30 Ocak 2011 Pazar

Vah Vah...


Televizyonda Kemal Kılıçdaroğlu ile Melih Gökçek’in tartışmasına tanık olmak talihsizliğini yaşadım...
Önce şu gerçeğin altını çizeyim:
Sonucun beni ve benim gibileri sevindirmesi gerek... Çünkü birazcık aklı başında olan herkesin de gördüğü gibi Kılıçdaroğlu Gökçek’i perişan etti...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıldızı bu gidişle daha da parlayacak...
Tartışmayı yöneten Uğur Dündar’a da geçmiş olsun...
Serinkanlılığını yitirmedi, dengeleri korumaya çalıştı, sinirleri bozulmadı, soluğu tükenmedi; ama, Gökçek gibi bir felaketle sağlıklı bir tartışma ortamını sağlamak olanaksızdı...
*
Ancak okuduğunuz bu yazının amacı tartışmayı tartışmak değil...
Konumuz tartışmada ortaya çıkan yolsuzluklar da değil...
Ekranda üç boyutuyla belirginleşen, insanı düşündüren, umutsuzluğa düşüren bir gerçek var...
Ankara Anakent Belediye Başkanı’nın kimliği başlı başına bir sorun...
Nasıl oluyor da bu kimlikte (kişilik, karakter) bir insan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde yıllardan beri belediye başkanlığı yapabiliyor?..
Melih Gökçek’in televizyonda sergilediği kişilik sağlıklı görünmüyor; normal bir insan kendisini bu duruma düşürmekten sakınır...
*
‘Şirret’, Türkçemizin güzel sözcüklerinden biridir; ama, şirretleşen kişiye iyi gözle bakılmaz...
Çevredekiler böyle kişilerden sakınırlar, yaka silkerler, muhatap olmamaya çalışırlar, uzak dururlar...
Melih Gökçek’in televizyondaki tartışma üslubunu vurgulamak için Türkçe’de bulabileceğimiz en yetkin deyiş şirretleşmek değil midir?..
*
Bilmiyorum Gökçek yaşamının öteki evrelerinde TV’deki tartışmada göründüğü gibi midir?..
Yoksa köşeye sıkıştığı için mi bu yöntemi denemiştir?..
İnanın, yalnız ben değil, benim gibi çoğu kişi TV’de Ankara Anakent Belediye Başkanı’nı izleyince umutsuzluklara garkoldu...
Vah benim Türkiyeme...

İlhan Selçuk

0 yorum:

Yorum Gönder