Cumhuriyet gazetesi, Türk basını en ciddi eleştirmenlerinden birini kaybetti.
Mizah için yapılan şu tarif en çok İsmail Gülgeç’e yakışır:
Bir kişiyi ya da olayı gülünç hale getirmek çok ciddi bir eleştiridir.
İsmail Gülgeç bunu en ustaca, en acımasızca, en sahip çıkar, en işe yarar biçimde yapanlardan biriydi. Cumhuriyet gazetesi dahil ondan çizgi yememiş kurum yoktur. Cumhuriyet’in yöneticileri dahil onun çizgisinden payını almamış toplumsal profil yoktur.
Cumhuriyet de kendisine yakışan büyüklüğü ona gösterdi; her gidiş-dönüşünde kapısını açık tuttu.
Karşılaştığı hiçbir güçlük onun çizgisini bozamadı.
Türkiye’de pek çok değer gibi karikatür sanatı da erozyona uğradı. Karikatürün ruhu muhalefettir, eleştirmektir, daha iyiyi aramaktır. Daha iyiye ulaşınca onun ötesini sorgulamaktır. Karikatür sadece güldürüyorsa çok gülünç olur. Ruhu olan karikatür güldürürken düşündürür. Gülgeç böyle bir karikatüristti.
***
Mizah, hoşgörü ağacının meyvesidir. Hoşgörünün olmadığı yerde mizah da olmaz.
Ortaçağda mizah en büyük toplumsal “belalardan” biriydi. Yasaklanmıştı.
Avrupa rönesansının tanyeri mizahtır. Rönesans sonrasında da mizahın yasaklandığı dönemler olmuştur.
Ne zaman?
Diktatörlük ve yobaz yönetim anlayışının hüküm sürdüğü dönemlerde.
Mizah taşlandı mı; hoşgörü ağacının da dalı, gövdesi kırılır. Yeşermez olur. Hoşgörü ağacı kuruyunca genel çölleşme başlar. Artık o topraklarda insanlık adına bir şey yeşermez olur.
Anadolu toprağı öyle değildir. MÖ 6. yüzyılın Ezop’undan 13. yüzyılın Nasreddin Hoca’sına kadar mizahın pek çok meyvesini vermiştir Anadolu. Nasreddin Hoca fıkralarına aynı zamanda “güldüşün” denmesi boşuna değildir.
***
Sevgili İsmail Gülgeç bizi nerelere götürdü. Yine Gülgeç’le bugüne dönelim.
Şöyle bir benzetme yapsak, acaba İsmail Gülgeç üzerinde çizgi oynatmaya değer bulur mu:
Kara mizahın yerini para mizah aldı!
Mizahçıların iyi para kazanmasında gözüm yok. Daha çok kazansınlar. Sanatçı iyi yaşasın. Ama bu sadece para için yapılırsa o zaman mizah da paranın karşısında değerini yitiriyor.
Belki de pek çok mizahçı şu ikilemi yaşıyor:
Karikatür mü kârı götür mü?
Sanıyorum bu soruyu gerçek yaşama şöyle aktarmak gerekecek:
Her türlü baskıyla karşı karşıya kalmak, korkuyla yaşamak mı; hoş ve boş şeylerle uğraşıp bir tatlı su ikliminde hayat sürmek mi?
Elbet ideal olan, bir sanatçının, bir mizah ustasının böyle bir ikilemle karşı karşıya kalmamasıdır.
Kalmışsa?
Sanatçının seçeceği yol toplumu da etkileyecektir. Ya toplum tümüyle karanlığa sürüklenecek ya da mizahın yarattığı tanyeri toplumu aydınlatacaktır.
İsmail Gülgeç gibi çizgisini koruyan karikatür sanatçılarımıza selam olsun…
İnsanlar ve hayvanlar âleminin başı sağ olsun…
Mustafa BALBAY
0 yorum:
Yorum Gönder