22 Aralık 2010 Çarşamba

Tayyip Erdoğan "Bizim İçeri Tıktırdığımız Bir Tane Aydın Yoktur!" Demişti

TC nin Başbakanı RTE böyle diyor. Ülkemizin en seçkin birçok aydınları evlerinin önünde katledilirken, uyduruk, sahte belge, korumalı gizli tanıklarla suçlanıp en seçkin nice aydınlarımız kodeslere atıldı.
Hafiyelerle ülkeyi yöneten müstebit ll. Abdülhamit’ten beter, ülkeyi binlerce değil, on binlerce insanın telefonları dinlenerek, gizlice gözleyerek hafiyeli faşist yönetim gibi yöneten Başbakan RTE bunları söylüyor. Başbakan RTE’in  Özel Yetkili Mahkeme adı altında hukuku kalkan olarak kullanarak, aydınlara karşı yaptıkları kodesli, Ergenekon’lu sindirme, yıldırma baskısı dururken bu şekilde “içerde aydın yok” demesi çok düşündürücü… Demek ki Tayyipler demokrasisi böyle olmalı… 
Tayyip Erdoğan Silivri'de yatan yurtseverler için “Aydın değiller” dedi. Onlar ise, Türkiye’nin son 50 yılına damgasını vuran ve Türkiye’ye önemli katkılarda bulunan bilim insanları, siyasetçiler, yazarlar, gazeteciler… Aydın değil denen kişilerin, Erdoğan’ın boyunu aşan kitapları bulunuyor. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diyoruz ve yurtsever aydınların neler yaptığını dikkatinize sunuyoruz…
“Bizim içeri tıktığımız bir tane aydın yoktur”  diyorsun, öyle mi acaba?
Erdoğan’ın Bitlis’teki açıklamaları çok açık. “Bizim içeri tıktıklarımız aydın değil” Peki, “aydın” olmanın ölçütü ne? Tutuklu akademisyenler, siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar ne yaptılar? Elinde kaleminden başka silahı olmayan gazeteci ve aydınlar; elinde neşterinden başka silahı olmayan doktorlar mı darbe yapacaktı. Siz aydınlığa karşı olduğunuz için aydınlara düşmansınız, siz sizi eleştirenlere, çıkarınız elden gider diye aydınlara düşmansınız. Sayın başbakan, sizin de yayınlanan bir kitabınız, bir makaleniz var mı acaba?    
40 KİTAP, BİNLERCE MAKALE
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek… Hukuk doktoru… Tam 40 kitabı, 4 çevirisi, 3 yayına hazırladığı kitap, yayınlanmış binlerce sayfa makalesi var. Türkiye siyasetinde tam 45 yıldır söz sahibi. Emperyalizmin Türkiye’yi sömürgeleştirme faaliyetlerine karşı hayatının her döneminde kararlılıkla mücadele etti. Tüm Amerikancı darbelerin hedefi oldu, toplam 11 yıl hapis yattı. 14 Aralık’ta tutukluluğunun bin gününü doldurdu.
BİN 730 BÖBREK, 320 KALP NAKLİ
Prof. Dr. Mehmet Haberal… Üniversite kuran bilim insanı… Türkiye’ye, Başkent Üniversitesi’ni armağan etti. Bin 730 böbrek, 320′den fazla karaciğer nakli yaptı. 22 ulusal ve uluslararası kongde düzenledi. bin 428 Türkçe ve İngilizce bilimsel yayının yazarı. 2 İngilizce, 4 Türkçe kitabı var. Son olarak, Amerikan Cerrahlar Birliği’nin ödülüne layık görüldü.
YAKIN TARİH HAKKINDA 13 KİTAP
Yeni Parti Genel Başkanı Tuncay Özkan…Türkiye’nin son 20 yılına damgasını vuran gazetecilerden… Türkiye’nin yakın tarihiyle ilgili 13 kitabı, binlerce haber ve makalesi var.
BİR GAZETECİ Mustafa Balbay… Cumhuriyet gazetesi yazarı… Tutuklanmadan önce yaptığı haberlerle gündem yaratan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi. 24 kitap yazdı. Gezi yazıları da ilgiyle takip edildi. Kitaplarının büyük bir bölümü gezdiği ülkeler üzerine… Ergenekon tertibiyle gözaltına alındığı zaman sadece sarı basın kartını gösterdi.
CUMHURİYETİN REKTÖRÜ
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu… Eski Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü… Cumhuriyetin rektörü… Görevi döneminde, üniversitede gericilikle etkin şekilde mücadele ettiği için tarikatların ve cemaatlerin hedefi durumuna geldi. 29′ü uluslararası dergilerde olmak üzere 80 makalesi ve 150 tebliği bulunuyor. Çok sayıda ulusal ve uluslararası kongrelerde konuşma ve oturum başkanlığı yaptı.
Peki, Bitlis’de “Bizim içeri tıktığımız bir tane aydın yoktur” diyen Tayyip Erdoğan Türkiye için ne yaptı?
SON OSMANLI PADİŞAHI I. RECEP TAYYİP ERDOĞAN! (Mürit gibi yandaşları böyle diyor da!)
Erdoğan, 1973′te “ranza aralarında ağlardık” dediği İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. 1969′dan 1982′ye kadar top peşinde koştu. 1976 yılında MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı’na seçildi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra siyasete ara verdi ve özel sektörde çalıştı. 1985 yılında Refah Partisi İstanbul İl Başkanı oldu. 1994 Yerel Seçimlerinde kendi deyimiyle “İstanbul’un İmamı” oldu.
Erdoğan, 12 Aralık 1997′de Siirt’te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten hapis cezasına mahkûm edildi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.
2002 den beri iktidardasınız. Sayın RTE, 80 yıllık Cumhuriyetin kazanımlarını bir bir sattınız, haramzade evlat gibi. Çünkü kazanmadan baba malını satıp satıp yiyen evlada halkımız “haramzade evlat” der. Sattığınız ülke değerleri, tesisleri, fabrikaları, limanları kadar değil, yarısı kadar değil, yarısının yarısı kadar bir fabrika yaptınız mı? Ama sizi, iktidarınızı eleştirenleri aydın saymıyor, kodeslere atıyorsunuz.      
Mazlum rolü oynayarak, dini sloganları ön plana çıkarıp dini siyasete alet ederek, halkı kandırarak 2002 de iktidara gelen R.T.Erdoğan Türk kültürüne, Türk siyasi düşüncesine şu veciz sözleri kazandırmıştır: (Laik TC inin başbakanı, çağ dışı bu sözleri söyler mi? Üstelik “Laik TC ini koruyacağıma” diyerek namus şeref üzerine yemin etmişken!)
“-Ülkemi pazarlamakla mükellefim”
“-Amerika’nın Büyük Ortadoğu rojesi eş başkanıyım.”
“-Elhambülillah şeriatçıyız”.
“-İstanbul’un imamıyım”
“-Irakta savaşan Amerikan askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmesi için dua ediyorum”.
“-Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya da laik; ikisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar.
“-Sayın Öcalan düşüncelerinin değil almış olduğu kellelerin hesabını veriyor.
“-Lan bana Anayasa öğretme, ananı da al git.. Daha niceleri…
“-Camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz, müminler askerimiz deyip, insanları din duyguları ile kışkırtmıştır”.
“-Türkiye kendine din olarak Kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir. Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendisini üretmesi söz konusu değildir”.
“-Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar bağlıyız,
Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz.
“Bir tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye. Millet isterse tabii gidecek be,
Sonra nedir bu laiklik Allahaşkına, bu ne menem şey.
-Biz hazmettire hazmettire geliyoruz Allah’ın izniyle! Bu çalışmalarımız senaryoyu değiştirme çabalarıdır.
Biz Kemalist düzenin koruyucusu olamayız. Bu mümkün değil. Sanki maçta bağırıp, çağırıyorlar(Türkiye Laiktir, Laik kalacak)gibi, bunlar hoş şeyler değil
“-Cumhuriyetçiymiş, Laikmiş, bunlar karın doyurmaz "Ben laikim, ama İslam’ın karşısına koyduğunuz zaman o anlamda değilim çünkü devlet laik olur" dedi.

Bunlar da geçmişteki demeçlerinden:
Türkiye kendine din olarak Kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir. Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendisini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici İslam’ın etkileridir. Her şey ona göre belir.
 Daha pek çok böyle incileri var, ancak yerimiz dar…

Cevat Kulaksız

0 yorum:

Yorum Gönder