17 Şubat 2012 Cuma

Namus Ne Oldu? - İlhan Selçuk

Namus işsiz kalmıştı. Karnı zil çalıyordu. Ne yapacaktı? Açlıktan kıkırdıyacak mıydı?

Dilenmeye de yüzü yoktu. Namus dilenir mi?

Sabah karga kahvaltısını etmeden yine yollara düşmüştü. Bir gazete alacak parası yoktu. Köşebaşındaki çöp tenekesinde yırtık bir gazete gözüne ilişti. Hemen alıp küçük ilanları incelemeye başladı. Bir şirket muhasebeci arıyordu, bir başkası pazarlama uzmanı, bir üçüncüsü yönetici, bir dördüncü şirketin veznedara gereksinmesi vardı. O arada büyükçe bir ilan daha gözüne ilişti:

- İş tecrübesi olan güvenilir bir eleman aranıyor; dolgun ücret verilecektir.

Geçmişteki acı deneylerinden ders almamıştı namus; bir kez daha şansını denemeye yöneldi.

*

Gazetedeki adrese başvurdu.

Burası on katlı kocaman bir yapıydı. İlgili serviste çalışan güzel bayan Namus’a bir kâğıt verdi:

- Bunu doldurup getirin.

Namus kâğıdı aldı; özenle inceledi; soruların yanıtlarını yazmaya başladı:

Adı: Namus

Soyadı: Ahlâk

Babasının adı: Doğruluk

Anasının adı: Erdem

Doğum yeri? Yaşı? Öğretimi? Diplomaları? Çalıştığı yerler? Sağlık durumu? Geçirdiği hastalıklar? Geçmişinde nesi var nesi yoksa, hepsini yazdı Namus; sonra kâğıdı görevlilere verdi. Görevliler yazılanları okudular; aralarında fıs-fıs konuştular. Namus’u lüks döşeli bir odaya soktular. Odadaki meşe ağacından masanın ardında göbekli, gözlüklü bir adam oturuyordu. Namus’u tepeden aşağı süzdü:

- Çok ilginç bir kişiliğiniz var, dedi, merakımı çektiniz, sizi bir kez görmek istedim. Çünkü hayatımda sizin gibisini görmemiştim. Ne yazık ki size iş veremiyeceğim.

Namus boynunu büktü:

- Neden?

- Bizim namusa ihtiyacımız yok.

- Nasıl olur?

- Çünkü bizim namus servisimiz var.

- Olamaz.

Kalantor herif güldü, zile bastı, gelen görevliye emir verdi:

- Götürün bu bayı, dedi, namus servisimizi gösterin, gezdirin, anlatın.

*

Asansöre bindiler. Sekizinci kata çıktılar. Uzun bir koridoru geçtiler. Bir kapının önünde durdular. Kapının yanında bir pirinç levha parlıyordu:

“Namus Servisi”

İçeri girdiler. Köşedeki koltukta bacak bacak üstüne atmış birisi oturuyordu, Namus’a yol gösteren görevli durumu açıkladı:

- İşte, dedi, şirketimizin Namus Servisi Müdürü...

Koltuktaki adam sırıttı:

- Evet benim; bir isteğiniz mi var?

Namus sordu:

- Siz ne iş yaparsınız burada?

- Ben bu şirketin namusuyum. Aybaşında paramı alırım otururum. Yalnız şirketin ülkeye ve halka attığı kazıklardan canı burnuna gelen bir yurttaş “Yahu sizde hiç namus yok mu?” diye bağırınca ona görünürüm. Şirkete ilişkin yolsuzluk ve kaçakçılık iddialarını kovuşturanlarla ilgilenip gereğini yaparım. Bu çalışma düzeni şirketin de işine geliyor. Çünkü maliyet ve rantabilite hesapları yapılmıştır. Şirket namuslu çalışacağına bir Namus Servisi kurmak daha ucuza geliyor.

Namus şaşırmıştı; izin istedi, vurdu kendini sokaklara... O gün bugün işsiz dolaşıyor; kim bilir, şimdiye dek belki de açlıktan ölmüştür.

0 yorum:

Yorum Gönder