14 Aralık 2010 Salı

Burnumuzun Dibindeki Cinayet…


Irak’ta Amerikan işgali 3’üncü yılını doldururken ölümün kol gezdiği ülkede hayat tam bir kâbusa dönüştü…
Göz göre göre bir vahşet sürüyor Irak’ta…
Sorumlusu kim?..
Başkan Bush yönetimindeki Amerika ile yârı vefakârı İngiltere…
Burnumuzun dibinde dünyanın en büyük cinayeti işleniyor…
Angloamerikan ortaklığı ortalığı kana buluyor…
Bu ortaklığın dünya görüşü, insanlığa bakışı, felsefesi savaşçılık üzerine oturuyor; Birleşmiş Milletler dünyasında insanları düpedüz boğazlayan uygarlar şaşılası bir ilkelliği benimsiyorlar…
Osmanlı devleti de ABD gibi savaşçıydı…
*
Osmanlı döneminde erkeğin askere gidişi savaşa gidişiyle eşanlamlıydı; bunun üzerine nice nice şiirler yakılmıştır:
“Kışlanın önünde çalınır sazlar
yüreğim yanıyor ciğerim sızlar
Yemen’e gidene ağlıyor kızlar”
Gerçi halk ozanlarının savaşa karşıtlığı dizelere yansıyordu; ama, barışçılık diye bir felsefeye kimse göz kırpamazdı; bu nedenle savaşı yeren ozanın adı çoğu zaman gizli kalırdı…
“Bizlere istikbal önce açıktı
Şu harbe girmemiz uğursuz çıktı
Felaket rüzgârı bu mülkü yıktı”
Yine adı bilinmeyen bir halk ozanı savaştan şöyle yakınıyordu:
“Savaş bitti hani yurduna giden
gelmedi yiğitler tutsakta kaldı
yâd illere düştü kurtar Yaradan
kimi yaylak kimi kışlakta kaldı.”
*
Osmanlı Devleti savaşçıydı..
Ya Cumhuriyet nasıldı?..
Atatürk’ün savaşa ilişkin görüşleri açık seçiktir:
“- Meclisimiz ve hükümetimiz cenkçi ve maceracı olmaktan uzaktır, bilakis sulh ve selâmeti tercih eder.”
“- Millet hayatı tehlikeye maruz kalmayınca harp bir cinayettir.”
“- Dürüst ve açık olan dış siyasetimiz özellikle barış fikrine dayanır.”
“Yurtta sulh, cihanda sulh!..”
*
Eski çağlarda bir devletin savaşçı niteliği doğal görülürdü; insanlık saldırı, harp, ganimet, yağma, fetih kavramlarıyla haşır neşirdi…
Osmanlı’nın fetih üzerine bir dünya görüşüne sahip olması, dinci kimliği de göz önüne alınırsa eleştirilemez…
Ancak bugünkü Amerika (ve de İngiltere) Osmanlı’dan bin beter bir ilkellik ve canavarlık üzerine dünya görüşlerini oturtmuşlardır… Üstelik Angloamerikanların savaşçı politikalarını İslam coğrafyasında yürütmeleri olaya dinci bir içerik de kazandırıyor.
*
Ne yazık ki ilkellik yalnız Angloamerikanların dünya görüşleriyle sınırlı kalmıyor; Irak’ta yaşanan olayların İslamı bölen mezhep çelişkisi yüzünden bir iç savaşa dönüşmesi olasılığı, ülkenin uygarlığa ne kadar uzak olduğunu vurgulayan bir hazin gösterge…
Türkiye’nin Irak savaşına uzak kalmasındaki barışçılık sağduyusunun direnişi üç yıl içinde daha çarpıcı biçimde ortaya çıktı.

0 yorum:

Yorum Gönder