21 Aralık 2010 Salı

Demokratik Toplum Kongresi Çalıştayı ve PKK’yla Örtüşen Beklentiler


Kapatılan Demokratik Toplum Partisi (DTP)’nin eski yöneticiler tarafından 2010 yılı ortalarında sıkça telaffuz edilen bir etkinlik vardı ve adı da “Demokratik Toplum Kongresi” (DTK)’dir. Aslında kamuoyu için “yeni” gibi gözükse de, yeni sayılamaz.  DTK, daha önce aldığı bir kararla, 18-19 Aralık 2010 tarihlerinde Diyarbakır’da bir “Çalıştay” gerçekleştirerek, sonuçlarını 20 Aralık 2010’da kamuoyuna duyurdu. Bu yazıda Demokratik Toplum Kongresi’nin ne olduğu, ne zaman çalışmaya başladığı, kimlerle bağlantı ve işbirliği içerisinde bulunduğu, hatta kimlerden “Talimat” ya da “Emir” aldığı, neleri hedeflediği, hedefinin nelere mal olabileceği gibi sorulara cevap verilmeye çalışıldı.
Demokratik Toplum Kongresi ve “Halk Önderi Abdullah Öcalan!” Vurgusu

DTP ilk “Demokratik Toplum Kongresi”ni Ekim 2007 sonlarında Diyarbakır’da düzenledi. Hatta bu kongrede, uzun bir aradan sonra Leyla Zana’ya da, “Abdullah Öcalan’a latife yağdıran” bir konuşma yapma fırsatı verildi. 26-29 Ekim 2007 tarihleri arasındaki bu toplantıda delegelere “Demokratik Toplum Kongresi Hazırlık Komisyonu”nun hazırladığı 6 sayfalık, ‘Türkiye’nin siyasi, idari yapısında reform ve Kürt sorununda çözüm modeli’ başlıklı rapor da dağıtılmıştı. Basın mensuplarından saklanan bu rapor, 3 gün süren toplantıda değerlendirilmiş ve 30 Ekim 2007’de ilan edilmişti. Bu sonuç bildirgesinde, raporda yer alan önerilerin tamamının delegeler tarafından benimsendiği ifade edilmekteydi.

Daha önceleri terör elebaşısı Öcalan için “Kürtler için hassasiyettir” nitelendirmesi yapılırken, Bu kongrede “Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununa demokratik çözüm yaklaşımını son derece belirleyici olduğu sonucuna varmıştır. Öcalan’ın İmralı’dan başka bir yere nakli ile sağlık sorunlarının giderilmesi için tedavi sürecinin başlatılmasının toplumsal barış için rolünü oynayabileceği şekilde halkla bağ kurabileceği bir ortam yaratılmasının, Kürt halkı kadar Türkiye demokrasisi açısından da son derece yaşamsaldır!” ifadesi kullanılmak suretiyle, Öcalan’dan “Kürt halkı lideri” olarak söz edilmiştir.[1]

Demokratik Toplum Kongresi, ikinci önemli toplantısını DTP Diyarbakır İl Binası’nda 12 Haziran 2009’da başladı. Kongreye DTP eşbaşkanları Ahmet Türk, Emine Ayna, DTP milletvekilleri ve belediye başkanlarının yanı sıra çok sayıda sanatçı, yazar, akademisyen, gazeteci Asuri-Süryani, Alevi ve Yezidi temsilcileri katıldı. Hatta kongreye, Şeyh Said ailesi adına katılanlar dahi oldu.

Açılış konuşmasında “Sonuç olarak, özünde Kürt sorununun demokratik bir tarzda çözülmesi yönünde en temel güç, halkımızdır, aydınlarımızdır, sivil toplum örgütlerimizdir, siyasal partilerimizdir. Herkes rolünü iyi oynarsa barışa ulaşmamız daha kolay olacaktır…” diyen Ahmet Türk, PKK’nin sözde eylemsizlik kararını açıklaması ve bunu uzatmasını, “barışçıl bir dönemin ortaya çıkmasını” adına önemli bir adım olarak gördüğünü, buna karşılık Hükümetin “kararsız duruşu”ndan endişeli olduklarını ifade etti.

Türk’ten sonra “Barış Anaları İnisiyatifi” üyelerinden Sakine Arat “Artık ne gerilla ölsün, ne de askerler. Kürtlerin hakları tanınsın, barış sağlansın, analar gözyaşı dökmesin!” diyerek,[2] terör maksadıyla dağa çıkanla, ülkenin iç güvenliğini sağlamaya çalışan güvenlik gücü mensuplarını aynı kefeye koydu.

Öcalan’ı İmralı’dan Kurtarma ve “Özerk Kürdistan” Talebi

Aralık 2009 başlarında gene Diyarbakır’da yapılan DTK’da iki istek öne çıktı. Bunlardan ilki “Özerk Kürdistan” iken, ikincisi Öcalan’ın İmralı’da çektiği cezanın “ev hapsi”ne çevrilmesinin açık bir talebinin yapılmasıydı. Hatip Dicle, Kongre’nin sonuç bildirgesini açıklarken, “Türk halkının, CHP ve MHP’nin yönlendirmesiyle Kürt halkına linç kampanyalarıyla düşman haline getirilmeye çalışıldığını” ileri sürerek, DTK’nın “Kürt halkının yaşadığı tüm Ortadoğu coğrafyasında DTK ile gerçekleştirilen birliğin, bir ulusal konferansla tamamlanması kararındadır. DTK Kürt halkına dayatılan örgütsüzlüğe ve iradesizliğe karşı Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü temel talebiyle karşı koyma kararlılığında” olduğunu vurguladı. Dicle konuşmasında Öcalan’ın kısa vadede İmralı’dan “ev gözetimine” alınması çağrısında bulunarak, konuşmasını “DTK halklarımıza kan, gözyaşı ve acı dışında hiç bir şey sunmayacak tasfiye politikalarının aracı olan askeri ve siyasi operasyonlara son verilmesi için her türlü demokratik mücadele yol ve yöntemlerini uygulama kararlılığındadır. DTK barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi dolayısıyla tutuklanan, ceza verilen siyasi tutsakların tümümün serbest bırakılması çağrısını yinelemekte ve bütün cezaevleri boşalıncaya kadar mücadele kararlılığını deklare etmektedir!” şeklinde sürdürdü.

Dicle ayrıca yeni Anayasa’da “Türk halkı ile birlikte eşit, özgür ve onurlu bir yaşamı garantileyen, Özerk Kürdistan’ı içeren ve demokratik Türkiye’yi hedefleyen, cinsiyet eşitlikçi yeni bir Anayasa hazırlanması” gerektiğinin de altını çizdi.[3]

Demokratik Toplum Kongresi’nin 4. olağan genel kurulu toplantısı da Ağustos 2010 başlarında Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Kongre’de açış konuşması yapan Ahmet Türk, “Özerk Kürdistan” ve “Yüzde 10 barajının düşürülmesi” vurgusu yaparak şunları söyledi:
“Özerk Kürdistan çözüm önerisi daimi meclisimiz tarafından esas alınmaktadır. Birlikte yaşama projesidir bu. Demokratik özerklik projesi ile ilgili bir çalıştay düzenlenecek ve sonuçlar kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), hükümet, Öcalan ve PKK başta olmak üzere çözüme katkıda bulunacak herkesle görüşmeyi amaçlamaktadır. DTK, Kürt ulusal birliğine yönelik tüm çalışmaları esas alacaktır.
Referandumun barışçıl bir ortamda geçmesi için üzerine düşen her şeyi yapmıştır. DTK, boykot tavrının ilkeli bir görüş olduğu görüşüne de inancını sürdürmektedir.”[4]

800 civarında delegenin ve BDP’nin eksiksiz katıldığı toplantının ana teması gene “demokratik özerklik” konusunda çabaların sürdürüleceği yönündeki kararlılıktı. İkincisi ve daha da dikkati çeken husus ise, Sonuç bildirgesinde Ahmet Türk’ün “Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecinde rol alması sağlanmalı!” ifadesiydi.[5]

Demokratik Toplum Kongresi Nedir? Son Çalıştaydan Çıkan Sonuçlar

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’nın 2010 yılı ortaları itibariyle hazırladığı terör örgütü KCK İddianamesine göre, Demokratik Toplum Kongresi de, terör örgütü elebaşının, avukatları aracılığıyla açıkladığı dört paradigmadan biridir. Öcalan’ın bu konuda “Benim çözüm paradigmam 4 ayaktan oluşuyor: Kent Meclisleri, Demokratik Siyaset Akademisi, Demokratik Toplum Kongresi ve Kooperatifler Hareketi!” dediği ileri sürülmektedir.

Yani, “yasalara uygun sivil toplum hareketi gibi çalışıp, toplumun her kesimiyle ilişki kurmak” esas hedeftir. Bu sebeple de bölgedeki “bağımsız sivil toplum örgütleri”nin DTK çatısı altında toplanması ve gerektiğinde yönlendirilmesi planlanmaktadır. Terörist başı Ağustos 2010’daki DTK için “Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi olağanüstü bir şekilde, seçimden sonra hızlı bir şekilde toplanır. Orada konferans için ilkeler belirlenir, tartışılır sağlıklı bir şekilde Ahmet Türk başkanlığında konferansa gidilir!” şeklinde bir talimat vermiştir. Öcalan’ın ayrıca Irak Cumhurbaşkanı ile görüşülmesi talimatını da verdiği ileri sürülmektedir.[6]

18-19 Aralık 2010 tarihlerinde Diyarbakır’daki DTK Çalıştayı’nda, “Demokratik Özerklik” konusu siyasal, hukuki, öz savunma, sosyal ekonomik, kültürel, ekolojik ve diplomasi şeklindeki 8 başlık altında tartışıldı. “Kültürel boyut” bölümünde “Kürtçe’nin kamusal alanda kullanımı önündeki engellerin kaldırılarak anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi”nin sağlanması gerektiği belirtildi.

“Demokratik Özerk Kürdistan”da resmi dilin Kürtçe ve Türkçe olmasının yanı sıra, “bölgede konuşulan tüm lehçelerin kullanımı, eğitimi, geliştirilmesi anayasal teminat alıntına alınması”  vurgusu da yapıldı. Keza “hizmet dilinin Kürtçe” olması, yerleşim yerlerine orijinal isimlerinin iade edilmesi kararı da alındı.

“Konfederalizm” de ilk kez tartışmaya açılarak, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de yaşayan “40 milyon Kürt kökenli vatandaşın” bağlı bulundukları devletlerle ilişkilerinde yeni bir dönem başlatılması gerekliliği üzerinde duruldu. Bu bölgelerdeki Kürt sorunlarının çözümü için, “Kürtler arası sağlıklı ilişki kurulmasında demokratik özerklik zihniyeti ve yapılanması”, bu bağlamda “Kürdistan parçaları arasındaki demokratik konfederalizm” kurulması gündeme taşındı. Bunlar yapılırken de “Demokratik özerkliğin, bir devlet kurma ya da devlet yıkma projesi olmadığı, bölge devletlerinin bu temelde Kürt sorunun çözmesine yol gösterecek ve yardımcı olacağı” vurgusu yapıldı.

DTK Çalıştayı’ndaki bir diğer önemli vurgu da, “Ekonomik kaynakların kullanım ve tüketim hakkının Demokratik Özerk Kürdistan’a ait olması” istendiği yönündeydi.

Çalıştay taslağının “siyasi boyut” kısmında “Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek, ortak vatan politikalarını dâhil olacağı” ifadesi yer aldı. Bu bağlamda “Demokratik Özerk Kürdistan”ın özgün bayrak ve sembollere sahip olacağı, “Kürt halkıyla Türkiye’nin yeni bir sözleşme ile Kürt-Türk ilişkilerinde yeni bir dönem başlatacağı” ifadesi de taslakta yer aldı.

Taslağın “hukuki boyutunda” ise, “özgür birlikteliğin sağlanması” maksadıyla, “anayasal ve yasal düzenlemelerin demokratik özerklik statüsü öngürülerek yapılması” istendi. Yani “demokratik özerlik hukukunun”, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın AB hukuku bağlamında yeniden hazırlanması suretiyle tanınması ve yasallaşması istendi. Aslında Demokratik Toplum Kongresi’nin bu isteği, Öcalan’ın “Demokratik Özerk Kürdistan Modeli” teklifinin ta kendisiydi![7]

Çalıştay’da KCK, BDP, DTK dışındaki bazı katılımcılar tarafından eleştirilen hususlar da vardı. Bunlardan biri kullanılan dilin çok sert ve anlaşılmaz (Öcalan’ın kullandığı dil gibi) olmasıydı. İkincisi ve daha önemlisi de PKK’nın askeri yapılanması olan Halk Savunma Güçleri (HPG’nin özerklik ilanı sonrası “öz savunma gücü” gibi kullanılması konusuydu. Bu “öz savunma gücü”nün gelecekte Kürtler üzerinde baskı unsuru haline gelebileceği, bu sebeple de diğer Kürt oluşum ve gruplarını ortadan kaldırma aracı haline dönüşebileceği endişesi dile getirildi. Bunu endişeyi taşıdığı belirtilen Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’nun, “Bu kurumu çok iyi tarif etmek gerekir. Bana tatmin edici gelmedi. Bu güç belediye zabıtası mı olacak, kolluk gücü mü olacak? Bu yapılanma ilerde Kürdün Kürde tahakkümü aracına dönüşebilir” dediği bildirildi.[8]

Sonuç

2009 yılı içerisinde başlatılan “Açılım” sonucunda, Türkiye’nin “Anayasal” düzeni ve “üniter” yapısı ile ilgili pek çok değerlere ilişkin “Kırmızıçizgiler” adeta yerle bir edildi. Artık “Federal”, hatta “Konfederal” yapı, Türkiye-Irak-İran-Suriye’deki Kürt bölgelerinin “Konfederasyon” halinde bir araya gelmesi, demokratik özerklik, Öcalan’a af, Öcalan’ın “ölümsüz Kürt lideri” olduğu gibi konular “peynir ekmek ister gibi!” açıkça ve pek çok kişi tarafından seslendirilmeye ve istenmeye başlandı. Türkiye’de kamuoyunun bu istekler için adeta “alıştırılmaya” çalışıldığı havası var. Siyasi iktidarın ise bu “masum” isteklere karşı neredeyse tepkisi yok gibi. Bu arada DTK yanına pek çok sivil toplum örgütünü, sanatçıları  ve kooperatifleri de almaya başladı. Dikkati çeken önemli hususlardan biri ise, bazı “özgür düşünce” yanlısı olanların bile, DTK’nin terör elebaşısı Öcalan’ın güdümünde hareket ettiğini göremiyor olmalarıdır…

Bu ”masum” isteklerin, Türkiye’nin AB ile geçmişte imzalamış olduğu bazı anlaşmalardan güç aldığı ileri sürülmektedir. Zira Avrupa Konseyi’nin “Yerel idarelerin güçlendirilmesi, özerkliklerinin savunulması, yerinden yönetim ve demokrasi ilkelerine dayanan bir Avrupa’nın kurulmasının temel koşuludur!” şeklindeki ilkesinden hareketle 15 Ekim 1985 tarihinde imzaya açtığı “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nı Türkiye 21 Kasım 1988’de imzalamıştır. O tarihte Türkiye, “anlaşmanın merkezi otoritenin yetkilerini yerele devreden bazı maddelerine” çekince koymuş, ancak “1991 tarihli 3723 sayılı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” ile anlaşmayı mevzuatına dâhil etmiştir.[9]

Türkiye, üye olup olmayacağı konusundaki karamsarlığın giderek yükseldiği AB “havucu” uğruna, üniter yapısından gittikçe artan ölçüde fedakârlık yapmakla karşı karşıyadır. AB konusunun Türkiye’nin “yumuşak karnı” olduğunu bilenler, Irak’ın kuzeyindeki yapılanma ve İran ile Suriye üzerindeki büyük güçlerin (ABD, AB, hatta Rusya) baskısını fark edebildiklerinden, meydanı boş bulmuşlar, istek üzerine istek sıralamaktadırlar. Hatta bu isteklerden biri de, “Özerk Kürdistan” bayrağının, 1946’da kısa bir süreliğine İran’da kurulmuş olan Kürt Mahabad Cumhuriyeti bayrağı olmasıdır.[10] Ne hikmetse bu “Özerk Kürdistan”, tarihteki kurulduğu ve yaşadığı yerde değil de, “Demokratik Türkiye”de hayata geçirilmek istenmektedir. Bunun sebebi nedir? Acaba bu görülebilmekte ve kamuoyunu aydınlatacak bir önlem alınmakta mıdır?

Türkiye “kabuk” değiştirmektedir. Bu değişimin gelecekte daha da sancılı olacağı anlaşılmaktadır. Sağduyu, sabır ve “ortak akıl” bu sürecin sancılarını hafifletebilir. Aksi halde “acıların diyarı” Orta Doğu’da yeni acılar ve endişeler ortaya çıkabilir. Sağduyu sahibi devlet adamları, sivil toplum örgütleri ve “Türk-Kürt” bireyler, bu geçiş sürecinde “aşırı hızlanan” sivri liderlere ve bu endişeleri göremeyenlere geçit vermemelidir. Çözümün “halkın iradesi” doğrultusunda ve Meclis’te bulunması için gayret sarf edilmelidir.

[1] Ferit Aslan, “Demokratik Toplum Kongresi Bildirgesinde Leyla Zana Etkisi”, 31.10.2007, http://www.milliyet.com.tr/2007/10/31/son/sonsiy33.asp
[2] DTK’ya katılan DTP’liler dışındakilerin kimlikleri için bkz: “Türk: Çözümsüzlüğün Kaynağı Kürtler Değil”, 13.06.2009, http://www.argun.org/page/37/?s=argun
[3] “Demokratik Toplum Kongresi: Sert Bildiri”, 13.12.2009, http://www.cnnturk.com/2009/turkiye/12/13/demokratik.toplum.kongresi.sert.bildiri/555262.0/index.html
[4] Mehmet Altan, “Yeni Bir Şans: Demokratik Toplum Kongresi”, 24.08.2010, http://www.stargazete.com/gazete/yazar/mehmet-altan/yeni-bir-sans-demokratik-toplum-kongresi-288105.htm
[5] “Demokratik Toplum Kongresi ‘Özerkliği’ Tartıştı”, 08.08.2010, http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/08/08/demokratik.toplum.kongresi.ozerkligi.tartisti/586001.0/index.html
[6] “Demokratik Toplum Kongresi Nedir?”, 9.08.2010, http://www.trt.net.tr/haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=f058a861-a1ee-467b-8c08-c4c3ab152490
[7] Demokratik Özerk Kürdistan Konfederalizm Talebi”, 19.12.2010, http://www.kurultay.net/haberler/son-dakika-haber/demokratik-toplum-kongresi-taslagi-tamamlandi-2010-12-19.html
[8] Namık Durukan, “Kuzey Irak Bayrağı DTK’nın Gündeminde”, Milliyet, 21.12.2010.
[9] Mehmet Altan, agy.
[10] Namık Durukan, agy.

DOÇ. DR. CELALETTİN YAVUZ

0 yorum:

Yorum Gönder