19 Mayıs 2011 Perşembe

Kıyametin Ortasında Bir Mahkeme... - İlhan Selçuk


Geçen gün dostlarla tartışıyorduk, içimizden biri dedi ki:
- Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu geldi...
- Nasıl?..
- Sovyetler yıkıldı, Doğu - Batı blokları ortadan kalktı, Türkiye’nin komünizme karşı ‘ileri karakol’ işlevi kalmadı, 1923 Cumhuriyeti zaten Batı’ya karşı savaşla kurulmuştu, artık icabımıza bakacaklar...
- Gerçek mi?..
- Gidişat sonumuzun geldiğini vurguluyor; Anadolu’nun batısında, Amerika’nın ve Avrupa’nın güdümünde bir ılımlı İslam devleti üzerine tasarım kuvveden fiile dönüşüyor; Lord Curzon Lozan’da İsmet Paşa’ya ne demişti...
- Ne demişti?..
- Şimdi sana verdiklerimin hepsini ilerde ödeteceğim dememiş miydi?..
- Evet, buna benzer bir şeyler söylemişti...
- Vakti zamanı geldi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü hali bir istikbal vaat etmiyor...

*
Gün geçtikçe böyle düşünenlerin sayısı artıyor...
Gerçekten de durum parlak değil...
Memleketin taşını, toprağını, bankasını, fabrikasını, borsasını, sermayesini, şirketini, holdingini, ekonomisini yabancılara devrederek, borçlandıkça borçlanmanın kısırdöngüsünde dönendikçe ne diyoruz:

- Oh.. oh.. Küreselleşiyoruz...

Siyasal iktidar tam tamına Amerika’nın Ortadoğu’daki taşeronuna dönüştü...
Suyumuz ısındıkça ısınıyor...

*
Ya halkımız?..
Halkımız dıştan ve içten kuşatmanın daralan çemberinde soluksuz ve şaşkın...
Halk ne yapabilir?..
Bizim halkımızı bir yana bırakıp soruyu sınır dışına taşıralım:
- Irak halkı ne yapabilir?..

Denebilir ki:
- Türk halkı Irak halkına benzemez, sırası geldiğinde yapacağını yapar...
Sırası ne zaman gelecek?..
İş işten geçtikten sonra mı?..

*
Şimdilik iş işten geçmedi; ama, Amerika, İslamcılığı kullanarak, Türkiye’yi istediği gibi çekip çevirmesini biliyor...
Oyun artık açıkça oynanıyor...
Son günlerde Ankara’ya gelip giden Amerikalının bini bir para...
Amaçları ne?..
ABD, AB, Feto’cular ve AKP için yakın amaç Anayasa Mahkemesi’ni etkilemek, kapatma davasına yön vermek, dinci siyasal iktidarı korumak, yürürlükteki tezgâhı sürdürmek...
Dikkat edin!..
Dışarda ve içerde hiçbir kimse kafayı hukuka takarak kapatma davasına bakmıyor...
Anayasal hukuk yitik bir değer...
Dış ve iç siyasal çıkarcılar, yasaları ve hukuku çoktan bir yana itelemenin keyfiyle Türkiye üzerinde baskıyı yoğunlaştırıyorlar...

*

Böylesine bir baskı karşısında ve kıyametin ortasında Anayasa Mahkemesi ne yapabilir?..
Bilemiyoruz, ama mahkemeye ve yargıçlara saygı duyuyor, sorunun yanıtını merakla bekliyoruz...
Konuşup Anlaşamayanlar Ülkesi...
Son günlerde Erdoğan ile Başbuğ görüştüler...
Kapalı bir görüşmeydi...
Benzeri bir görüşmeyi Erdoğan, daha önce Yaşar Büyükanıt Paşa’yla yapmıştı...
Önce Başbakan ile Genelkurmay Başkanı baş başa görüşüyorlar...
Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı’yla Başbakan yine kapalı kapılar ardında buluşuyorlar...
Dışarıya hiçbir şey sızmıyor...

*
Acaba neler konuştular?..
Hangi konularda anlaştılar?..
Yanıt:
- Hiçbir temel konuda anlaşamazlar...
Neden?..
Çünkü eğitimleri zıt...
öğretimleri ters...
Ve kafaları birbirine karşıt...
Denebilir ki:

- Hiç öyle şey olur mu?.. Bir ülke ya da devlette hükümetin başında bulunan adamla ordunun başında bulunan adam birbirine zıt kimlikte olabilir mi?..
Zaten günümüzdeki Türkiye’nin temel sorunu da bu...

*
1923 Cumhuriyeti kurulduktan sonra Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası çıkarılmıştı; bilimselliğe dayanan eğitimle yurttaşlar aydınlatılacak, yeni kuşaklar çağdaşlaşacaklardı...
Çok partili rejimde bu temel ilke özellikle bozuldu; Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun canına okundu...
Kızları da kapsayan imam okulları açıldıkça açıldı; meslek öğretimi niteliğinden çıkarıldı; temel öğretim kurumlarına dönüştürüldü...
Peki, sonuç?..

*
Başbakan RTE imam okulu çıkışlı...
KKK İlker Başbuğ Harbiye’den...
Dünya görüşleri birbirine kökünden zıt...
Konuşsalar ne olacak?..
Konuşmasalar ne olacak?..
Uzun süreden beri Türkiye’de birbirine ters iki öğretim türünde birbirine zıt kuşaklar yetiştiriliyor...

*
Türkiye ikiye ayrıldı...
Birbirine yabancılaşan insanlarımız, bugün birbirlerine giriyorlar...
Karmakarışık görünen itiş kakışın nedeninde yatan gerekçe bu kadar basittir...
Dua edelim de ikiye ayrılan Türkiye’deki kavga büyümesin; ülke, devlet ve ulusun sonunu getirmesin...

0 yorum:

Yorum Gönder