9 Aralık 2010 Perşembe

Tetikçi ile Etikçi…


Medya piyasasında iki sözcük revaçta; bunlar kafiyeli, yani uyaklı:
Tetikçi..

Ve etikçi.

Tetikçi, patron hesabına sağa sola saldıran köşe yazarı ya da muhabir anlamına geliyor; mafya kesimindeki gibi ‘baba’ nın emrindeki vurucu…
Tetikçiler artık şöhret oldular…
Kimi çok satışlı gazetede tetikçiliği genel yayın müdürü de yapıyor…
Ya etikçiler?..
Medyada ahlâkî değerleri savunmaya çalışanlar az da olsalar eksik değiller…
Tetikçiler etikçilere çok kızıyorlar; veryansın ediyorlar bu safoşlara…
*
Küreselleşmenin medyaya yansıyan dalgalarında tekelleşme hızlı…
Avrupalı da bundan yakınıyor:
“İnternet salgını ve sayısal devrim, medyalar kesiminde görülmemiş bir sarsıntı yarattı. Elektrik, bilişim, silah, inşaat, telefon ya da su sektörlerinde faaliyet gösteren büyük sanayi devleri, iktidar hırsının ve kolay kazancın çekimine kapılarak habercilik sektörüne hücum ettiler. Kısa sürede devasa imparatorluklar kurdular. Kaliteli habercilik başta olmak üzere birtakım temel değerleri de bu arada çiğneyip geçtiler.” (Le Monde Diplomatique- Ignacio Ramonet )
Anlaşılıyor ki dert yalnız Türkiye’nin başında değil; Batı’daki gelişme de kaygı vericidir; düşünebiliyor musunuz, koca bir silah tekeli Batı’nın “uygar” bir ülkesinde medyayı ele geçirmiş; savaş propagandasını ustalıkla yaygınlaştırıyor…
Olur mu olmaz mı?.. Fransa’da bu tehlikenin varlığı öne sürülüyor.
*
Peki, bizdeki durum ne?..
Tekelleşme ‘had safha’ da!..
Pislik gırtlağa dek…
Rezillik doğallaştı…
Medyamızın paçalarından lağım suyu akıyor, şantajcılık çoğu gazetecinin mesleği oldu…
Etikçi ve tetikçi kavgası da bu yüzden gazete sayfalarına yansıdı…
Bizdeki tekelleşme bir yandan namuslu bürokratlara şantaj, öte yandan rakip işadamlarını tehdit, beri yandan siyasal iktidar kesiminden politikacılarla pazarlık piyasasında doruğa tırmanınca, gazetecinin kendi gitti, adı kaldı Babıâli’de yadigâr…
Bugün aynı gruptan ve aynı patrona bağlı iki gazetenin iki gazetecisi kıran kırana kavga etse ne yazar?..
Kayıkçı kavgası denir buna…
*
Ancak medyada veya basında kavga yalnız köşe yazarları arasında değil ki…
Patronlar arasında!..
Sürmanşetlerde…
Manşetlerde…
Neden?..
Okurun ‘neden’ i anlaması için devlet ile patron ve patron ile patron arasındaki ilişkilere girecek kadar bu işlere yumulması gerek…
Bu da güç iş!..
Manşetlere tırmandırılan kavganın arkasında neler olduğunu kavramak kolay değil; ancak okurun bir gerçeği algılamasında yarar çok…
Bir medyada fikir özgürlüğünü tehdit eden iki tehlike vardır:
Bir: Devlet!..
İki: Tekel!..
Tekel kimi zaman devletten beter olur..
Eğer bir gazeteci (ya da gazete) etikçi ise tekele karşı çıkar…
Tetikçi ise tekelden yana çıkar.

0 yorum:

Yorum Gönder