4 Aralık 2010 Cumartesi

Atatürk Devletinin Temelleriyle Oynamak...


Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün temel devrimlerinden birisi Öğretim Birliği Yasası’dır; eski adıyla “Tevhid-i Tedrisat Kanunu”dur.
Ne demektir Öğretim Birliği Yasası?
Bu soruya en “basit” yanıtı Prof. Enver Ziya Karal’ın “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi” adlı ders kitabında bulabiliriz. “Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi kararıyla liseler için ders kitabı olarak kabul edilmiştir” damgasını taşıyan bu yapıtın 1968 yılı baskısında 156’ncı sayfayı açarak okuyoruz:
“- (3 Mart 1340 - 1924 tarihli ve 430 Sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu) ile öğretimin birleştirilmesinden sonra azınlık ve yabancı okulların dini veya siyasi maksatlarla öğretim yapmalarının önüne geçildiği gibi sınıflardan ve ders programlarından dini alametler de kaldırıldı. Aynı günde öğretimin birleştirilmesi Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması da kanunlaştırıldı. Öğretimin birleştirilmesi ve laikleştirilmesi hususunda yapılan bu hamle Türk milleti için hayati bir önem taşımakta idi. Çünkü dünya milletleri arasında lâyık olduğu ihtiram mevkiini almak için Türk milleti, evladına vereceği terbiyeyi mektep ve medrese namında birbirinden büsbütün başka zihniyette iki nevi müesseseye bırakamazdı. Kaldı ki terbiye ve tedrisatı (öğretim) tevhit etmedikçe (birleştirmedikçe) aynı fikirde ve zihniyette fertlerden mürekkep bir millet yapmaya da imkân yoktu.”
Öğretim Birliği Yasası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde öğretimin medrese mantığı baskısından kurtarılarak laikleştirilmesi yolunda gerçekleşen en büyük devrimci atılımlardan birisidir; ve Atatürkçülüğün temel ilkelerinden başlıcasıdır.
*
Şimdi gazetelerde okuduğumuza göre okullara zorunlu din dersleri konacaktır. Anayasa’ya dinsel devlet felsefesini yerleştirmek isteyen DM üyelerinin girişime geçtiklerini de izliyoruz. Cumhuriyet’in 2 Eylül 1982 günlü sayısında Ankara Bürosu’nun şu haberi vardı:
“- Danışma Meclisi Genel Kurulu Anayasa tasarısı maddeleri üzerindeki görüşmelerini dün de sürdürdü. Tasarıda serbest bırakılan din, eğitim ve öğretimi komisyonca yeniden Genel Kurul’a getirilen bir madde ile ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu kılındı. Komisyon Sözcüsü Şener Akyol, Anayasa’nın başlangıç bölümünde Allah’ın adına yer verileceğini belirtti ve bunun laikliğe aykırı bir yanı bulunmadığını söyledi.”
Demek ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924 yılında gerçekleştirdiği laik devlet ilkesinden vazgeçme eğilimleri Danışma Meclisi’nde uç veriyor. 20’nci yy’ın ilk çeyreğinde yürürlüğe giren temel devlet felsefesinden 20’nci yy’ın son çeyreğinde geri dönülüyor.
*
Hemen söyleyelim ki bu gibi girişimler tehlikeli ve kaygan bir eğik düzey üzerinde sürüklenmek anlamına gelir. Atatürk’ün yüzüncü doğum yılında Türk ulusu Atatürk’e böyle bir karşı çıkışı hoş göremeyeceği gibi, Anayasa’ya Cumhuriyet devletini kuruluş temellerinden saptıracak bir içerik yüklenemez. Atatürk, laiklik devrimini gerçekleştirmek ve okulardan din derslerini kaldırmakla acaba neyi amaçlamıştı? Şimdi Atatürk’ün yaptıklarını çiğnemek isteyen Danışma Meclisi üyeleri ve en başta Anayasa Komisyonu sözcüsünün amaçları nedir?
*
Danışma Meclisi’ndeki eğilimlerin hangi noktalara dek dayanacağını bilemiyoruz; ama, bir şey biliyoruz. O da şudur: Dünya Müslümanlığı güncel konumunda ikiye ayrılmıştır ve kimi İslamcı güçler “anti-Amerikan, anti-siyonist, anti-emperyalist” raya oturmuştur. Bu eğilimlerin Türkiye’de 1970’ler sürecinde kendine özgü alanda yüzde 10’luk bir oy potansiyeli oluşturduğu da saptanmıştır.
Türkiye’de dinsel ödünlerle tutuculuğu sağlama bağlayacaklarını sanan DM üyeleri hem yanlış bir hesap yapmakta, hem de Cumhuriyet devletinin temelleriyle oynamayı göze almaktadırlar.

0 yorum:

Yorum Gönder