9 Eylül 2011 Cuma

9 Eylül Dönüm Noktasıdır... - İlhan Selçuk

Mustafa Kemal İzmir'i ilk kez 1905 yılında görmüştü. Yeni mezun olmuş kurmay yüzbaşı olarak ilk tayin yeri Suriye'ye gidiyordu.
Gemisi -ki yabancı bandıralı bir gemiydi-İzmir'e uğramıştı. İzmir o zaman da zengin, uygar bir liman şehriydi. Ne var ki, Osmanlı İdaresi altında olmasına rağmen Mustafa Kemal karaya çıktığında rıhtımında Türkçe konuşana hemen hemen hiç rastlamamıştı. İzmir'in bu boyuttaki yabancılaşması, kaderini tayin edecek savaşın habercisiydi.
Savaşın kazanılması ardından İzmir'e gelen Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa mamur bir şehir değil, harap bir yangın yeri bulmuştu.
İzmir'in bu hali devrimleri tetikleyen önemli bir etkendi.
Atatürk'ün Osmanlı İmparatorluğu'nun enkazı üzerinde çağdaş Türkiye'yi kurup biçimlendirdiğini söylediğimiz zaman bu enkazı 1922/23 yılındaki İzmir'in en iyi temsil ettiğini unutmayalım.Atatürk'ün devrimleri bu enkazın karşısında vucüt buldu.
Nitekim kalkınmanın ilk yol haritası Atatürk'ün harap bir İzmir içinde, daha Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan topladığı İktisat Kongresi'nde çizildi. Laikliği beraberinde getiren hilafeti kaldırma kararı da İzmir'de alındı."
(Andrew Mango, "Atatürk-Modern Türkiye'nin Kurucusu" -Remzi Kitabevi, sayfa VII-VIII)

9 Eylül İzmir'in kurtuluş yıldönümüdür; sevinçle heyecanla kutlanır; ama, kurtulan nasıl bir İzmir'dir, anımsanmaz...
Ulusal Kurtuluş Savaşı ertesinde genellikle nasıl bir Türkiye kurulmuştu?..
Çoğu zaman bu soru zafer neşesinin heyecanında düşünülmez...
Bir açıdan 1922'ye dek süren Ulusal Kurtuluş Savaşı, 1912'de yaşanan Balkan Savaşı'yla 1914'te başlayıp 1918'de noktalanan Birinci Dünya Savaşı da hesap edildiğinde, 10 yıllık bir yıkım sürecin bittiğini de haber veriyordu.

Evet,9 Eylül'de yanmış, yıkılmış bir İzmir'in kurtuluşu, bir dönüm noktasıdır.
Türkiye bu tarihten sonra barış sürecine doğru yol aldı.

Gazi Mustafa Kemal'in bilinçli siyasetiyle tarihimizde bir sayfa kapanıyor, bambaşka bir sayfa açılıyordu.
Nasıl?..
Osmanlı İmparatorluğu'nun felsefesi, siyaseti, yapısı, dünyaya bakışı tarihe gömülüyordu...
Kimsenin ayırdına varamadığı bir barışçı, çağdaş, insanca yaklaşım Gazi Mustafa Kemal'in düşüncesinde uç veriyordu.
Dinci Osmanlı Devleti'nin siyaseti "fetih" üzerineydi.
Cumhuriyet devletine ise Atatürk'ün temel felsefesi egemen olacaktı...
Neydi o felsefe? ...
"Yurtta sulh, cihanda sulh!.." Yanmış yıkılmış bir Anadolu'yu kurtarıyorduk; emperyalizme karşı bir savaş kazanıyorduk; İngilizin, Yunanın, Fransızın vb'nin Türkiye üzerindeki tasarımlarını yıkıyorduk. ve hiçbir öç, intikam, kin, düşmanlık güdüsüne kapılmadan yeni bir barış sürecine açılmak fikri, tüm ömrü savaşlarda geçmiş Gazi Mustafa Kemal'in kafasında somutlaşıyordu...

9 Eylül'de İzmir'i kurtaran Türk ordusu o günden bugüne barış kapsamında yaşamaktadır.
"Yurtta barış Dünyada barış" ilkesi, İsmet Paşanın yönteminde, bizi İkinci Dünya Savaşı'na katılmaktan korudu...
Tüm 20. yüzyılı barış içinde yaşadık...
Kordon boyunda bugün akşam üstü gezintiye çıkanlar İzmir'in imbatını ciğerlerine çekerken geçmişin anılarını unutmadan voltalarını atmalıdırlar...
Bir ulusu ayakta tutan en önemli bilinçtir...
Ulusal bilinçle barış bilincini bir arada yaşatmayı bilen Atatürkçülüğü benimseyebildiği oranda Türkiye mutlu olacaktır.
9 Eylül'ün yıldönümünde geçmişe bakarken, bugünümüzü değerlendirebilmek ancak İzmir'in kurtuluşunun anlamını algılamakla gerçekleşebilir.

İlhan Selçuk

Kaynak:
Cumhuriyet ve 9 Eylül'ün 86. Yılında Cumhuriyet'in İzmir'i adlı dergisi.(İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Cumhuriyet gazetesinin ortak yapımı 9 Eylül'e özel basım.)

0 yorum:

Yorum Gönder