1 Mart 2011 Salı

‘Soğan Doğradım Anne…’

‘Soğan Doğradım Anne…’

H
ani yüzünüzü önce hızla havaya çevirirsiniz…
Ama durduramazsınız, bu sefer hızla öne eğersiniz başınızı… Ki kimse görmeden çabuk yuvarlanıp gitsin damlalar…
Ya da hani soğan doğramak gibi…
Evet…
Bu daha iyi…
Bir çocukluk anısıdır bende belki… Ya da ağladığını gizlemek isteyen her genç kadın öyle der annesine:
“Soğan doğradım anne…”
*
Bu yazımı sorgulanan, tutuklanan, yargılanan asker eşleri için yazıyorum.
Henüz formika bir dolabı olan, mutfağı plastik tabaklı asteğmen evinde… Mor-sarı kanaviçe işlemeli perdeyi arada bir aralayıp eve gelen yola bakan ve durmadan uzaktaki sevgilisi asker için dua eden kadınlar için…
Ömrünün en genç, en güzel, en şen yıllarını taşranın orasında-burasında… Daha çok da sınır boylarında göçebe geçiren… Saçının ağarmaya başladığını ilk kez bir mahrumiyet şehrindeki askeri lojmanın aynasında gören kadınlar için…
Son zamanlarda onlara “asker eşleri” diyorlar…
Bizim yiğitlerimizin gönlünde, vatan sevgisi ile yan yana yaşayan sevgililer…
Türkiye rahat uyusun diye uyumayan askerin evdeki yalnızı… Herkes uyurken, korktuğu zaman tek başına ağlayan kadınlar için bu yazı…
*
Onları kimi zaman Anıtkabir’de Ata’ya yakınırken kimi zaman mahkeme önlerinde çaresiz bekleşirken görüyorum son günlerde.
Doğrusunu isterseniz, düşman kurşunu ile vurulmak, sınır boylarında şehit olmak… Ya da zor bir yaşamı kim bilir hangi yurt toprağında noktalamak ihtimali vardı ama…
Bu yoktu…
Hepimiz onların yüreğindeki özgürlük, çağdaşlık, hukuk, demokrasi sevdalarını bilsek de, nasıl olduysa hesap soruyor gaflet…
*
Ne yapacaksınız, bu ülke aklını bulmakta hep gecikti… Yine yönünü şaşırdı, rötarda belli ki… Metin olmalısınız…
Mağrur…
Sabırlı…
Kaldırın başınızı gökyüzüne…
Soran olursa, yüreğe taş basmanın öbür çeşididir, gözlerinizi silerken işte öyle dersiniz:
“Soğan doğradım anne…”

0 yorum:

Yorum Gönder