4 Aralık 2010 Cumartesi

En Büyük Tehlike!..


‘Tehlike’ ile ‘tehdit’ hısım akraba iki kavram, sanki kar­deş çocukları...

Tehlike büyük bir zarara ya da yok olmaya yol aça­cak bir durumdur.

Ya tehdit?..

Yakın tehlikedir tehdit.

Peki, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit eden en bü­yük tehlike nedir?..

Türk Silahlı Kuvvetleri di­yor ki:

“İrtica!..”

Çağdaş yaşam biçimini benimseyen her insan ve her aile için bu uyarıya ku­lak vermek kaçınılmaz oldu. Çünkü irtica çağdaş insanı tehdit ediyor; işte İran, işte Cezayir, işte Afganistan...

Ya çağdışı bir karanlığa sürükleneceğiz ya da insan gibi yaşamayı yeğleyeceğiz.

*

Ancak ülkemizde irtica­dan daha büyük bir tehlike gün geçtikçe büyüyor.

Nedir o?..

“Laik yaşam” diye gözler önüne sergilenen kepazelik azgınlaştı.

Büyük sermaye deyince akla ne gelir?.. Kimine göre büyük sermaye, büyük pa­ra babalarıdır; kimine göre TÜSİAD’da toplanan işadamlarıdır; medyanın renk­li sayfalarında her gün izle­dikleri kişilerdir; ‘sosyete’ di­ye adlandırılan kesimdir; ya­şamları dergilerde gazete­lerde sergilenen uçuk çev­relerdir; mafioziyle ya da ya­rı politikacı-yarı işadamı kir­li tiplerle büyük sermayeyi ayırmak olanaksız...

Çoğu ünlü işadamı da -belki reklam olsun diye, bel­ki gazetecilerin dürtüsüyle- televizyon ekranlarında po­litikacıdan daha çok boy gösteriyor.

Peki, sıradan yurttaş bu karmaşa içinde olaya nasıl bakıyor?..

*

Yoksul vatandaş ya da sı­radan yurttaş bu uçuk ve renkli dünyaya kimi zaman imrenerek, kimi zaman hay­ranlıkla, kimi zaman kıskanarak, kimi zaman öfkeyle, kimi zaman tepkiyle bakıyor. Çünkü yoksul vatandaş gün geçtikçe daha çok yok­sullaşıyor; sıradan yurttaşın hayatı zorlaşıyor, ağırlaşıyor, katlanılmaz oluyor.

Cumhurbaşkanı Demirel’in dediği gibi ülkenin ba­tısında Hollanda zenginliği, doğusunda Hindistan sefa­letini yaşayan kesimler var. Televizyon en yoksul eve gir­diğinden, çelişkiler gözler önüne sergileniyor. İş dün­yası adına ekrana yansıyan görüntüler, inanılmaz bir tü­ketimin, akıl almaz bir gör­güsüzlüğün, zavallı bir ay­mazlığın sarhoşluğudur; medya da kendini bu dalga­ya kaptırmış gidiyor; top­lumsal ve kişisel ahlak öl­çülerini paramparça ederek yaşamanın “yükselen de­ğerler”e dönüştüğü bir ger­çek...

Fakiri, fıkarayı, dar gelirli­yi, ezilenleri savunanlarla da alay ediliyor:

- Üçüncü dünya solcusu­na bak!..

- Dinozor!..

*

İrtica tüketim görgüsüz­lüğünün memelerine dudak­larını dayamış besleniyor, ekranlardaki çirkin görüntü­leri sıradan yurttaşın gözü­nün içine sokuyor ve diyor ki:

“- Laik yaşam budur!..”

Oysa laik yaşam bu değil­dir, ama MÜSİAD’ın karşı­sındaki TÜSİAD derdini an­latabilir mi?..

Her işadamı Vehbi Koç olabilir mi?..

Vehbi Bey yaşamının sa­deliğiyle ün yapmıştı; ama sanırım tek kaldı.

Ancak güncel çılgınlığın inanılmaz tüketimi de süre­mez; irtica tehlikesi bu or­tamda büyür; seçim sandı­ğında ağırlığını arttırır; geleceğimize pençesini geçirir.

En büyük tehlike işte bu­dur.

0 yorum:

Yorum Gönder