2 Kasım 2010 Salı

Çankaya ve Osmanlı…

Ertuğrul Özkök’ün köşesinde okudum; Viyana gezisinde Cumhurbaşkanı Demirel:
“- Atatürk benim için kişi değil bir kavramdır” demiş, “Atatürk kavramını zedelemeden geçmişle barışmak lazım. Osmanlı sadece hanedan değil. Vahdettin dışında 36 sultan var. Bunlar kahramandır. Hanedan Kanuni Süleyman’la bitmiyor. Üçüncü Mehmet de Viyana kapısına dayanmış. Sultan Vahdettin’e kızıp bütün geçmişe kızmak olmaz.” (Hürriyet, 20 Kasım 1998)
Özkök’ün haber başlığı:
“Ata’yı incitmeden Osmanlı ile barış”
*
5 Kasım 1998 günü bu köşede “Osmanlı ve Cumhuriyet” başlığıyla yayımlanan yazım şöyle başlıyor:
“Sordu:
- Bir toplum, bir ulus, bir halk geçmişinden kopuk yaşayabilir mi?..
- Anlamadım.
- Atatürk Cumhuriyeti diyorsunuz, 600 yıllık Osmanlı’yı siliyorsunuz, olur mu?..
- Olmaz.
Yüzüme şaşkınlıkla baktı:
- Ben seni, başka türlü düşünüyorsun diye bilirdim.
- Yanlışın var.
- Nedir yanlışım?..
- Osmanlı tarihine Cumhuriyet’ten sonra sahip çıkılmaya başlandı; 1923 öncesinde bu yoldaki çabalar yok denecek kadar az; belki de sıfıra sıfır, elde var sıfır.”
*
Demirel’in okulda çalışkan bir öğrenci olduğu biliniyor; tarih dersinde de iyi imiş…
Cumhurbaşkanı belleğini tazelerse anımsayabilir, okul tarih kitapları padişahların övgüleriyle dolup taşar; Osmanlı fetihlerini yere göğe koyamayız; ilkokul, ortaokul, lisede okuyan çocuklarımız “şanlı geçmişimiz”le koşullanarak diplomalarını alırlar.
Peki, gerçek böyleyken “geçmişimizle barışmak” ne anlama geliyor?..
Kimileri bu deyişi belli bir politika yolunda özellikle kullanıyorlar; İslamcı kesimlerin işi gücü “Vahdettin’in vatan haini değil, kahraman olduğu” propagandasını yapmaktır, amaçları da belli değil mi!.. “Geçmişimizle barışmak” bunların sloganıdır. Oysa bir halk, bir ulus, bir yurttaş tarihine ne küsebilir, ne de tarihiyle barışabilir!.. Çünkü tarih çağdaş dünyada bilimsel yöntemlerle saptanıyor; bu alanda ne palavraya yer var, ne de duyguya…
*
Yukarda sözünü ettiğim “Osmanlı ve Cumhuriyet” başlıklı yazımdan alıntılar yapmak istiyorum:
“Bir insanın tarihine sahip çıkabilmesi için bilinçlenmesi ilk koşuldur. Matbaa Osmanlı’ya 250 yıllık gecikmeyle girdi. Yazı devrimi 1928’de gerçekleştiği zaman kitaplığımızda 25 bin kitap vardı; bunların da çoğu ıvır zıvırdan oluşur. Osmanlı’da üniversite yoktu. Üniversitesiz toplum beyinsiz insan gibidir; ne tarihini bilir, ne geleceğini düşünebilir. Osmanlı okullarında doğru dürüst tarih kitabı da yoktu; geçmişe söylencelerle yönelirdik. Osmanlı tarihine yönelik ciddi çalışmalar cumhuriyetten sonradır. Yalnız Osmanlı’ya değil, Anadolu’da boy atmış bütün uygarlıklara cumhuriyet devriminden sonra bilimsel yöntemlerle sahip çıkılıyor.”
*
Sayın Demirel cumhurbaşkanıdır; tarih bilinci tüm ülke için önemlidir.
Çankaya’nın geçmişe bilimsel yöntemle eğilmesi, “Ata’yı incitmez, Atatürk kavramını zedelemez.” Mustafa Kemal “Yaşamda gerçek yol gösterici bilimdir” dememiş miydi!..

İlhan SELÇUK
(22 Kasım 1998 tarihli yazısı)

0 yorum:

Yorum Gönder