4 Aralık 2010 Cumartesi

Haziran Soykırımı ve Ötesi...


1982’nin haziranı Filistin halkı için soykırım ayı oldu. Batı basını (ki bu basın kesiminde Yahudi sermayesi inanılmaz ölçüde etkindir) soykırımı açıklıyor. Önceden serinkanlılıkla tasarlanmış “Galile’yi Kurtarma Operasyonu” büyük yetkinlikle yürürlüğe konmuştur. Suriye pısmış, olan bitenleri izliyor. Tutucu Arap yönetimleri için için seviniyorlar. “Operasyon” için Tel Aviv ABD ile anlaşmıştır.
İsrail için ne büyük başarı!..
*
İsrail’in 1980 yılında toplam dışalımı 8 milyar dolar, dışsatımı 5 milyar doları aşkın. Dış borçlar 10 milyar dolar. Alım-satımda ABD başta geliyor. Enflasyon oranı 1980’de yüzde 130’u aşıyor. 1975’te savunma harcaması 4 milyar dolar. Nüfus 1965’te 2.6 milyonken 1980’de 4 milyona yükselmiş. Ancak bu yükseliş doğal değil. İsrail’in yayılmacılık siyasası yüzünden nüfusu artıyor. İsrail’e göç eden Yahudi akımının durması yönetimi kaygılandırırken, 4 milyona yaklaşan nüfus içinde Arapların 1.5 milyona yükselmesi sorun yaratmaktadır.
Buna karşılık, Filistin halkı hızla çoğalmaktadır. Önceki günkü Cumhuriyet’te Filistinlilerin dökümü yapıldı. Hesaba göre Ortadoğu’da 4.5 milyon Filistinli yaşıyor. Yalnız İsrail sınırları içinde 600 bine yakın Filistinli var. Batı Şeria’da bir milyona, Gazze’de yarım milyona yaklaşık Filistinli bulunuyor. Lübnan’daki Filistinlilerin sayısı 400 bine yakın.
*
Filistin halkı 1948 savaşıyla topraklarından sürüldü. Uzun süre kendisini toparlayamayan Filistinliler zorlukla örgütlenebildiler. FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) bu çabanın sonucudur. FKÖ’nün “Filistin halkını temsil eden meşru örgüt sayılması” bir dönüm noktasıdır. Bugün topraksız bir devlet gibidir FKÖ ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu çoğu ülkede temsilci bulundurmaktadır. FKÖ’yü bir terör örgütü sayarak politika yapmak artık yeryüzünde olanaksızlaşmıştır. Bu görüş ancak Siyonistler için geçerlidir. Türkiye, İsrail gibi, FKÖ’yü terör örgütü sayarak dış politika oluşturamaz; çünkü devletler hukuku geçerlidir ve Ankara’da FKÖ temsilciliği vardır. Bir halkın kurtuluş savaşında uluslararası forumda benimsenen bir örgüt kurabilmesi çok önemli bir aşamadır. Biz bunun ne demek olduğunu iyi biliriz. Emperyalistler Anadolu’daki Kemalist hareketi başlangıçta eşkıyalık sayıyorlardı ve devletler hukuku dışında tutmaya özen gösteriyorlardı. Kemalistlerin uluslararası alanda meşruluk kazanıp tanınması, kanlı ve çileli bir yolu aşmakla gerçekleşebilmiştir.
*
Ne var ki FKÖ’nün konumu, Arap devletleri kesiminde de çoğu yönetimi tedirgin etmektedir. Bu tedirginlik nereden doğuyor? Filistin kurtuluş savaşında devrimci bir içerik vardır. Filistin halkının aydın ve teknokrat kadroları bütün Arap ülkelerine yayılmışlardır. Tutucu Arap rejimleri ise varlıklarını sürdürmek için her tür çağdaş ve devrimci gelişmeye karşıdırlar; hem Siyonizme karşı olmak, hem de devrimci akımları engellemek ikilemi içinde zorlanırlar.
Lübnan’daki soykırımın sanıldığı gibi FKÖ’nün sonu olacağına inanmak kolay değildir. Olayın tepkileri İslam dünyasında derinleşecek, Arap ülkelerindeki radikalleşme hızlanacaktır.
Bugünkü dünyada büyük dengelerin hesabı yapılırken insancıl yaklaşımlara girilmiyor. Tüm hesaplar, petrol kaynakları üstünde yaşayan Arap rejimlerinin nitelikleri üzerinedir. İran’dan sonra Lübnan olayları da Körfez monarşilerindeki radikal eğilimleri pompalayacaktır.

0 yorum:

Yorum Gönder