını taşıyan yurtsuz serserilerdir. Hilafet ve Saltanattan ayrılmayınız.”
Varını yoğunu ortaya koyarak, emperyalizme karşı dişe diş mücadele veren Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki “Kuva-yı Milliye”ye “yersiz yurtsuz serseriler” diyerek, onları küçümsüyor, aşağılıyor  “hilafet ve saltanattan ayrılmamalarını öneriyordu.
Günümüzde ise ABD, AB VE AKP’nin desteğini arkasına alan PKK, aynı yolun yolcusudur.
Özellikle 12 Eylül Darbesinden sonra Evren’lerle, Çiller’le, Özal’larla başlayan etnik ayrıştırma süreci,  Recep Tayyip’lerin, Abdullah Gül’lerin gerçekleştirdiği “Kürt açılımları”, BOP Eşbaşkanlıkları ile en yüksek düzeyine ulaştı.
2002’den sonra küreselleşme, demokratikleşme, sivilleşme, özelleştirme perdesi arkasında, planlı ve sistemli bir taktikle ordu yargı, laik ve Kemalist kurumlar güçsüz düşürülerek, emperyalistlerin 20. Yüzyılın başından bu yana gerçekleştirmek istediği ama bir türlü başaramadığı etnik, dinsel parçalanmanın koşulları yaratıldı. Bunun sonucunda ordu kışlasına çekildi. Olup bitenleri sessiz, sadasız uzaktan izlemeye başladı.
Cumhuriyet kurumlarının zayıflamasını fırsat bilen bölücüler ise, bir
zamanlar APO’nun adını bile telaffuz etmeye çekinirken bugün, ayrı dil, ayrı bayrak, ayrı meclis, ayrı ordu, ayrı güvenlik yapılanmasından, yani “Demokratik Özerk Kürdistan”dan söz etmektedirler.
Talabani’lerle, Barzani’lerle “Demokratik Özerk Kürdistan” adına görüşmeler yapmakta, Türkiye Cumhuriyetine emirler yağdırmaktadırlar. Tehditler savurmaktadırlar. İstekleri yerine getirilmezse Türk ordusuna, Türk halkına savaş açacaklarını söylemektedirler.
Seyit Abdülkadir’in torunları bu kez İngiliz emperyalizminin yerine Amerikan emperyalizmiyle ve Brüksel’le; hilafet ve saltanatın yerine Fethullah Gülen Cemaati ile birleşip 1000 yıllık ülkesini, kardeşlerini arkadan vurmaya kalkışmaktadır.
Bu bir ihanettir. Ayaklanmadır. Meydan okumadır.
Bir zamanlar Başbakanla güle oynaya “Açılım Toplantıları” yapan sanatçılar, bu kalkışma hazırlıkları karşısında şimdi ne düşünüyorlar acaba? İşin ciddiyetini anladılar mı? Bir oyunun figüranları olduklarının bilincine vardılar mı? AKP’nin “İleri demokrasi”sinin Türkiye’yi nasıl bir bataklığa sürüklediğini, iktidarın PKK ile mücadele etmek yerine ordumuza saldırmasının gerçek nedenlerini görebildiler mi?
Bugün Türkiye öyle bir noktaya geldi ya da getirildi ki, Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli, “devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisi” olduğunu söyleyen Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir’e şunları diyebilmektedir:
Sizler Atatürk’ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Net bir şey söylüyorum size. Siyasi slogan atarsanız. Kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim ve hepinizin üniversitesi. Burada slogan atamazsınız. Eğer atarsanız emniyet görevlileri kimliklerinizi toplayacak…
Bir suçtur bu konuşma. Bursa Nutkunun, Gençliğe Hitabenin inkârıdır. Bu konuşma Atatürk’ün, 1923 Devriminin, Kemalist cumhuriyetin inkârıdır.
Bu karşıdevrim yandaşlarına biz de diyoruz ki, “Ey 21. yüzyılın Damat Feritleri, Derviş Vahdeti’leri, Seyit Abdülkadir’leri, biz bu vatanı sokakta bulmadık. Ne böleriz ne böldürürüz. Bu vatan uğruna sadece Çanakkale’de 55.127 şehit verdik. Yaralananlarla birlikte Genel toplam 186.865’tir. Doğuda, karlı-buzlu Sarıkamış Dağlarında 80 bine yakın asker ya şehit oldu ya da donarak öldü. Binlercesi ise Yemen’e gidip geri dönmedi. Muş, Yemen türküleri boşuna yakılmadı…”
Herkes aklını başına toplasın ve boş hayaller peşinde koşmasın.
Bu Cumhuriyet kanla, canla, başla, gözyaşıyla kuruldu. Ciğeri beş para etmez Talabani’lerle, Amerikan Coni’leri ile bütünleşerek, kimse bu ülkenin bir karış toprağına sahip olamaz.
Bu yolu denemek isteyenler Kurtuluş Savaşında derslerini aldılar. Türkiye, İkinci bir kurtuluş savaşına her zaman hazırdır. Türkiye halkı Türk’üyle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla henüz son sözünü söylemedi. Zamanı geldiğinde Kurtuluş Savaşında olduğu gibi AKP’lisi de CHP’lisi de, MHP’lisi de İP’lisi de tek vücut olmasını çok iyi bilir. Bu ulus, Osmanlının küllerinden nasıl yeni bir Kemalist Cumhuriyet yarattıysa, BOP bataklığından da yepyeni, tam bağımsız bir vatan yaratır. Sonra da İsmet Paşa’nın deyişiyle “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır…”
Bu memleket çok APO, çok Talabani, çok Obama,  çok Tayyip gördü. Yılmadı, yıkılmadı, çökmedi.
Binlerce yıl ayakta ve dimdik kalmasını bildi. Daha binlerce yıl da kalacak… ABD’si, AB’si, tarikatçısı, bölücüsü, herkes bunu böyle bilsin, Özerk Kürdistan, bilmem ne hayalleri ile boşuna oyalanmasın…

0 yorum:

Yorum Gönder