20 Aralık 2010 Pazartesi

Değişimin Anlamı…


Aşağıda okuyacağınız yazı, 12 Ekim 1968 günü bu köşede yayımlandı
Noktasına virgülüne dokunmadan günahıyla sevabıyla yayımlıyorum…
*
1- DEĞİŞİM
İnsan toplumları devamlı değişim içindedirler. Bu değişimi hiçbir güç durduramaz. Evrenin kanunları evrenin bir parçası olan insan toplumunda da geçerlidir. Madenler ısıtılınca genişlerler; su belirli bir sıcaklıkta kaynar. Toplum işte bu soydan kanunlara bağlıdır. Ne var ki biz toplumun kanunlarını ancak tarihin laboratuvarında açık-seçik görebiliyoruz. Çünkü madenlerin ısınması için nasıl bir zaman parçası gerekiyorsa, insan toplumundaki değişiklik için bir süre gereklidir. Bu süre gereklidir. Bu sürenin bazen çok uzun oluşu insanları aldatabilir; Hiçbir şey değişmiyor’ duygusu yaratabilir.
Tarihin derinliklerine bakınız: İnsan toplumlarının ilkel yaşayıştan kölelik düzenine geçtiğini, kölelikten sonra feodalitenin başladığını göreceksiniz. Feodaliteden sonra gelen burjuvazi, uygarlık tarihinde kapitalizm aşamasına damgasını basmıştır. Kapitalizmin ardından sosyalizm gelmektedir. Her bir değişimde, insan toplumlarındaki imtiyazlar biraz daha tasfiye edilmiş, özgürlük biraz daha kazanılmıştır.
2- DEVRİM
İşte yukarıdaki değişimi insan iradesiyle ileriye doğru hızlandırmak devrimi yaratır.
Demek ki kölelikten sosyalizme doğru yürüyen evrensel değişimde ileriye doğru her bir hızlı adım, bir devrim sayılır. Türkiyede Atatürk devrimlerinin değeri işte buradadır. Kapitalizmin emperyalizmini Anadoluda kan ve ateşle yenmek bir devrimdir; Cumhuriyeti ilân etmek bir devrimdir; Lâikliği devlet yönetiminde geçerli kılmak bir devrimdir. Geleceğin toplumu, Cumhuriyet biçiminde antiemperyalist ve lâik olacaktır. Geleceğin toplumuna giden yolun temel taşlarını büyük iradesiyle yerli yerine koyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk tarihinin yetiştirdiği en büyük devrimcidir. Eğer Atatürk olmasa idi, uzun bir tarih süreci içinde Türkiye gene Cumhuriyete kavuşacak, lâikliği gerçekleştirecekti. Çünkü yakın bir tarihte, dünyada ne şah, ne padişah, ne kral kalacaktır; yakın bir tarihte bütün insan toplumları lâik olacaktır.
Ama Türkiyemizin bu gidişte şerefle öncelik alması Atatürk sayesindedir.
3- KARŞI-DEVRİM
Yazımıza başlarken toplumun devamlı ve kaçınılmaz değişim içinde bulunduğunu söylemiştik. Bu değişim ileriye doğrudur. Bu değişimi sosyalizme doğru hızlandırmak insan iradesiyle nasıl mümkünse, ve bunu sağlamak nasıl devrimi yaratıyorsa; toplumun kaçınılmaz değişimini bir süre için geciktirmek veya geriye çevirmek de insan iradesiyle mümkündür. İşte toplumun ileriye doğru değişimini bir süre için geciktirebilen veya geriye çevirebilenler karşı-devrimci’lerdir. Toplumun tabiî değişim kanunları içinde bu irade çatışma halindedir. Nitekim Yunanistan’da karşı-devrimciler bir darbe yaparak toplumun ileriye gidişini bir süre için durdurmuşlardır.
Ama nafile bir çırpınıştır bu…
Yunanistanda bir süre sonra ister-istemez engeller kırılacak, barajlar yıkılacak ve Yunan toplumu insanlığın tarihî gidişine uymak zorunda kalacaktır.
Türkiyede bugün ileriye gidişi durdurmak isteyen güçler dışardaki karşı-devrimci çevrelerle işbirliği halindedirler. Bunların husumeti, Türk tarihinin en büyük devrimcisi Atatürk üstüne yoğunlaşmaktadır.
4- EMPERYALİZM
İnsanın insanı sömürmesi yanında bir yabancı devletin bir başka milleti sömürmesi vardır. Bugün Türkiyede emperyalizm -basit bir tarifle- yabancıların Türk milletini sömürmesidir, diye tanımlanabilir. Emperyalizm millî bilincin ve devrimci şuurun uyanmasını istemez. Çünkü bir toplumun millî bilinci keskinleşir, ve bir millette devrimci şuur uyanırsa, sömürücü güçleri tasfiye etmek imkânları kuvvetlenir. Bunun içindir ki, emperyalistler Türkiyede karşı-devrimcilerle ittifak halinde şu programı uyguluyorlar:
a) Millî bilinci köreltmek için ümmetçiliği ve şeriatçılığı körüklüyorlar.
b) Devrimci şuuru uyutmak için devrimci güçleri çürütmeye çalışıyorlar veya satın almaya uğraşıyorlar.
Eğer milliyetçi güçler yabancı bir devletin nüfuzunu kabullenecek kadar yozlaşırsa Türk milleti emperyalizme tam anlamıyla teslim olacak ve uygarlık yarışında ileriye gidiş bir süre için karşı-devrimciler ve yabancı ortakları eliyle durdurulacaktır.
İşte bu açık seçik tablo içinde Atatürkçüyüm diyen kişinin, devrimcinin iradesini hangi yönde kullanacağı bilimsel bir gerçek olarak ortaya çıkar. Atatürkçülüklâf ü güzaf değil, evrenin bilim kanunları içinde değeri, yeri ve anlamı olan bir tarihî olgudur.
12 Ekim 1968 CUMHURİYET
*
Değişim evrenin değişmez yasasıdır. Kişiler için de geçerlidir…
Peki, döneklik?..
O başka…

0 yorum:

Yorum Gönder