14 Kasım 2010 Pazar

Ermeniler Amiral Bristol’un Anılarına Acaba Neden Hiç Temas Etmiyorlar?

Amerikalı Amiral Bristol Türk ve Dünya kamuoyunca pek az bilinen, ancak 1. Dünya Savaşı sonrasındaki mütareke döneminin en önemli canlı tanıklarından birisidir. Ermeni Soykırım iddialarına taraftar ve karşıt herkesin bu şahsı tanımaları için aşağıdaki yazıyı okumalarını ve karar ve tutumlarını yeniden gözden geçirmelerini hararetle tavsiye ederim.
Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesini imzaladıktan sonra, itilaf Devletleri barış zamanına kadar görev yapmak üzere Yüksek Komiserler Atamaya başladı. İşte bu dönemde A.B.D. de bir Yüksek Komiser Atamayı kararlaştırdı. İki devlet arasındaki yazışmalar İsveç Elçiliği vasıtası ile yürütülüyordu. 12 Ağustos 1919’da Yüksek Komiser olarak görevlendirilen Amiral Mark L. Bristol 28 Ocak 1919’dan beri Doğu Akdeniz’deki Amerikan Deniz Kuvvetleri komutanı olarak İstanbul’da görev yapıyordu. (1)
Amiral Bristol Yunanlıların İzmir’i işgali sırasında yaptıkları kıyım’ı incelemek üzere görevlendirilen komisyon’a 8 Ağustos 1919’da tarafsız üye olarak atanmıştı. İngiliz, Fransız ve İtalyan askeri temsilcileri ile birlikte yürütülen soruşturma sonucunda bilinen raporu hazırlayanlardan biriydi. Hatırlanacağı gibi bu raporda Yunan zulmü tespit edilerek Yunan ordusu yerine İtilaf devletlerinden oluşan birliklerin getirilmesi tavsiye olunuyordu. (49)
Amiral Bristol’un Türkiye ve Türkler hakkındaki görüş ve değerlendirmeleri tıpkı diğer batılılar gibiydi. Yabancılar Türkiye’ye abartılmış olumsuz ön yargılarla dolu olarak gelirler, zamanla içine sokuldukları çerçeve’yi kırıp Türkiye ve Türkleri tanımaya başlayınca görüşlerinde adeta yüz seksen derecelik bir dönüş hissedilebilir. Birey Hıristiyanlık ve beyaz ırk “üstün ırk” değerlendirmelerinin hâkimiyeti dışına çıktığı zaman ve daha ziyade dost, sevecen ve yakın insanlarla karşı karşıya geldiği zaman bu dönüş başlar. (NATO’da görev yaptığımız on yıllık süre içinde bunun sayısız örnekleri ile karşılaşmıştık) Amiral Bristol de ilk günlerinde, tipik bir Batılı’dır. 1919 Yılı’nın Şubat ayında Tasvir-i Efkâr Gazetesinin bir Türk Muhabiri’nin “Hakkımızda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu cevabı verdiği bir Ermeni tarihçi levan Maraşlıyan’ın kitabında yer verilmektedir:
“Milletler hakkında çabucak bir kanaat ifade etmek doğru olmaz. Prensipte bir millette daima iyi ve kötü unsurlar vardır. ...Ama dünya kamuoyunda kötü bir itibarınız var. Filvaki, Ermeni katliamları temizlenmesi zor bir ayıp olarak tezahür etti. Böyle şeyler yapmamanız lâzımdı, evet, bunu yapmamalıydınız.” (2)
“İttihat ve Terakki Hükümeti, tarafından tehcirle ilgili olarak verilen yazılı emirlere bakmak gerekiyor. Bulunamadıklarını söylemeyin, çünkü dünyada sonuna kadar gizli kalmış hiçbir vesika yoktur. Her halükarda, şimdi üzerinizdeki lekeyi silmeniz lâzım.” (3)
Bu iki paragrafın verdiği izlenim; basitçe izah etmek gerekirse, bu görüş sahibinin kesinlikle bir Ermeni soykırımı yapıldığına inanmış olduğu şeklindedir. Zaten kitabında bütün gayretini Amiral Bristol’un belgelerinin etkinliğini giderme amacına yöneltmiş olan yazar L. Maraşlıyan’ın da işaret etmek istediği husus da budur. İkinci paragraftaki ifadesine göre Amiral Bristol (o anda itilaf devletleri elinde bulunan) devlet arşivlerinin incelenerek, eğer yapıldı ise verilmesi gereken “gizli emirlerin” varlığından da emin görünüyor. O emirler bulununca her şey daha iyi anlaşılacak, “bütün gizli kapaklı hinlikler açığa çıkacak” demek istiyor. Yine bildiğinden emin olduğu bir gerçeği vurguluyor “Dünya’da sonuna kadar gizli kalmış hiçbir vesika yoktur.” (Okurlarımızdan bu son cümleyi unutmamalarını rica ediyoruz.)
Aynı Bristol, Türkiye’de birkaç yıl eskiyince, olayları yakından inceleyip gerçekleri kavramaya başlayınca karşımıza ikinci bir Piyer Loti (Fransız asker yazarı) gibi çıkıyor ve 1921’de raporlarında şu görüşlere yer veriyor:
“ABD’de Türklerin binlerce Ermeni’yi katlettiği fikrinin yaygınlık kazanması... Kanımı donduruyor. Çünkü bu tür Ermeni raporları kesinlikle yanlıştır.” (4)
Amiral Bristol’un bu yargısına etkili olan en önemli olaylar bütün kapsamlı incelemelere rağmen Osmanlı Devlet arşivlerinde Soykırım yapılmasını ima eden hiçbir belge bulunamaması ve hatta zorunlu göç olayının koruma altında yapılması konusunda belgeler bulunduğunun açıkça görülmesidir.
Bristol’u rahatsız eden en önemli olaylardan bir başkası, özellikle 1920 yılı Kasım ayı içinde Kars’ın Türk Ordusu tarafından geri alınması sırasında Ermeniler ve Batılı müttefiklerinin başlattığı olumsuz propaganda kampanyaları ve asılsız soykırım iddialarıdır. Ogünlerde Karsta bir Amerikan Yardım Heyeti vardı ve Amerikan halkından toplanan yüz milyonlarca dolar tutarındaki yardım malzemeleri bölgede yaşayan Ermeniler ve diğer Hıristiyanlara dağıtılıyordu. Kars’taki Amerikan Yardım Heyeti mensuplarının verdiği raporlardan bu dönemle ilgili ilginç bilgiler vermekteydi. Başkan Edward Fox’un 15 Aralık 1920 raporuna göre
“Türkler Kars’a yürürken Ermeniler, başlangıçta tepelerden yapılan bir iki ateşin dışında karşılık vermeden silahlarını atarak kaçıyorlar, üniformalarını çıkararak evlerde ve bilhassa (bizim) Yakın Doğu Yardım Kuruluşu yetimhane ve hastanelerinde çocuklar arasında saklanmaya çalışıyorlardı. Türklerin kıyafetleri çok kötüydü, yakaladıkları Ermeni esirlerin elbiselerini alıp götürdüler.” (5)
“Ermeniler Sarıkamış’tan ilerleyen Türk Birliklerini her biri 8.000 mevcutlu 5 Tümen olarak belirtiyor. Tabii ki abartılmış bir rakam, İngilizlerin tahmini Türklerin 5.000, Ermenilerinse 15.000 askere sahip olduğu şeklinde, Ermenilerse Türk tarafında 50.000 asker bulunduğunu iddia ediyorlar.” (6)
 Ermenilerin abartılı soykırım iddialarına gelince; 
“Sadece Kars şehrinde 6.000 Ermeni Türk Canavarlığının kurbanı olmuştur. Korkunç soykırımdan sonra Ermenileri topluca tutuklamalar başladı. Onları baştan ayağa soydular ve Erzurum’a, Sarıkamış’a çalışmaya gönderdiler. Bu gidenler soğuktan yerlerde süründüler ve açlıktan acı çekerek öldüler.”(7) (Dikran Boyacıyan tarafından söylenen bu sözlere karşı H.W. Lowiy’nin yorumu da şöyledir:
“Boyacıyan’ın mütalaası dar bir çerçeve içindedir ve sonuca kısa ve kestirme bir yoldan ulaşmaktadır. Şöyle ki “Kars Kalesi çabuk düşmüştür (veya Kars Kalesi düşer düşmez)” ve “Türk ellerine geçince hemen soykırım başlamıştır. Güvenilir kaynaklara göre Kars’ta 10.000’de fazla Ermeni öldürülmüştür.” (8)
Dikran Boyacıyan ve Christopher Wolker gibi yazarların okuyucular üzerinde bıraktıkları izlenim; Türklerin Kars’ı işgal etmesinden sonra büyük bir soykırım yapıldığı ve 6.000 ila 10.000 arasında Ermeni’nin katledildiği şeklindedir. Bunun nedeni her ikisinin de Kars’ın düşüşü ve sonrasını sadece Ermeni kaynaklarından yararlanarak açıklamalarıdır. Gerçekten de olayları bu iki kaynaktan öğrenen okuyucu, 30 Ekim 1920 günü Kars’ta yirmiye yakın Amerikalıdan oluşan “Yakın Doğu Yardım Cemiyeti” çalışanlarının bulunduğu veya Türk birlikleri Komutanı General Kazım Karabekir’in tuttuğu notlardan habersizdir. (9)
31 Ekim günü Heyet Başkanı Edward Fox İstanbul’daki ABD temsilcisi Amiral Bristol’a aşağıdaki mesajı göndermiştir.
“Kars’taki bütün Amerikalılar iyi durumda ve Türk ordusu her konuda bize yakınlık göstermekte, destek vermektedir. Çalışmalarımıza eskiden olduğu şekilde devam etmemize izin verildi. Türk askerleri çok disiplinli ve soykırım yapılmamıştır.” (10)
Amiral Bristol’un belgeleri arasındaki bir not aynı görüşleri destekler mahiyetteydi.
“Anadolu’daki İtalyan askeri otoriteleri vasıtasıyla Kars’tan alınan bir mesajda Amerikalıların iyi durumda olduğu, görevlerine devam ettikleri, Türkler tarafından rahatsız edilmedikleri ve bir soykırım olmadığı, heyetin eskiden olduğu gibi bölgedeki yetimlerle ilgilendiğini belirtiyordu.” (11)

Aynı günlerde, Bristol ile Amerikan Dış Görevler Komisyonu Sekreteri James Barton arasındaki bir yazışma; Amerika’daki Ermeni propaganda çarkının nasıl çalıştığı hakkında bilgi vermektedir. Amiral Bristol; 1921 başında Amerikan halkı arasında Kafkasya’da Türklerin 80.000 Ermeni’yi katlettiği haberini duyunca çok kızdığını, haberin İstanbul’daki Amerikan Yardım Komitesi Başkanı Dr. Mc Collan kanalı ile gönderildiğini, bunun kendi elemanlarının raporları ile uyuşmadığını belirtmektedir. Barton’un 80.000 kişilik soykırım iddiası ile ilgili cevabı şöyledir.
“Türklerin Ermenilere Soykırım yaptığı şeklindeki sahte raporların etkisini düşürmeyi kimse benim kadar fazla isteyemez. Burada (Amerika’da) öyle bir durum var ki anlatmak oldukça zor. Burada Yale Üniversitesi mezunu Kardaşyan adında genç bir Ermeni var. Wall Street’te bir yazıhanesi olduğunu tahmin ettiğim bir avukat. Başında hiçbir zaman karşılaşmadığı Mr. Gerard’ın olduğu ve yine hiç bir zaman toplanmayan bir komite’yi organize etmiş. Kardaşyan herşeyin temsilcisi durumunda. “Ermeni Aydınlatma Bürosu” adı altında bildiriler yazıyor bastırıyor. Bay Gerard Kardaşyanın yazdığı her şeyi imzalıyor. Kardaşyan tarafından yapılan bu çirkin propagandaları önlemek için bir kaç defa buradaki Ermeni Liderlerle bir araya geldik. Ermenistan ve Türkiye ile ilgili hiç bir zaman olmamış soykırımları, olaylarını devamlı rapor ediyor ve sınırsız yanlış bilgiler üretiyor...” (12)
Ermeniler Bristol’un kendi amaçlarına hizmet etmeyeceğini anlayınca şikâyetçi olmaya başladılar. ABD’deki Ermeni Lobisi harekete geçerek onun İstanbul Yüksek komiserliğinden azledilmesi için 1920 Aralık ayında Amerikan Hükümetine Müracaat etti. Zamanda bu iş için uygun kabul ediliyordu. Çünkü 2 Kasım seçimlerinde Başkan Wilson seçimi kaybetmiş ve Harding yeni başkan seçilmişti. Beklendiği gibi olmadı. Yeni Başkan Harding, Amiral Bristol’un politikasını benimsedi ve Bristol 1927 yılına kadar Türkiye’de görev yaptı (13), Joseph C Grew’in ABD’nin Türkiye Büyükelçiliğine atanması üzerine 1927 yılının Mayıs ayında Türkiye’den ayrıldı. (14) Yeni Büyükelçi, Amiral Bristol ile birlikte ABD’nin Lozan Konferansındaki temsilcilerinden biriydi. (15)

Dr. M.Galip BAYSAN


DİPNOTLAR:

(1) Ercüment Kuran, Amiral Bristol Raporu ve ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni Propagandası’nın Tarihçesi, Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu, S.190 (Ed. Hasan Celâl Güzel, Yeni Türkiye Yayınları–2001).
(2) Levon Maraşlıyan, Ermeni Sorunu ve Türk Amerikan İlişkileri 1918- 1923, S.17 (Türkçesi Şen Süer, Belge Yayınları, İstanbul –2000).
(3) Aynı Eser, S.17.
(4) Aynı Eser, S.16, Dip Not. 7.
(5) H.W. Lowry, a.g.e. S.51–52.
(6) Aynı Eser, S.68.
(7) Armenians in The Ottoman Empire, S.48 (Heath W. Lowry: American Observers in Anatolia C. 1920= The Bristol Papers).
(8) Aynı Eser, S.48.
(9) Aynı Eser, S.48.
(10) Aynı Eser, S.49.
(11) Aynı Eser, S:50–51.
(12) Levon Maraşlıyan, S.56–57.
(13) Ercüment Kuran, a.g.e., S.191-192; Bristol’a farklı bir açıdan bakış için: Orhan Duru, Amerikan Gizli Belgelerinde Türkiye’nin Kurtuluş Yılları, S.73-76 (İş Bankası- İstanbul).
(14) John Grew, ilk ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatıraları Atatürk ve İnönü, S.69-72 (Çev. Muzaffer Aşkın, Cumhuriyet –2000).
(15) Aynı Eser, S.10.

0 yorum:

Yorum Gönder