18 Mayıs 2011 Çarşamba

GÜNEŞ HER GÜN YENİDEN DOĞAR!..


“Samsun’a 19 Mayıs 1919′da çıktığım zaman yurdun genel durumu şöyleydi:
Osmanlı Devleti, içinde bulunduğu toplulukla birlikte Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmıştı.
Devlet her yerde zedelenmiş, koşulları çok ağır bir “Ateşkes Anlaşması” imzalamıştı. Ulus yorgun ve yoksuldu.
KURTULUŞ ÇABALARI..
…İçine düştüğümüz bu durumdan kurtulmak için, yurtseverler bir takım kurtuluş yolları arıyorlardı. Bu amaçla bazı kurtuluş örgütleri kurulmuştu.
ULUSAL VARLIĞA DÜŞMAN KURULUŞLAR..
…Bu kurtuluş örgütlerinden başka, bir de düşman koruyuculuğunu temel alan bazı girişimler vardı.
… Yurdun bir çok yerinde bulunan “İtilaf ve Hürriyet” ( Uzlaşma ve Özgürlük), “Sulh ve Selamet” (Barış ve Selamet) Dernekleri de aldatıcı adlar altında, düşmanla işbirliği içindeydiler.
…Ulusal kurtuluşa düşman kuruluşlardan biri de “İngiliz Muhipleri Derneği” adı altında çalışıyordu. Bu derneğe başta padişah ve başbakan olmak üzere, Osmanlı yöneticilerin çoğu üye olmuştu.
Derneğin iki amacı vardı. Dış görünüşü İngilizlerin desteğini sağlamak, yıkılışı önlemek, gizli yönü ise yurtta karışıklık çıkarmak, ULUSAL BİLİNCİ YOK ETMEKTİ.
Bunlardan başka, İstanbul’da bazı ileri gelen kişiler, kurtuluşu Amerika’nın güdümünde görüyorlardı.
ORDUMUZUN DURUMU…
…Bu çöküntü ve yıkıntı içinde ordumuz da üzereydi. Bir çok yerlerde silahları ellerinden alınmış, askerler terhis edilmişti.
Görev başında bulunan askeri birlikler de silah ve inanç gücünden yoksundu. Subaylar kararsızlık içindeydi.
…Anadolu’ya bir yetkiyle gidiyordum.
… Şunu söyleyeyim, bana bu görevi verenler bilerek vermediler….Anadolu’ya gidip, şaşkınlık içinde bulunan halka durumu anlatacaktım.Onları ULUSAL BİR AMAÇ çevresinde toplayacaktım.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Bağımsızlık Savaşı’nın ilk ateşini yaktığı 19 Mayıs 1919′un 92. yıl dönümünü kutlamaya hazırlandığımız günün öncesinde, düşündüm de, o günleri en iyisi Gazi Paşa’nın kendi anlatımı yani NUTUK’la yaşamaktır.
Ancak her zaman ki gibi Gazi Paşa’mın müthiş öngörüsüne hayran kaldığımı bir kez daha sizlerle paylaşmak ihtiyacını hissettim. Mustafa Kemal 15-20 Ekim 1927′de TBMM’de yaptığı bu konuşmada sanki günümüz Türkiye’sinin siyah-beyaz bir fotoğrafını gelecek nesillere göstermiştir.
Yurdumuz belki 1919′da olduğu gibi görünürde bir işgal altında değildir. İşte bu nedenle de ne İzmir’de ilk kurşunu atan kadın hakları savunucusu Hasan Tahsin’ler, ne de Telgrafçı Hamdi’ler çıkmamıştır ortaya.. Kadınlarımız büyük bir azim kararla tıpkı Bağımsızlık Savaşı’nda olduğu gibi İstiklal Yolu’nu döşemeyi akıllarının ucundan bile geçirmemişlerdir.
Çünkü işgal gizlidir, işgal topsuz, tüfeksiz ve silahsızdır. Özellikle Sam Amca her türlü aracı, buna siyasetçiler de dahil, amacı için kullanmıştır.
Türk milleti Habil ve Kabil’le başlayan, kardeşin kardeşi yok etme dürtüsüyle emperyalizmin o görünmez ağının kıskacına alınmıştır. Sömürgeci kültürün beyinlerini kefenlediği “Hedefiniz uygarlıktır. Marş, marş” komutu ile robotlaşan, uygarlaştığını zannederken üretmeyi unutmuş, çağdaşlığı da sadece “Batıyı taklit” olarak kabul etmişlerdir.
Laikliği “ön koşul” olarak gören çok büyük bir çoğunluk, diğer büyük çoğunluğun en büyük hassasiyetini, dini inancını görmezden gelmiştir.
Dini en büyük hassasiyet olarak kabul eden büyük çoğunluk ise, Kur’an’ın ilk emrini “İKRA”, okumayı yok sayarak, kendilerini hurafeci, yobaz, bölücü Muaviye inancına teslim etmiştir.
Diğer büyük çoğunluğun ötelediği ve arkasını döndüğü, büyük çoğunluk ise ne yazık ki Mustafa Kemal’i ve tüm Kemalistleri dinsiz olarak tanıtan emperyalizmin tuzağına düşmüştür.
Emperyalizmin her yolu ve aracı kullanarak sürdürdüğü bu hayasız ve sinsice akın 10 Kasım 1938′de başladığı noktadan bu yana hızını sürdürerek devam etmiş CFR’nin isim babası partinin iktidara gelmesi ile birlikte “Hedef nokta” olarak Türkiye’yi seçmiştir.
Çünkü iktidarda ABD’nin çıkarlarını korumaya CFR’nin önünde Yahudi kökenli ABD’li dostunun kolunda görücüye çıktığı gün söz veren bir siyasetçi, yanında ise İngiliz bursu ile okumuş bir başka kişi vardır. Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturan biatcı “civanım”ı alkışlayanlar, BOP Eşbaşkanı olarak atanmasını onaylayan bir kökü Batman’da olan İngiliz vatandaşı da bu gurubun içinde yer alacaktır.
Amaç iktidarsa, emperyalizmin güdümünde olmak hiç mi hiç önemli değildir. Bu nedenle her şeyden önce dini siyasete alet ederek ” ecnebilerle” işbirliğine geçilmiş, vatan toprakları Bağımsızlık Savaşı’ndan arta kalan arsızlıkla hücum eden yabancılara peşkeş çekilmiştir. İktidarın sayesinde yabancıların Türkiye’yi işgal planı “HAYAL”ken, “GERÇEK” olmuştur.
Ordunun silahları elinden alınmamıştır, ancak yapılan psikolojik operasyonlarla, subaylarımız ve komutanlarımız “kararsız”laştırılmıştır. 5 Kasım 2007′de Oval Ofis’te yazılan senaryo ile yurtsever, Atatürkçü komutanlarımıza Silivri’de “Ergenekon” prangası vurulmuştur.
Güneydoğu’daki ayrılıkçılar ise ilan ettikleri ve devleti yok saydıkları “pilot bölgelerde” bir iç savaş provası yapmakta ve sınırlarını kendilerince ilan ettikleri toprakların adının da “Kürdistan” olarak telaffuz edilmesi ise ” düşünce özgürlüğü” olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’yede kurumlar ve kuruluşlar dönüşmüş veya dönüştürülmüştür. Ülkemiz emperyal işgalin kıskacı altındadır. O halde;
Birinci görevimiz, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyet’ini sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Dün, bugün ve gelecekte bizi Cumhuriyet’ten ve bağımsızlığımızdan yoksun etmek için çalışan iç ve dış güçler olacaktır.
Hatta gücü ellerinde tuttuklarını zannedenler, iktidarda olanlar “gaflet, delalet ve hıyanet” içinde de bulunabilirler. Bundan da öte iktidar veya muhalefet, bazı kurum ve kuruluşlar, kendi çıkarlarını ülkeyi bölmek ve sömürgeleştirmek isteyenlerin siyasal amaçları ile birleştirebilirler.
“İşte bu ahval ve şerait içinde bile” görevimiz, Cumhuriyet’imizi, bağımsızlığımızı ve vatanımızı korumaktır.
DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ,
GÜMÜŞ DERE DURMAZ AKAR.
GÜNEŞ UFUKTAN ŞİMDİ DOĞAR,
YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR..

Güneş, her gün ve yeniden doğar…
Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı’mız ve Gazi Paşa’mızın 130. Doğum Günü Türk Ulusu’na kutlu olsun…

Figen ÖZEN

0 yorum:

Yorum Gönder