14 Aralık 2010 Salı

Karatepeli Fıkraları…


Karatepe’yi bilir misiniz?..
Benim için Halet Çambel’in Adana yöresindeki ünlü köyüdür Karatepe…

*

Karatepelinin kırkı arkadaş olmuşlar, bir memlekete gelmişler, topraktan yapma harabe bir dam çıkmış karşılarına…
Damı görünce tuhaflarına gitmiş, üzerine çıkmışlar, sonra o yana bu yana koşuşmaya başlamışlar…
Dam zaten harabe bir şey, göçmüş…
Göçünce otuz dokuzu ölmüş…
Bir tanesi sağlam kalmış…
Geri dönmüş, bir bakmış arkadaşlarına:
- Ulan, demiş, az kaldı bir sakatlık çıkarayazdık…
*
“Karatepeli Fıkraları”nı ‘Arkeoloji ve Sanat Yayınları’ çıkarmış…
Derleyen: Halet Çambel.
Altmış yıla yakın bir süre Toroslar’ın eteğinde Kadirli’ye yakın Karatepe’deki arkeoloji çalışmalarını sürdürürken köylülerle hemhal, omuzdaş ve dost olan Çambel, bir ömür boyu insanlığın erdemleriyle düşüp kalkarken yaşamın mizahından ilginç damlaları da derlemiş…
Köylülerin anlatımını koruyarak birkaç tanesini aktarıyorum.
*
Karatepelinin biri un çuvalını direğin arka tarafına koymuş. Karısı, hamur yoğurup ekmek yapmak için un alırken un çuvalının içine direğin iki tarafından iki elini sokmuş…
Unu alıp çekmek isteyince de direk engellediğinden ellerini kurtaramamış…
Çevresindekileri imdada çağırmış:
- Elim burda kaldı, ne yapayım?..
Gelenler ne yapacaklarını ne edeceklerini bilememişler, akıldânelerine gitmişler…
Akıldâne gelmiş bakmış ki direk kesilirse ev yıkılacak…
Demiş ki:
- Bunu burdan kurtarıp çıkarmak için karının elini kesmek lazım gelir…
*
Batı’dan aktarılan sanatsal deyişler bizde çok kullanılır; ‘sürrealizm’ ya da ‘postmodernizm’ gibi laflar bu yolda revaçtadır; peki, Karatepe köylülerinin mizahı hangi marifettendir?.. Yoksa kendine özgü içerikte midir?..
*
Birisini evermişler, evlendiği gün de kabağ aşı pişirmişler…
Oğlana hiç vermemişler kabağ aşını, hep kendileri yemişler…
Vakit geçmiş, oğlan küsmüş, ‘bana vermediler’ diye hiç yekinmemiş, vakit geçmiş, gece saat 10-12’ye gelmiş, aha kalkmamış yerinden…
Söylemişler buna:
- “Kalk da gelinin yanına git!..”
- “Ben gitmiyorum” demiş…
Bakmışlar ki oğlan gitmiyor gelinin yanına; bu kez babası söylenmeye başlamış;
- Anasını avradını… Sizin gibi delikanlılar dururken benim gibi bir koca mı girsin gelinin yanına?..
Baba giderken de söyleniyormuş:
- Bütün işin zorunu bana tutturursunuz…
*
Karatepelilerin çoğu ustaya toptan postal sipariş ediyor. Usta hepsine aynı renkten birer çift yapıyor. Bunlar da bir araya gelip ayaklarını uzatıp oturuyor; bir bakıyorlar, hepsindeki aynı ayak…
Diyorlar ki:
- Ayaklarımız karışmış, şimdi nasıl seçeceğiz bunları?..
Ayaklarını nasıl seçeceklerini bilemiyorlar, seslenip akıldânelerini çağırıyorlar:
- Gel hele, biz ayaklarımızı karıştırdık seçemiyoruz…
Adam geliyor, bakıyor bunların ayaklarına… Sonra gidiyor, bir sopa alıp dönüyor; hangisinin ayağına vurduysa o ‘of’ deyip sıçradıkça herkes ayağını buluyor…
*
Karatepe’dekiler ayaklarını yitirmişler, sopayı yedikçe ‘of’ deyip sıçrayarak buluyorlar; ülkemizde çoğu kişi kafasını yitirmiş…
Kafayı bulmak için de sopa mı yemek gerek?..

0 yorum:

Yorum Gönder