- Seni de Alırlar mı?
- Hepimizi Aldılar Bile
Ne zaman gazetecilere yönelik bir operasyon olsa, ne zaman Ergenekon veya Balyoz etiketi altında insanlar toplu halde gözaltına alınıp tutuklansalar, şu soruyla karşılaşıyorum:
- Seni de alırlar mı?
Yanıtım kesin oluyor:
- Yok canım, ne münasebet!..
Karşımdakiler kimi zaman kuşku ve biraz da alaycı bir ifadeyle gülümsüyorlar.
- Sen yine de dikkat et, diyorlar
O kadar önemli olmadığımı söylüyorum.
İkna oluyorlar. Ama bu kez de bakışlarında bir küçümseme beliriyor, sanki suratıma sessizce şöyle haykırıyorlar:
- İşe yaramaz, beceriksiz seni!
Telefon dinleme haberleri yeni yeni yayılmaya başlamıştı. Herkeste bir telaş, “Acaba beni de dinliyorlar mı?” diye.
Bir gün bir toplulukta biri sordu:
- Seni de dinliyorlar mı?
- Yok canım beni neden dinlesinler ki, dedim.
Karım biraz düş kırıklığı, biraz da öfkeyle atıldı:
- Neden dinlemesinlermiş, sen adam değil misin?..
***
Bu durumda içeri alınmak mı zor, yoksa alınmamak mı? Dinlenmek mi evla yoksa dinlenmemek mi, kestirmek güç.
İnsan ya zulme maruz kalacak ya da işe yaramaz gibi hissedecek kendini.
Tam bir ikilem.
Soner Yalçın ve arkadaşlarının içeri alınmalarında yayınlamaya hazırlandıkları bilgelerin etkisi olduğu söyleniyor.
Bir gazeteci önemli bir bilgiye ulaştığı zaman sevinir.
Ama bizde öyle olmuyor.
Elinde önemli bir bilgi olmayan seviniyor:
- Oh çok şükür, elimde, iktidarı rahatsız, “iyi saatte olsunlar”ı tedirgin edecek bilgi yok, başıma bir şey gelmez.
Soner Yalçın’ın ve Oda TV yöneticilerinin evlerinde, ayrıca iş merkezinde yapılan aramalar, hem iktidarı rahatsız edecek, hem de Ergenekon ve Balyoz davalarına daha da gölge düşürecek, bilgi ve belgeler yüzünden arandığı belirtiliyor.
Soner Yalçın’ın ayrıca, yeni bir TV kanalı oluşturma çabası içinde bulunduğu da ekleniyor.
Etkili muhalif kanalların sahiplerinin başlarına gelenleri gördük Ergenekon davasıyla. Soner Yalçın olayı da onlardan biri işte.
***
Esasında, yazının başındaki soru, soranın telaffuz etmekten çekindiği bir endişeyi de dile getiriyor. “Seni de alırlar mı” sorusu aslında dile getirilmeyen şu soruyu içeriyor:
- Beni de alırlar mı?
Bu sorunun doğru yanıtı, Soner Yalçın ve arkadaşlarına yöneltilen suçlamada yatıyor.
- Nedir Oda TV’cilere yöneltilen suçlama?
- Ergenekon üyeliği ve “halk arasında kin ve düşmanlığa neden olacak yayın yapmak.”
- Ergenekon üyeliğini anladık, ama demokrasilerde “halk arasında kin ve düşmanlığa neden olacak yayın yapmak” diye bir suç olur mu? Olursa basın özgürlüğü kalır mı?
Bu suçlama, “seni de alırlar mı” diye dile getirilen, aslında “beni de alırlar mı” anlamını taşıyan sorunun da açık ve net yanıtını içinde barındırıyor. O da şu:
- Seni de, beni de, herkesi de zaten çoktan almışlar bile içeri.
Neden dersen, basın özgürlüğünün olmadığı demokrasilerde artık içerisi dışarısı farkı kalmamıştır ve basın özgürlüğü çiğnenirken senin de hakkın özgürlüğün elinden alınmıştır. Bu arada, içerideki içeride olmayıp, dışarıdaki içeride olmaya sevinmenin anlamı yoktur.
Dışarıdaki içeride olduğu için sevinmemelidir vatandaş. Çünkü bir gün herhangi bir keyfi karar ile, dışarıdaki içeriden, içerideki içeriye transferi son derecede basittir.
Böylesi demokrasiler için söylenmiştir aşağıdaki dizeler:
“Bizde içi de dışı da birdir hapishanenin
Tutukluluk ise son rütbesidir yurtseverin.”
0 yorum:
Yorum Gönder