A
BD Büyükelçisi Francis Ricciardone, (sözlerini özetlersek) Türkiye’de bir yandan basın özgürlüğünden dem vuruluyor, öte yandan özellikle muhalefet yapan gazeteciler önce gözaltına alınıyor. Sonra Silivri zulümhanesine tıkılıyor, dedi…Büyükelçinin gerçekleri içeren eleştirisel açıklamalarına AKP kodamanları fena halde içerlemiş.
Önce, hemen her gün bir konu bulup uzun konuşmalarla Başbakanı ile yarışan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik söz aldı.
Büyükelçinin, büyükelçilik görevinin sınırlarını aştığını söyledi ve ekledi:
“ABD Büyükelçisi Türkiye’nin içişlerine karışıyor!”
Büyükelçi, sen otur oturduğun yerde, medyanın, muvazzaf generallerin, amirallerin, emekli komutanların içeri alınmasını izlemekle yetin. Görevin bu kadar demeye getirdi.
Büyükelçi Ricciardone’nin sözlerini kişiselleştirdi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da aynı telden çaldı. Büyükelçiye ders verdi: Olan biteni anlayabilmesi için büyükelçinin, burada “biraz daha görev yapması gerektiğini” söyledi.
Bütün bir gün TV haber bültenlerinde büyükelçiye yüklenen AKP açıklamaları izlendi.
Fakat… akşamüzeri Washington’dan gelen açıklama: “Büyükelçinin sözlerinin arkasındayız” demez mi?
***
Şimdi ne olacak?
Sabahtan akşama kadar büyükelçiye haddini bil diyenler; Çelik’ler, Arınç’lar dut yemiş bülbül!
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Philip Crowley’in açıklaması, burnundan kıl aldırmayan iktidar borazanlarının fiyakasını bozdu. Washington, AKP hükümetinin basın özgürlüğüne her gün yeni bir darbe vuran uygulamalarından kaygı duyduğunu belgelediği gibi…
…büyükelçinin irdelemelerinin kişisel olmadığını da kanıtladı…
Büyükelçinin açıkladığı kaygılar doğrudan ABD yönetiminin resmi görüşüne dönüştü…
Büyükelçiyi azarlamak kolay da Amerikan yönetiminin aynı içerikteki görüşlerine aynı sertlikte karşı duramamak, herhalde “Erkekliğin öncelikli koşulu kaçmaktır” deyişiyle yorumlanabilir.
***
Amerikan yönetimi ilk kez bu iktidarı açıktan eleştiriyor.
Üstelik ne zaman? Demokrasi kıpırdanmaları başladıktan ve tek adamlar devrildikten sonra Batı; Arap ülkelerine Türkiye’yi model almalarını salık verdi.
Demokrasinin vazgeçilmez koşulları basın özgürlüğü ve bağımsız, tarafsız yargı ise…
… lütfen söyler misiniz; AKP iktidarlarında basın özgürlüğü sürekli darbelerle sarsılır, bağımsız ve tarafsız yargıdan söz edilmesi olanaksızlığı kanıtlanırken… Türkiye bugünkü haliyle nasıl model olacak başka ülkelere?
Ha, Batı ve ABD; Arap ülkelerine biçimsel bir demokrasi gerçekleştirmelerini, Türkiye’de olduğu gibi tek başına gelen bir iktidar başının tek adamlığa soyunmasını, basını vergi cezaları ile, hapis tehditleriyle cendereye almasını, kendine özgü bir yargı oluşturmasını öneriyor ya da böyle demokrasiye eyvallah diyorsa… buyurun bu modeli kullanın!
Örneğin RTE; bu konularda Arap ülkelerini memnuniyetle eğitebilir.
Ne de olsa -Obama’ya göre- RTE, Ortadoğu’da tek söz sahibi olan siyaset adamıdır ve öğretmenlik görevini üstlenerek Recebistan demokrasisini hayranı olduğu İslam (Arap) ülkelerine öğretebilir.
***
“Model” Türkiye, Tanrı’nın lütfu Atatürk gibi bir önderle 80-90 yıl önce gerçekleştirdiği laik, demokratik Cumhuriyet devrimine bugün karşı devrim üretiyor.
Örneğin, Türk kadınının Arap kadınları gibi kara çarşafa bürünmeyeceğini, erkek baskısı altında ikinci sınıf insan olamayacağını söyleyen bir kadın milletvekiline RTE; “Bunlar tornadan çıkmış hanımlardır” diye saldırıyor.
Gerekçesi mi: “Yaradanın yarattığı insanlara bu şekilde yaklaşılmazmış!”
Yargıda son duruma bakalım:
Gölcük’te bulunan kimi yeni belgeler Balyoz tutuklamalarının gerekçesi.
Gölcük’te 9 çuval belge ele geçirildi diye medyadaki bilgilerin gerçek yüzüne gelince:
9 çuval, içleri çöple dolu. Birinin içinden imzasız kimi kâğıtlar, kimin doldurduğu bilinmeyen birkaç CD çıkıyor.
Tek adamlığa koşar adım bir sürecin yaşandığı Türkiye’de; medya böyle, yargı böyle.
Tek adamdan kurtulduk diye bayram eden Arap halkları bugünkü Türkiye’yi model alırlarsa sevinçleri kursaklarında kalacak!
Cüneyt Arcayürek
Önce, hemen her gün bir konu bulup uzun konuşmalarla Başbakanı ile yarışan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik söz aldı.
Büyükelçinin, büyükelçilik görevinin sınırlarını aştığını söyledi ve ekledi:
“ABD Büyükelçisi Türkiye’nin içişlerine karışıyor!”
Büyükelçi, sen otur oturduğun yerde, medyanın, muvazzaf generallerin, amirallerin, emekli komutanların içeri alınmasını izlemekle yetin. Görevin bu kadar demeye getirdi.
Büyükelçi Ricciardone’nin sözlerini kişiselleştirdi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da aynı telden çaldı. Büyükelçiye ders verdi: Olan biteni anlayabilmesi için büyükelçinin, burada “biraz daha görev yapması gerektiğini” söyledi.
Bütün bir gün TV haber bültenlerinde büyükelçiye yüklenen AKP açıklamaları izlendi.
Fakat… akşamüzeri Washington’dan gelen açıklama: “Büyükelçinin sözlerinin arkasındayız” demez mi?
***
Şimdi ne olacak?
Sabahtan akşama kadar büyükelçiye haddini bil diyenler; Çelik’ler, Arınç’lar dut yemiş bülbül!
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Philip Crowley’in açıklaması, burnundan kıl aldırmayan iktidar borazanlarının fiyakasını bozdu. Washington, AKP hükümetinin basın özgürlüğüne her gün yeni bir darbe vuran uygulamalarından kaygı duyduğunu belgelediği gibi…
…büyükelçinin irdelemelerinin kişisel olmadığını da kanıtladı…
Büyükelçinin açıkladığı kaygılar doğrudan ABD yönetiminin resmi görüşüne dönüştü…
Büyükelçiyi azarlamak kolay da Amerikan yönetiminin aynı içerikteki görüşlerine aynı sertlikte karşı duramamak, herhalde “Erkekliğin öncelikli koşulu kaçmaktır” deyişiyle yorumlanabilir.
***
Amerikan yönetimi ilk kez bu iktidarı açıktan eleştiriyor.
Üstelik ne zaman? Demokrasi kıpırdanmaları başladıktan ve tek adamlar devrildikten sonra Batı; Arap ülkelerine Türkiye’yi model almalarını salık verdi.
Demokrasinin vazgeçilmez koşulları basın özgürlüğü ve bağımsız, tarafsız yargı ise…
… lütfen söyler misiniz; AKP iktidarlarında basın özgürlüğü sürekli darbelerle sarsılır, bağımsız ve tarafsız yargıdan söz edilmesi olanaksızlığı kanıtlanırken… Türkiye bugünkü haliyle nasıl model olacak başka ülkelere?
Ha, Batı ve ABD; Arap ülkelerine biçimsel bir demokrasi gerçekleştirmelerini, Türkiye’de olduğu gibi tek başına gelen bir iktidar başının tek adamlığa soyunmasını, basını vergi cezaları ile, hapis tehditleriyle cendereye almasını, kendine özgü bir yargı oluşturmasını öneriyor ya da böyle demokrasiye eyvallah diyorsa… buyurun bu modeli kullanın!
Örneğin RTE; bu konularda Arap ülkelerini memnuniyetle eğitebilir.
Ne de olsa -Obama’ya göre- RTE, Ortadoğu’da tek söz sahibi olan siyaset adamıdır ve öğretmenlik görevini üstlenerek Recebistan demokrasisini hayranı olduğu İslam (Arap) ülkelerine öğretebilir.
***
“Model” Türkiye, Tanrı’nın lütfu Atatürk gibi bir önderle 80-90 yıl önce gerçekleştirdiği laik, demokratik Cumhuriyet devrimine bugün karşı devrim üretiyor.
Örneğin, Türk kadınının Arap kadınları gibi kara çarşafa bürünmeyeceğini, erkek baskısı altında ikinci sınıf insan olamayacağını söyleyen bir kadın milletvekiline RTE; “Bunlar tornadan çıkmış hanımlardır” diye saldırıyor.
Gerekçesi mi: “Yaradanın yarattığı insanlara bu şekilde yaklaşılmazmış!”
Yargıda son duruma bakalım:
Gölcük’te bulunan kimi yeni belgeler Balyoz tutuklamalarının gerekçesi.
Gölcük’te 9 çuval belge ele geçirildi diye medyadaki bilgilerin gerçek yüzüne gelince:
9 çuval, içleri çöple dolu. Birinin içinden imzasız kimi kâğıtlar, kimin doldurduğu bilinmeyen birkaç CD çıkıyor.
Tek adamlığa koşar adım bir sürecin yaşandığı Türkiye’de; medya böyle, yargı böyle.
Tek adamdan kurtulduk diye bayram eden Arap halkları bugünkü Türkiye’yi model alırlarsa sevinçleri kursaklarında kalacak!
Cüneyt Arcayürek
0 yorum:
Yorum Gönder