16 Aralık 2010 Perşembe

Takke Devrimi


Âşık Veysel, Atatürk Türkiyesi’nde halkçılığın simgesi gibiydi...

Aydınların baş tacı olmuştu...

Köy Enstitülerinde sazın, sözün, halk türkülerinin hocasıydı Âşık Veysel...

Şiirlerinde, türkülerinde Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan göreneğini sürdürüyordu; 10’uncu yılda söylediği “Cumhuriyet Destanı’yla ünlenmişti...

Veysel; doğa, toplum, dincilik ve siyasete kimi zaman ince bir alayla yaklaştı; tutuculuğu, ırkçılığı, din ve mezhep ayrımcılığını şiirleriyle yargıladı...

*

Yedi yaşında bir çiçek salgınında gözleri kör olan Âşık Veysel, pos bıyıkları, sazı, fötr şapkasıyla daha yaşarken efsane gibiydi.

Anadolu’nun bilinciydi...

Tasavvuf diyalektiğinin mantığıyla âşık göreneğinin şiirini benliğinde özdeşleştirmiş Veysel, Cumhuriyet Aydınlanması’nın halk katlarındaki temsilcisiydi...

*

Veysel’in, memleketi Şarkışla’ya yeni bir heykeli dikilmiş...

Nasıl?..

Heykelinde Veysel’e takke giydirmişler...

Oysa köylü filozofun taştan yontma izlenimi veren çehresiyle bağdaşan fötr şapkası Veysel’in kişiliğiyle yaşamında bütünleşmişti...

Ölümünden sonra Şarkışla’da Âşık Veysel’e takke giydirecek kadar bu toplumun kültürüne saygısızlık edebilecek siyasetin Müslümanlık nu-marasına Müslümanlığa saygı adına ‘dur’ diyebilecek halimiz kalmadı mı?..

**

Ne var ki takke yalnız Veysel’e giydirilmiyor...

Ilımlı İslam Devleti modelinde şapka devrimi ne yazar?..

Takke devrimi yaşıyoruz...

Toplumun iktidarlaşan bir bölümü ortalıkta görünür ve görünmez takkelerle salınmayı Müslümanlık sanıyor...

Oysa Veysel tüm yaşamında bu tür yobazlığa karşı savaşım vermiştir...

*

Ilımlı İslam Devleti modeline kaykılan Türkiye’de iki eğilim ortalığı sardı...

Türban..

Ve takke...

Haydi ikisine de eyvallah diyelim, ama, bu yoldaki tercihi yaşayanlara bırakalım...

Hayatında şapka giyen bir yüce âşıka ölümünden sonra takke taktırmak yaşadığımız devrin gradosunu sergileyen olağanüstü bir geri zekâlılıktır...

0 yorum:

Yorum Gönder