Şah Rıza Pehlevi tahtta iken İran’ın anayasal düzeni nasıldı?..
Anayasadan birkaç madde:
Madde 1 - İran’ın resmi dini İslam dinidir.
Madde 2 - Meclisin çıkardığı yasaların İslam dinine aykırı olup olmadığını ulema (din bilginleri) saptar.
Madde 11 - Şeriatın yasak ettikleri dışında, bilim, sanat ve edebiyatın öğrenilmesi ve öğretilmesi serbesttir.
Şah’ın İran’ı din devletiydi, anayasal çerçeveyi şeriat çekiyordu.
Mollaya yetmedi bu devlet...
Daha siyah bir yaşam biçimi istiyordu Humeyni, şeriatçılığın daha koyusunu amaçlıyordu.
Muradına erdi.
*
Afganistan’da devrilen Başbakan Hikmetyar koyu bir şeriatçı değil miydi?..
Laik devlet ister miydi?..
Hayır.
Taleban, şeriatçılığın dibini bulmak için çırpınıp duruyor; ama, bulamaz.
Hıristiyanlık da Ortaçağ’da yobazlığın kuyusuna indikçe inmiş; ama, karanlığın dibini bulamamıştır; günahın, yasağın, bağnazlığın sonu yoktur.
Peki, Refahçı, Türkiye’de ne istiyor?..
Dinci partinin yolu bir kez açıldı mı, ne istediği önemli değil!.. Ardından daha koyusu devreye girecek, geriye yarışın yoluna cehennemin taşları döşenecektir.
Gerçekte bu yolun taşlarını merkez sağ partiler geçmiş yıllarda kendi elleriyle döşediler.
Refah, o taşların üstünde yürüdü.
*
İran’da ilerici güçler, aydınlar, sol partiler Şah’a karşı mollalarla işbirliği yaptılar, iyi niyetleri vardı; özgürlüklere kavuşmak istiyorlar, dincilerle birlikte demokratik bir düzen kurmayı tasarlıyorlardı.
Tümü pişman oldu; kendi elleriyle kendi kuyularını kazmışlardı; şimdi dövünüyorlar.
Ama iş işten geçti.
Bugün Türkiye’de yükselen şeriatçı akımların avukatlığını yaparak ‘ılımlı İslam’ adı altında dincilerle işbirliği yapanlar, kendilerini de halkı da aldatıyorlar.
Bu yola girildi mi sonu gelmez.
“Siyasal İslam” dedikleri kavramın, çoğu aydınımız, ne anlama geldiğini bilmiyor.
Şeriat İslam hukukudur.
Şeriat, yalnız devleti düzenlemekle kalmaz, kişinin yaşamını en ince ayrıntısına değin saptar; ‘ibadet’le yetinmez; aile, miras, ticaret, borçlar gibi ‘muamelat’ta; ceza ve usul hukukunda (ukubat) her şeyi kurallara bağlar; yükümlülükleri sayıp döker.
‘Siyasal İslam’ denilen kavramda ‘şeriat’ı dışlamak olanağı var mıdır?..
Siyasette bir kez dincilik yoluna girildi mi, durulması olanaksızdır.
*
Ilımlı İslamın yolunu 12 Eylül faşizmi ‘Türk-İslam sentezi’ne açtı.
‘Laik Türkiye Cumhuriyeti’ kavramından ayrılan, felaketin yollarına taş döşemeye kalkan aymazdır; insanlık tarihinde demokrasiye ancak laiklik yolundan yürünerek varılır.
Son pişmanlığın fayda vermediği gerçeği atalarımızın binbir deneyimiyle özdeyişe dönüşmedi mi!..
0 yorum:
Yorum Gönder