22 Aralık 2010 Çarşamba

KILIÇDAROĞLUNUN 15.C.H.P KURULTAY KONUŞMASI

KILIÇDAROĞLUNUN 15.C.H.P KURULTAY KONUŞMASI



GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN
15. OLAĞANÜSTÜ KURULTAYDA YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 
Sayın başkan, değerli konuklar, dost ve kardeş ülkelerin değerli temsilcileri, bize güç
veren, onur duyduğumuz, baş tacı etmemiz gereken ama yürekleri buruk olan değerli
sanatçılarımız, Türkiye’nin dört bir yanından gelen değerli Cumhuriyet Halk Partililer,
televizyonları başında bizi izleyen değerli yurttaşlarım, hepinize Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı olarak selamlarımı, saygılarımı sunuyor ve bütün Türkiye’yi
kucaklıyorum. 

Dün akşam bir düğündeydik, Mevlana’nın düğünündeydik. Şeb-i Aruz’daydık.
Mevlana hoşgörünün timsali, çağları aşan, inancımıza felsefi boyut katan yüce insan,
yüce pirimiz Mevlana’nın düğünündeydik. Onun  hoşgörüsünü, onun sevecenliğini
çağlar ötesine taşımak, ona gönül bağımızı sunmak için Konya’daydık ve
Mevlana’daydık. 

Bugün başka bir düğündeyiz. Yine Cumhuriyet Halk Partisinin yönetici kadroları
olarak sizin huzurunuzdayız. Halkın huzurundayız. Halkla beraberiz, size inanıyoruz,
size güveniyoruz. 

Mevlana diyor ki; “Ey oğul tutsaklık bağlarını kopar, özgür ol, özgür yaşa” diyor. Biz
özgürlüğümüzü ve tutsaklığımızı ulusal kurtuluş savaşıyla kazandık. Mücadele ettik,
alın teri döktük, kan döktük, şehit verdik ve özgürlüğümüzü de, ulusal
bağımsızlığımızı da kazandık. Ama bugün Türkiye farklı bir süreçten geçiyor.
İyimserliğin yerini kötümserliğin aldığını görüyoruz. Umut yerine umutsuzluğun
olduğunu görüyoruz. Gelecek kaygısı taşıyan pek çok yurttaşımız var. Geleceğe
güvenle bakamıyoruz. Ama buradan bütün yurttaşlarıma söz veriyorum. Cumhuriyet
Halk Partisinin iktidarında, yani halkın iktidarında karamsarlığa yer olmayacaktır.
Umudumuz halk olacaktır, halkın desteğiyle bütün Türkiye’yi kucaklayacağız. 
 Biz korkunun değil, özgürlüğün,  barışın türkülerinin söylendiği bir Türkiye istiyoruz.
İstiyoruz ki, Türkiye çağdaş uygarlık düzeyini yakalasın ve Türkiye hak ettiği
konumda olabilsin. 

Değerli arkadaşlarım, bizim isteğimiz, bizim inancımız sadece Cumhuriyet Halk
Partililerin değil, ülkesini seven, demokrasiyi isteyen, özgürlük isteyen, yolsuzlukların
olmadığı, hesap vermeyi onurlu görev kabul eden bütün yurttaşlarımın, yurtseverlerin
ortak talebidir bu. Ve bizim görevimizde bu yurtseverlerin, demokratların,
özgürlükçülerin ortak talebini dile getirmektir. Bizim görevimiz işi, yaşı, rengi,
doğduğu yeri, soyu, sopu hiç önemli değil. Bütün yurttaşlarımızı kucaklamak, onların
haklarını ve özgürlüklerini genişletmek ve onları güvenceye almaktır. 

Bu görevi yaparken biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak yola çıktık. Buradan bütün
yurttaşlarıma sesleniyorum. Eğer çözümün bir parçası olmak istiyorsanız o zaman
gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altına gelin, bu çatı özgürlük çatısı olacaktır.
Demokrasi burada olacaktır, özgürlük burada olacaktır, hoşgörü burada olacaktır ve
tümünüzü ama tümünüzü biz kucaklamaya kararlıyız. 

Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz, biz umudun partisiyiz. Biz uygarlığın partisiyiz. Biz
özgürlüğün, demokrasinin, emeğin partisiyiz. Biz çalışanların, yani alın terinin
partisiyiz. Biz Urfa’daki hoyratın, Karadeniz’deki kemençenin, Anadolu’daki sazın,
Ege’deki zeybeğin partisiyiz. Biz halka güvenen, halk için çalışan, halkın partisiyiz.
Tek güvencemiz, tek umudumuz halktır, halkın gücünü alarak yola çıkacağız ve
mücadelemizi böyle sürdüreceğiz. 

Buradan bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Temiz siyaset mi istiyorsunuz?
Ödediğiniz her kuruş verginin hesabının birileri tarafından verilmesini mi istiyorsunuz?
O zaman yaşamı sorgulayacaksınız, hayatı sorgulayacaksınız. Eğer birilerine onu
kullanın, deliğe süpürmeyin dendiğinde o kişi sesini çıkarmıyorsa, bu söylem
karşısında onurla duran, mücadelesini veren, halka hesap vermeyi namuslu görev
kabul eden bir siyasete yol açın artık. İktidar aydınlığa yürümelidir diyoruz. 

Biliyorsunuz tabanda güçlü bir halkımız var. Halka ulaşmak her Cumhuriyet Halk
Partilinin görevidir. Halkın içinde daha fazla olacağız. Daha fazla dinleyeceğiz, daha fazla konuşacağız ve çözümlerimizi kararlılıkla anlatacağız. Ama unutulmaması
gereken bir şey var. Bir iktidar var. Söylemleriyle eylemleri taban tabana zıt olan bir
iktidar var. Demokrasi diyorlar, demokrasiyi askıya aldılar. Kendi mahkemelerini
kurdular, kendi yargıçlarını atıyorlar.  Kendi yargıçları görev yapıyor. Tutukluluğu
infaza dönüştürdüler. Aydınları hapse attılar. Korku yarattılar. Demokrasi istiyorsak
korkularımızı yeneceğiz. Çetelerle mücadele ediyoruz diyorlar. Hangi çetelerle?
Kendi çetelerini kurdular. Kendi çeteleriyle yola çıkıyorlar. 12 Eylül’le hesaplaşıyoruz
diyorlar. Allah aşkına Kemal Türkler’in kanı yerde kalmadı mı? Zaman aşımına
uğratmadılar mı? Bir devrimciyi, bir sendikacıyı sokağın ortasında vuranlar bugün
elleri kolları açık sallayarak geziyorlar caddelerde sokaklarda. Faili meçhulleri
defalarca önerge verdik. Demokrasiye, özgürlüğe, insan haklarına yakışmaz faili
meçhuller dedik. Ama her seferinde faili meçhullerle ilgili önergelerimiz reddedildi. 

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir der büyük kurtarıcımız. Mustafa Kemal’in
sözüdür bu. Türkiye Büyük Millet Meclisinin duvarında yazar. Ama Türkiye Büyük
Millet Meclisini adeta yürütmenin emrine verdiler. Milletvekillerini parmak indirme,
kaldırma makineleri haline dönüştürdüler. Türkiye Büyük Millet Meclisinde oy
sahtekarlığı yaptılar. Milletin egemenliği bu değildir. Milletin egemenliği parlamentoya
yansımıyor. 

Özgür medya dediler. Hangi özgür medya? Kendisine otosansür uygulayan köşe
yazarı mı? Milyarlarca lira ceza kesilen gazete patronları mı? Haberleri otosansüre
uygulamanın ötesinde yazmayın diyen, haberlere sansür uygulayan bir medya mı
halkın gözü, kulağı ve sesi olacak? Biz bunları aşmaya kararlıyız. Yasakları kaldırıp
özgürlükleri getireceğiz dediler. Yürüyüş yapan, dertlerini anlatmak isteyen üniversite
gençlerinin üzerine coplarla, biber gazlarıyla gidenler mi bunlar? Düşünceye pranga
uyguladılar. Düşünmeyeceksiniz dediler. Düşünenler nerede sizlerde biliyorsunuz,
bende çok iyi biliyorum. 

Telefonla konuşamıyor artık Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları. Dinleniyor muyuz
diye korkuyorlar. Yoksulluğu kaldıracağız dediler. Hangi yoksulluğu kaldırdılar?
Yoksul sayısı artıyor. Yoksulları kendi arka bahçesi haline getirmek istiyorlar. Biz
yolsuzlukları da kaldıracağız dediler. Ama gelin görün ki pek çok ülkenin firmaları
kendi muhasebe kayıtlarında Türkiye’de ödedikleri  rüşvetler için hesap açtılar. Bu tablo 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışan bir tablo değildir. Bu tabloyu değiştireceğiz.
Geçmişi bileceğiz, geçmişte yapılanları bileceğiz, iyi tahlil edeceğiz. Ama geleceği
geçmişin hataları üzerine kurgulamayacağız. Daha özgürlükçü, daha demokrat bir
yapı içinde bilinçle, akılla, ortak mantıkla yolumuza devam edeceğiz. Türkiye’nin
binlerce sorunu var. Ama unutmayın Türkiye’nin binlerce sorunu varsa Cumhuriyet
Halk Partisinin de binlerce çözümü vardır. 

Cumhuriyet Halk Partisi büyük partidir, Cumhuriyet Halk Partisi köklü partidir,
Cumhuriyet Halk Partisi yerli partidir ve Cumhuriyet Halk Partisi genleriyle
oynanmamış bir partidir. 

Gençler ve kadınlar, umudumuz olan gençler, hayatı sorgulayan kadınlar, acıları
yaşayan kadınlar. Nüfusun yarısı kadın;  Ama siyasette kadın var mı yeteri kadar?
Yok. Gençler, nüfusun %50’den fazlası genç. Siyasette gençler var mı? O zaman
yeni Cumhuriyet Halk Partisi, yeni anlayışla yola çıkıyoruz. Gençler ve kadınlar
siyasette daha fazla yer alacak. 

Biz  kadın  -  erkek eşitliğine inanan bir siyasal partiyiz. Gençlerin bireysel çıkar
peşinde koşmayan, ülkenin çıkarlarını savunmakta yaşamını yitirmeyi bile göze alan
idealistler olduğunu biliyoruz. Onun için gençlere ve kadınlara her zamankinden daha
fazla ihtiyacımız var. 

Buradan bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum. Unutmayın, size seçme ve seçilme
hakkını Cumhuriyet Halk Partisi verdi. Üstelik bu seçme, seçilme hakkını verirken
bugün uygarlığın beşiği olan pek çok ülkede kadına seçme, seçilme hakkı
verilmemişti. Cumhuriyet Halk Partisinin öngörüsü budur, hedefleri budur. İnsana
saygı duyar, cinsiyet ayrımcılığı yapmaz. O saygı içerisinde kadınında sorunların
çözümünün bir parçası olduğunu kabul eder. Onunda siyasette yeri olmalı, onunda
düşüncesi olmalı, ona da saygı duyulmalı. Bu bizim temel felsefemizdir. 

Ve kadın kardeşlerime sesleniyorum. Sizin yeriniz, ocağınız ve siyasal eviniz
Cumhuriyet Halk Partisidir diyorum. Kadınlara seçme seçilme hakkını verdik ama bir
başka tablodan söz etmek istiyorum size  21.  yüzyılda 4 milyon kadınımız okuma
yazma bilmiyor. Bunun ayıbı kadınlarda değil. Bunun ayıbı kadınları ihmal eden, onları siyasete almayan, onlara baskı uygulayan, ekonomik özgürlüğünü
sağlamayan, okula gitmesi için katkı vermeyen siyasilerin  ayıbıdır. Bunu da hiçbir
kadınımızın unutmaması gerekiyor. 

Kadınlar acıyı çekerler, dramı yaşarlar. Unutmayın daha geçen yıl Diyarbakır’da
ramazan ayında evine yiyecek bir şey götürmediği için, evine akşam gelip odada
kendisini asan babayı düşünün. O aileyi düşünün, bu yoksulluğu düşünün. Bunun
faturası bir aileye kesilmemeli. Bu faturayı kesenler kimlerdir? İktidar sahipleridir,
iktidardakilerdir. Kadın kardeşlerimin bu gerçeği hiç unutmamasını istiyorum. Size
seçme, seçilme hakkını verdik. Size siyasette daha fazla yer vereceğiz. Gelin bütün
kadın kardeşlerime sesleniyorum. Cumhuriyet Halk Partisine destek verin,
Cumhuriyet Halk Partisini beraber sizin mübarek ellerinizle iktidara taşıyalım ve bütün
Türkiye’yi, bütün dünyayı kucaklayalım. 

Aramızda bize destek vermek için gelen sanatçılarımız var. Onlara dostluğumuzu ve
yürekten bağlılığımızı aktardık, söyledik. Sanatçı ne ister? Sanatçı bir şey ister,
özgürlük, özgürlük, özgürlük der sanatçı.  Özgürlük onun nefes alması demektir.
Özgürlük bütün dünya için istenir sanatçı tarafından. Biz bütün sanatçılara söz
veriyoruz.  Yazacaksınız, çizeceksiniz, oynayacaksınız, ne yapacaksanız, size
özgürlükleri sonuna kadar açacağız. Özgür bir Türkiye’yi yaratacağız ve siz o özgür
Türkiye’de sanatınızı icra edeceksiniz. Bunun sözünü veriyoruz bütün sanatçılara. 

Az önce yoksulluktan bahsettim. Diyarbakırlı bir ailenin dramından söz ettim. Sadece
Diyarbakır’da mı? Muğla’da da benzer bir dram yaşandı.  Dershaneye giden
çocuğunun parasını ödeyemediği için hapse giren, annesi hapse girdiği içinde
kendisini asan çocuğun dramı.  Yoksulluk  21. yüzyılın Türkiye’sinde bir kader mi?
Yoksulluğu yenmek AKP iktidarının aklına gelmiyor mu? Ama buradan bütün
yurttaşlarıma söz veriyorum. Yoksulluğu yeneceğiz, yoksulluğu tarihe gömeceğiz. 

Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden birisi şu; Türkiye
Cumhuriyeti laik, demokratik sosyal hukuk devletidir der. Sosyal devleti kurmak
Cumhuriyet Halk Partisinin  boynunun borcudur. Sosyal devlet uygarlık demektir,
sosyal devlet tasada ve kıvançta beraber olmak demektir. Sosyal devlet hiç kimsenin
ötekileştirilmediği bir devlet demektir. Sosyal devlet yoksulluğun tarihe gömüldüğü devlet demektir. Sosyal devlet sadaka devlet değildir. Sadaka dağıtan devlet değildir.
Sosyal devlet Türkiye’de bütün bireylerin onurla yaşamasının anahtarı demektir. Ve
diyecek ki pek çok yurttaşımız siz ne yapacaksınız? Yoksulluğu kaldıracaksınız ama
nasıl kaldıracaksınız? Sizin çözümünüzle. Biz aile sigortasını getireceğiz. Her ailenin
sigortası olacak, her yurttaşın sigortası olacak. Hiçbir aile gelirsiz kalmayacak. Ona
yiyecek dağıtmayacağız. Kadının banka hesabına her ay yoksul ailede kadının banka
hesabına asgari ücret kadar para yatıracağız. Yoksul kadınımız kimse onun
yoksulluğunu bilmeyecek. Bankaya gidecek memur gibi, işçi gibi, emekli gibi aylığını
çekecek ve çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Ve bilecek ki benim tek güvencem
sosyal devlettir diyecek birilerine minnet duymayacak. Ve sandığa giderken de özgür
bir birey olarak, özgür bir yurttaş olarak sandığa gidecek ve oyunu kullanacak. 

Biz bunu söylediğimiz zaman AKP’nin yetkilileri diyorlar ki,  peki siz parayı nereden
bulacaksınız. Sen yolsuzluk yapanlara para buluyorsun. İhaleye fesat karıştıranlara
para buluyorsun, yandaşlarına para buluyorsun. Sıra fakir fukaraya gelince efendim
siz bu parayı nereden bulacaksınız. Biz o parayı buluruz. Biz o parayı buluruz ve
yoksulun hakkını koruruz. Çünkü biz halk partisiyiz. Çünkü biz halkın partisiyiz. 

Yerine gelince övüneceksin.  Efendim Türkiye dünyanın 20 büyük ekonomisinden
birisidir diyeceksin. Doğru. Türkiye büyük bir ülke, kaynakları geniş bir ülke. Ama bu
kaynakları doğru kullanırsanız, akılcı kullanırsanız, halk için kullanırsanız, yoksulluğu
yenmek için kullanırsanız, sosyal devleti yeniden ayağa kaldırmak için kullanırsanız
kaynağımız var,  imkânımızda  var. Yeter ki kul hakkı yemeyeceksiniz, kul hakkı
yemeyenler için her zaman para vardır. Bunlar bir şey daha söylüyorlar. Biz aile
sigortasını getireceğiz diyorlar. Efendim diyorlar bakın CHP sizin yeşil kartlarınızı iptal
edecek. Kocaman bir yalan. Biz aileye her ay asgari ücret garantisi vereceğiz. Ayrıca
onun daha güzel, daha uygun koşullarda sağlık hizmeti almasını da sağlayacağız.
Hiç kimsenin, hiçbir yoksul ailenin endişe duymasına gerek yok. 

Sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, değerli yoldaşlarım, yol arkadaşlarım,  devrimci
gelenekten gelen, halk için çaba harcayan, halk için uğraşan değerli Cumhuriyet Halk
Partililer, Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik. 8 yıldır iktidardalar, işsizlik artmadı,
işsizlik azaldı mı? %8’le aldılar. %21 – 22’lere çıkardılar. İşsizlik açlıktır, yoksulluktur.
İşsizlik kavgadır, işsizlik sosyal devletin dibine konmuş bir dinamittir. Bir aile düşünün çocuğu askere gitti geldi, üniversiteyi bitirdi iş arıyor. Aile  huzursuz, yakınları
huzursuz, komşuları huzursuz çocuğum ne zaman iş bulacak diye. İş bulacakta ben
ne zaman evlendireceğim diye. Bunlar AKP iktidarının umurunda mı? Onların derdi
başka. İşsizliği çözmek onların derdi değil. Yoksulluğu çözmekte onların derdi değil.
Ama bizim derdimiz olacak. Halkın iktidarında düşüneceğimiz ve ilk olarak
çözeceğimiz, çözmek için yola çıkacağımız ilk konu işsizlik olacak. İşsizliği çözmek
için bütün gücümüzü, bütün aklımızı kullanacağız. 

Şimdi üniversiteyi bitirmeyen bir  işsiz şunu söyler.  Ya üniversiteyi bitirseydim
benimde en azından iş bulma  imkânım  yüksek olurdu.  Peki,  üniversiteyi bitiren bir
işsiz ne diyecek? Hangi gerekçeyi gösterecek? Nasıl oldu diyecek? Okudum, yazdım,
ailem  fedakârlık  etti üniversiteyi bitirdim ve  ben işsizim. Binlerce okulumuzda
öğretmen yok. Vekil öğretmenler çocuklarımızı yetiştiriyor. Ama sokakta üniversiteyi
bitirmiş atama bekleyen  on binlerce  öğretmen var. Buradan sesleniyorum. Bütün
atanamayan öğretmenlere ve onların ailelerine sesleniyorum.  Halkın iktidarında
atanamayan öğretmen kavramı olmayacaktır diyoruz. 

Hiç meraklanmayın bizim umudumuz halkımızdır. Siyasette şunu söyledik. Halka hep
doğruları söyleyeceğiz. Çözümlerimizi de söyleyeceğiz. Halkı kucaklayacağız, halkın
gücüne inanacağız ve  halkın gücüyle yola çıkacağız. Eğer bugün bunlar istihdam
yaratmayan bir büyümeden söz ediyorlarsa bu Türkiye’nin geleceği için sağlıklı bir
büyüme değildir. Türkiye’nin geleceği üreten Türkiye’den geçer. Üreteni
cezalandırdılar, çalışanı cezalandırdılar.  Bu tabloyu tersyüz etmek her Cumhuriyet
Halk Partilinin görevi olacaktır. 

Bakın Sayın Başbakan bir formül üretti. Gitti işverenlere dedi ki, her işveren bir işçi
alırsa Türkiye’de işsizlik sorunu çözülür. Hiçbir işveren ama hiçbir işveren Başbakanı
ciddiye almadı. Niye ciddiye alsın ki. Dönüp Başbakana şu soruyu tabi soramadılar.
Ama biz soralım buradan sen işverene diyorsun ki bir işçiyi işe al. E sen devletsin.
Sen niye almıyorsun? Senin elinden tutan mı var? Sen iktidar değil misin? Kendi
beceremiyor  işverene çatıyor niye almıyorsun diye. Sen beceremiyorsun beceren
iktidar gelecektir oraya. Halkın iktidarı gelecektir hiç endişe etme sen. 
 Değerli yoldaşlarım, değerli arkadaşlarım, sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, önemli
bir sorunumuz daha var. Türkiye’nin ekonomisi sıcak para spekülatörlerine teslim
edilmiş durumda. Bütün kadınlara sesleniyorum, bütün asgari ücretlilere
sesleniyorum, bütün işsizlere sesleniyorum. Eğer gelir düşükse, yoksulluk varsa,
işsizlik varsa yaratılan katma değerin faiz olarak  dışarıya ödenmesi bunun temel
nedenlerinden birisidir.  Onlar ekonomiyi sıcak para spekülatörlerine teslim ettiler.
Halkın iktidarında biz ekonomiyi üretene teslim edeceğiz, çalışana teslim edeceğiz,
çiftçiye teslim edeceğiz, sanayiciye teslim edeceğiz. Kim üretiyorsa, kim çalışıyorsa
ekonominin sahibi o olacaktır. 

Ve birde işsizlik sigortamız var. İşsizlik sigortasında büyük paralar var. Ne oluyor bu
paralar? İşsizlik sorunumuzu çözmede kullanılıyor mu? Hayır. Onu da çözeceğiz, o
konuda da kararlıyız. 

Sevgili yurttaşlarım, sevgili emekliler, analarımız, babalarımız, sizler çalıştınız,
ürettiniz, alın teri döktünüz, sigorta primlerinizi ödediniz. Yeri geldi emekli oldunuz
veya birileri sizi zorla emekli etti. Umutla beklediniz, emekli aylığınızı aldınız.  AKP
dedi ki emeklileri koruyacağım, emeklilere büyük  imkân sağlayacağım dedi. Umutla
gittiniz emekliler olarak AKP iktidarına oy verdiniz. Büyük çoğunlukla oy verdiniz ve
sonra AKP iktidar oldu. Ne yaptı biliyor musunuz? Emeklilerin başına çorap ördü.
Diyeceksiniz ki emeklilerin başına nasıl çorap ördü. Önce bir yasa çıkardı. Emekliler
milli gelir artışından pay alamaz dedi. Hani Recep Bey diyor ya efendim kişi başına
gelir 15 bin dolara çıktı diye. Hiçbir emeklinin aylığı, geliri kişi başına 15 bin dolara
çıkamaz. Çıkması da mümkün değil. Çünkü kişi başına gelirin 15 bin dolara çıkması
için yaratılan katma değerin hakça bölüşülmesi lazım. Emeklinin de ondan pay
alması lazım. Emekliye pay almayacak diye yasa çıkardı AKP hükümeti. Bütün
emeklilerin bunu bilmesini isterim. 

Bir başka  önemli nokta; esnaf emeklileri.  Esnaf çalıştı, emekli oldu, ayrıldı, emekli
aylığından tekrar çalışırsa %40 sosyal güvenlik destek primi kesilecek dendi. %40.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine gittik ve bunu iptal ettirdik.
Onu %15’e düşürdüler. Çalışan bir kişi, çalışan bir esnaf aldığı aylıkla geçinemediği
için çalışan bir esnafın aylığından sosyal güvenlik destek primini niye kesersini? Biz
buradan bütün emekli kardeşlerimize söz veriyoruz. Sizin aylığınızdan kesilen sosyal güvenlik destek primini kaldıracağız ve yine söz veriyoruz yıllardır beklediğiniz,
umutla beklediğiniz, acaba kim yapar diye düşündüğünüz intibak yasasını da
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz çıkaracağız. 

Bütün emekli kardeşlerim, 9 milyon kişisiniz. İsterseniz bir siyasal partiyi tek başına
iktidar yapabilirsiniz. Emeklilerden ve emeklinin sorunundan en çok söz eden parti
Cumhuriyet Halk Partisidir. O zaman Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altına gelin.
Sizin sorunlarınızı çözmek emeğin partisinin görevidir. Alın terinin partisinin görevidir.
Üreten partinin görevidir, çalışan partinin görevidir. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin
görevidir. 

Sevgili yurttaşlarım, kurucu Genel Başkanımız ne güzel söylemiş çiftçi milletin
efendisidir diye. Geldik 21. yüzyıla. Allah aşkına köylü şuanda milletin efendisi
durumunda mı? Yabancı bankaların, tefecilerin kölesi yaptılar bırakın efendi yapmayı. 

Bütün çiftçi kardeşlerime sesleniyorum. Sizi yabancı bankaların, tefecilerin kölesi
haline getiren bu  iktidarı iyi tanıyın ve sizi tekrar bu milletin efendisi yapacak olan
Cumhuriyet Halk Partisini de yakından tanıyın. Gelin kucaklaşalım, gelin barışalım
artık.  Sizin icra dosyalarınızı biliyoruz. Çektiğiniz acıları biliyoruz. Köylü eskiden
ürününü kaldırırken bereketli olsun derdi. Ürününü kaldıracak, satacak, alın terinin
karşılığını alacak, düğün dernek yapacak, çocuğunu evlendirecek ve bir sonraki yıla
yine umutla bakacak. Şimdi ürününü kaldıramıyor. Narenciye dalda kaldı. Kimin
umurunda? Cumhuriyet Halk Partisi dışında bunu dile getiren bir siyasal parti var mı?
Biz halkın sorunlarını her yerde dile getireceğiz. Çözümleri de dile getireceğiz. 

Sayın Başbakan, Başbakan olmadan önce adım adım Türkiye’yi gezdi ve dedi ki biz
ÖTV’yi kaldıracağız iktidara gelince. Köylü vatandaşlarımızda inandılar. Mazotta
ÖTV’yi kaldıracak dediler. Mazotta ÖTV’yi kaldırdılar mı? Biz söz veriyoruz. Bizim
sözümüz Cumhuriyet Halk Partisinin sözüdür. Ben söz veriyorum. Benim sözüm işçi
Kemal’in sözüdür, memur Kemal’in sözüdür, emekli Kemal’in sözüdür, yurtsever
Kemal’in sözüdür, halkını seven Kemal’in sözüdür. Biz kaldıracağız. 

Ve Sayın Başbakan diyor ki, ÖTV’yi kaldıracağız diyorsunuz ama parayı nereden
bulacaksınız? Buradan sesleniyorum kulağı iyi duysun diye. Benim adım Recep Tayyip Erdoğan değil, Kemal Kılıçdaroğlu. Parayı bulacağım diyorsam ben parayı
bulurum.  Biliyorsunuz demokrasilerde örgütlenme özgürlüğü var. İşçi kardeşlerime
sesleniyorum, dayak yiyen işçi kardeşlerime, tekel işçilerine, işten atılan işçi
kardeşlerime  sesleniyorum. Sizin örgütlenme özgürlüğünüz anayasada var. Ama
fiiliyatta yok. Buyurun bir sendika kurun bakalım. Gidin bakın bir sendikaya üye olun
bakalım. Ertesi gün kapının önünde görürsünüz kendinizi. Çünkü AKP halkı
aldatanlar ve kandıranlar partisidir. Doğruları söylemeyen bir partidir. Sözde anayasa
değişikliği yaptılar ya işçiler bir değil isterse iki sendikaya da üye olabilecekmiş.
Doğru. Bir sendikaya üye olamıyorlar ki ikincisine de üye olsunlar. Sayın Başbakan
bunları bilmiyor mu? Ama buna evet  diyen sendikacılara sesleniyorum. Yandaş
sendikacılara sesleniyorum. Hükümetin her dediğine olur diyen sendikacılara
sesleniyorum. İşçileri satıyorsunuz. İşçilerin haklarını korumuyorsunuz. Onların
örgütlenme özgürlüğünü tıkıyorsunuz. Buradan bütün sendikacı kardeşlerime
sesleniyorum. İşçinin hakkını koruyun, işçiden yana olun, işçiyi tutun, emekten, alın
terinden yana olun ki Cumhuriyet Halk Partisi de sonuna kadar sizi desteklesin. 

Evet bir emekçi Kemal olarak söylüyorum ben bunu. Emeğin hakkını savunan birisi
olarak söylüyorum ben bunu. Sendikacılığı öldürmek için bir formül buldular. Nedir
formül? Taşeron işçilik. Kıdem tazminatı hakkınız olmayacak, toplu sözleşme
hakkınız olmayacak, grev hakkınız olmayacak, izin hakkınız bile olmayacak. Neymiş
taşeronun yanında çalışacaksın. Yani köle düzeninde çalışacaksın. Bütün taşeron
işçilerine söz veriyoruz halkın iktidarında kamuda taşeron işçiliği tarihe gömeceğiz.
Olmayacak bu. 

Sizinde sendikanız olacak, sizde toplu sözleşme yapacaksınız, sizinde kadronuz
olacak, sizinde kıdem tazminatı hakkınız olacak. Bu bizim görevimizdir. 2 milyon
taşeron işçisine sesleniyorum, 2 milyon. Türkiye Büyük Millet Meclisinden
bakanlıklardaki, hastanelerdeki bütün taşeron işçilere sesleniyorum. Sizin
güvenceniz, sizin beklentiniz, sizin umudunuz Cumhuriyet Halk Partisi olsun. 

Sadece bunu mu yapacağız? Hayır. 4/b, 4/c ucubesini de kaldıracağız. Böyle ucube
olabilir mi? Hiçbir hakkın yok, köle düzeninde çalış. Neymiş 4/c’ye göre çalışacakmış.
Bunları kaldıracağız. Uluslararası standartları getireceğiz. Kendi ülkemizde yeri
gelince demokrasi diyoruz, yeri gelince özgürlük diyoruz, yeri gelince hukukun üstünlüğü diyoruz ama uluslararası çalışma örgütünün kurallarını yeri geldiğinde
tersyüz ediyoruz. Onları tersyüz değil hukukun içine yerleştirmek Cumhuriyet Halk
Partisinin görevi olacaktır. 

Değerli arkadaşlarım, sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, değerli yurttaşlarım, hepimiz
çoluk çocuk sahibiyiz. Çocuklarımızı okula gönderiyoruz, çocuklar çocukluklarını
yaşamıyorlar. Dershaneye, okula, eve bir üçgen var. Çocuk oyun dahi oynayamıyor.
Hayatı test çözmekle geçiyor. Hayatı test olarak tanıyor. Hayatı sorgulamıyor,
gelecekte ne olacağım dahi düşünmeye zamanı bile yok.  At yarışlarına döndürdük
çocuklarımızın eğitimini. Bırakın politikayı, AKP’nin politikasını, bakan değişiyor,
politika değişiyor. Çünkü partinin politikası yok. Böyle bir anlayış olabilir mi? Eğitimi
çağdaş anlamda yeniden yapılandıracağız. Çocuk çocukluğunu yaşayacak. Sınav
maratonları olmayacak. Yerinde ve zamanında olacak. Aileler dershaneye mahkum
edilmeyecek. O alanları da kaldıracağız. Daha özgür, hayatı sorgulayan, geleceği
sorgulayan, Türkiye’yi düşünen, Türkiye’nin sorunlarını düşünen bir eğitim, bir gençlik
yetiştireceğiz. Çünkü umudumuz onlar. 

Ve bir şey daha;  Biraz ayrıntı gibi görünse de bunu dile getirmekten kendimi
alamıyorum. Öğrenci seçme, yerleştirme merkezimiz vardı. Yıllarca sınav yaptı.
Herkes sınavı o yaparsa doğru yapar diye biliyordu. Bunlar geldiler onu da batırdılar.
Bir KPSS sınavı yaptılar, milleti perişan ettiler. Baktık orada da sorular çalınmış.
Birilerine gitmiş. Bunların başka işi yok mu Allah aşkına? Her şeyi bozmak, her şeyi
yandaşlara teslim etmek ve bunu yaparken de kendilerini haklı göstermek gibi bir
becerileri var bunların. Halkımız unutmasın, gerçekleri görsün. Göstermeliyiz
gerçekleri. Her yerde göstermeliyiz, her yerde anlatmalıyız. Fabrikada da, tarlada da
anlatmalıyız. Bunların maskelerini indirmeli, gerçek yüzlerini halka göstermeliyiz. 

Ve üniversitelerimiz, umudumuz, geleceğimiz, çağdaş Türkiye’nin geleceği.
Üniversitelerimiz ne durumda? Referandum yapıldı. Üniversitelerimiz konuştu mu?
Bir ülkenin anayasası değişirde üniversiteler konuşmazsa bizim yabancı dostlarımız
var aramızda, o dostlara da hatırlatıyorum acaba kendi ülkelerinde anayasa
değiştiğinde üniversitelerin suspus olduğu bir ülkeyi çağdaş, modern, özgürlükçü bir
ülke olarak görüyorlar mı acaba?  Karabasan gibi çökeceksiniz, üniversiteleri
konuşturtmayacaksınız, öğrencileri coplayacaksınız, susturacaksınız ve ondan sonra çıkıp yaptığınız eylem için özgür dilemek değil, onu savunacaksınız. Öğrenci kendi
çıkarı için değil, ülkesinin çıkarı için mücadele eder. Suskun üniversite olur mu? Ses
çıkarmayan üniversite olur mu? Başbakanın önünde tespih gibi dizilmiş üniversite
rektörleri olur mu?  Bu ayıbı kaldıracağız. Üniversite sadece adı üniversite değil.
Üniversiteyi üniversite yapan özgürlüktür, üniversiteyi üniversite yapan bilimdir,
üniversiteyi üniversite yapan kendi gençliğidir. Üniversiteyi üniversite yapan onun
donanımıdır. Ama ses çıkarma, otur yerine, konuşma, yürüyüş yapma, eylem koyma.
Ne yapacağım ben? Otur, ses çıkarma dersini çalış. Sınava gir, zaten orada da torpil
var seni kapı dışarı edeceğim. Bu anlayış mı üniversite? Bütün üniversitelere, bütün
üniversite  gençliğine söylüyoruz ve onlara söz veriyoruz YÖK denen ucubeyi
kaldıracağız. Biz daha 1402’likleri unutmadık. Yüreğimizin bir yerinde sızı olarak
duruyor. 12 Eylül’le hesaplaşacaklardı sözde bunlar. YÖK’ü niye kaldırmıyorsun?
Elinden tutan mı var? Sana destekte veriyoruz. Ama kaldırmazlar. Çünkü daha
üniversiteleri dize getirecekler. Daha oraları da  köleleştirecekler. Oraları da sessiz
kılacaklar. Ama izin vermeyeceğiz. Halkın iktidarında üniversiteleri yeniden ayağa
kaldıracağız. Bilimsel özerklik gelecek, yönetsel özerklik gelecek. Üniversiteler kendi
dekanlarını seçemiyor mu? Seçecekler. Birileri gidip belirlemeyecek. Onlar kendileri
seçecekler ve üniversitenin yöneticileri gidip mali bakanlığının kapısında acaba para
mara alabilir miyiz diye dilenci konumuna sokulmayacak. Üniversitelere mali
özerklikte getireceğiz. 

Öğrencilerin eylem yaptığı ve haklı olarak şikâyet ettikleri harçlar aile üzerinde ciddi
yük. Evet çünkü ağır ağır  faşizme doğru gidiyor. Biz bunu çok iyi görüyoruz. Daha
öncede söyledik bunu. Tek parti iktidarına doğru gidiyor. Ben her şeyi çözdüm bir tek
Cumhuriyet Halk Partisini çözemedik diyor. Burayı  çözemezsin Sayın Başbakan,
burası Türkiye’nin teminatıdır.  Ve unutmayın, öğrenciler unutmasın, hiçbir baskı,
hiçbir güç bizi halka ulaşmaktan engel kılamaz. Halka ulaşacağız, halkla birlikte
gücümüzü göstereceğiz ve bu düzeni yıkacağız. Alaşağı edeceğiz bu düzeni. Halka
yakın, halka hesap veren, dürüst, temiz bir siyaseti beraber kuracağız.  Halk için
yapacağız bunu. Ve üniversitelere geri dönüyoruz. Öğrencilerin eylemlerimde
söylediği harçlar. Harçları da kaldıracağız. Arkadaşlarımız çalıştı. Bütçedeki
rakamlarına baktık ve inandık ki halkın iktidarında harçlar kaldırabilir. Harçları
kaldıracağız. Sadece bununla mı yetineceğiz? Hayır. 
 18 yaşında gencimizi idam ediyoruz. Ama üniversiteye gelince üniversite öğrencisine
üniversite yönetiminde  söz ve karar alma sürecinde söz vermiyoruz. Sen
konuşamazsın, sen söz söyleyemezsin diye. Biz söz veriyoruz üniversite yönetiminde
gençlerinde hem söz hakkı olacak, karar alma sürecinde de yetkileri olacak diyoruz.
Onlarda üniversite yönetiminde söz ve karar sahibi olacaklar. 

Ve biz yıllardır, on yıllardır çözülemeyen öğrenci yurdu sorununu da çözeceğiz. En
geç iki yıl içinde hiçbir üniversite öğrencisi benim yurdum nerededir yurtsuz kaldım
diye dert ve tasa edinmeyecektir. Bunu kaldıracağız. TOKİ’ye görev vereceğiz. Toplu
Konut İdaresine.  Bütün üniversite  kampüslerinde  birer ikişer kişilik odalar olacak.
Öğrenci yurtları, sıcak    soğuk suyu olacak. Geniş  bantlı internet erişimi olacak,
çağdaş yurtlar olacak. Çocuğunu üniversiteye gönderen anne ve baba çocuğum
nerede kalacak diye bir düşünce içine kapılmayacak, bir tasa içinde olmayacak.
Çocuğum sosyal devletin koruması içinde yurtlarda kalıyor diyecek. Yani gencimizi
karanlık noktalardan kurtarmakta Cumhuriyet Halk Partisinin görevi olacaktır. 

Sevgili yurttaşlarım, 12 Eylül’de bir referandum yapıldı. %58 evet, %42 hayır çıktı. Bu
referandum bir toplumsal uzlaşmanın olmadığını gösteriyor. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz özgürlükçü, çağdaş bir anayasa için kollarımızı sıvadık çalışıyoruz,
şimdiden çalışıyoruz. İktidara geldiğimizde göreceksiniz 12 Eylül’ün izlerinin
tamamen silindiği, yargı bağımsızlığının tamamen sağlandığı, güçler ayrılığı ilkesinin
yer aldığı bir anayasayı toplumsal uzlaşmayla yeniden yapacağız. Ve Türkiye bunu
hak ediyor. Yargı bağımsızlığını sağlarken hukukun üstünlüğüne inanıyoruz.
Hukukun üstünlüğünü sağlayacağız. Ama hukukun üstünlüğünü sağlıyoruz deyip
kendilerini hukukun üstüne çıkaranlara izin vermeyeceğiz. Sizlerde izin vermeyin. Ve
biz yargı bağımsızlığı yanında  bir şey daha yapacağız. Özel yetkili mahkemeleri
kaldıracağız. Eski DGM mahkemeleri bunlar. Adını değiştirdiler. Neymiş özel yetkili
mahkeme. Neye özel? AKP’ye özel. Savcısı kim? Recep Tayyip Erdoğan. Böyle
mahkememi olur? Ve gerçek anlamda yargı sürecini çağdaş kılmak için bir şey daha
yapacağız. Askeri Yüksek İdare Mahkemelerini da kaldıracağız. Danıştay’ımız orada.
Sivil yargı, çağdaş yargı. Çünkü biz inanıyoruz ki bizim yaptığımız anayasada,
verdiğimiz yargıç güvencesinde, yargı güvencesinde yargı siyaset değil adalet
dağıtacaktır. Temel hedefimiz budur. 
 Şunun için bu noktaya geldim. Bunlar anayasayı değiştirdiler biz 12 Eylül’ün izlerini
sileriz dediler. 12 Eylül darbecilerinden hesap soracağız dediler. 12 Eylül darbecilerini
ağırladılar, önlerinde düğmelerini iliklediler. Allah aşkına bunlar 12 Eylül’de bedel
ödediler mi?  Bizim partimiz kapatıldı, bedel ödedik, yöneticilerimiz hapishanelere
girdi, analar 12 Eylül’de ağıt yaktı. “Ankara ah Ankara, bu yara başka yara, 17
yaşındaydı kıyılır mı Erdal’a”. Bunlar 12 Eylül’de yaşadığımız acılarımızı sömürdüler.
Hiçbir şey ağırıma gitmiyor da birilerinin çektiği acıyı birilerinin sömürmesi ağırıma
gidiyor. Sen ne bedel ödedin? Birileri gitti postal yaladı gencecik fidanlar idam
edilirken. Metris’te, Diyarbakır’da işkenceler olurken sen yeşil kuşak projesini nasıl
hayata geçiririm diye çaba harcamıyor muydun?  Mamak’taki acıları unutur muyuz
diyorsunuz siz? Onlar bu acılarımızı sömürürken o dönem orada bu acıları
yaşayanlar şunları söylüyordu. “Ekilir ekin geliriz, ezilir un geliriz, bir gider bin geliriz”
diyorlardı. Ve biz bütün baskılara direndik, acı bedeller ödedik. Bu toplum ödedi o acı
bedelleri. O acı bedellerin bedel ödemeyenler tarafından sömürülmesi ağırıma
gidiyor. Kim oluyorsun sen 12 Eylül faşizmini hesap soracağım diyorsun.  Milleti
kandırdın, hesap soracağım dedin. Nerede bu darbeciler? Biz milyonlarla yürümeye
alışkınız, milyonlarla yürüyeceğiz, yürümek zorundayız. Halkı kucaklamak zorundayız
beraber. Eğer biz binlerce geleceksek beraber çalışacağız. 

Ve biz bir şey daha yapacağız. İnsan olmanın, inançlı olmanın, ülkesini sevmenin bir
yolu da vasiyetlere sahip çıkmaktır. Kişi öldü, yaşamını yitirdi, ama onun bıraktığı
vasiyet onun yakınları tarafından titizlikle yerine getirilir. Bizim bir kurtarıcımız vardı
Mustafa Kemal. O yedi düvele savaş açtı. Eğer bugün bu ülkenin minarelerinden
ezan okunuyorsa, dönüp baksınlar Mustafa Kemal’in yüceliğine. Onun vasiyetini 12
Eylülcüler çiğnedi. Türk Dil Kurumunu ve Türk Tarih Kurumunu kapatıp birer devlet
dairesi haline dönüştürdüler. Kim düzeltecek bunu? Mustafa Kemal’in partisi, halkın
partisi düzeltecek bunu.  Vasiyete sahip çıkacağız. Çünkü biz inançlı insanlarız.
Hukuka sahip çıkacağız. Çünkü biz hukukun üstünlüğüne inanırız. Onun için diyorum
yeni bir anayasa, demokratik bir anayasa, güçlü bir anayasa, hak ve özgürlükleri
koruyan ve güvence altına alan bir anayasa, çağdaş bir anayasa yapacağız. Sadece
bunu mu yapacağız? Hayır. Size söz veriyoruz kapatılan öğretmen derneği
TÖVDER’in mallarını da aynen iade edeceğiz. 
 Ve gelelim başka bir konuya. 12 Eylülcülerin yaptığı yasalardan biriside siyasi partiler
yasasıdır. Allah aşkına bu siyasi partiler yasası Türkiye’de demokrasinin önünü
tıkamıyor mu? Milli irade diyoruz. Hangi milli iradeden söz ediyor Recep Bey? Hangi
milli irade? Sen liste yapıyorsun, partiler liste yapıyor vatandaşın önüne koyuyor. Ya
oy verirsin ya da oy kullanmazsın diyor. Oy veriyor vatandaş, efendim milli irade
tecelli etti. Bu milli irade değildir. Söz, Cumhuriyet Halk Partisinin sözü milletvekilini
vatandaş kendisi seçecek.  Yani bizim vatandaşımız kendi milletvekilini seçemiyor
mu? Bunu kaldıracağız. Halkın iradesi parlamentoya yansıyacak. O irade milli
iradedir işte. 

Ve size söz o siyasi partiler yasası bugünkü lider sultasını yarattı. O sultayı da
yıkacağız. Lider sultası olmayacak. Her vatandaş gidecek sandıkta oyunu kullanacak,
kendi milletvekilini seçecek ve o milletvekilinden de yeri geldiğinde hesap soracak.
Çünkü biz demokrasiye inanıyoruz. Halkın iradesine inanıyoruz biz. Daha önce
söylemiştim bir daha söylüyorum Sayın Başbakanın kulakları duysun diye
söylüyorum. Bizim iktidarımızda %10 seçim barajı ucubesine de son vereceğiz,
kaldıracağız bunu. 

Şimdi değerli yoldaşlarım, sevgili yurttaşlarım yapılan anketler var. Her iki
yurttaşımızdan birisi son 3 yılda yolsuzlukların arttığını söylüyor. Türkiye’nin en temel
sorunlarından birisi budur. Bir ülkede bütün yurttaşlarıma söylüyorum, buradan
sesleniyorum. Demokrasimi istiyorsunuz, temiz siyaset mi istiyorsunuz, hesap
sorulmasını mı istiyorsunuz gelin Cumhuriyet Halk Partisine. Size söz veriyoruz.
Temiz siyaset bizimde arzumuz. Ahlaklı siyaset bizimde arzumuz. Hesap vermek
bizim görevimiz. Onun için  şunu söylüyoruz. Söz veriyoruz Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarında siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. Siyasete ahlakı getireceğiz.
Her vatandaşımın şunu iyi bilmesini isterim. Türkiye’de bir çocuk doğduğu andan
itibaren ölünceye kadar vergi verir. Vergi dairesinde kaydı olsun, olmasın hiç önemli
değil. Su  içerken, süt içerken, hastaneye giderken, telefonda konuşurken, otobüse
binerken, bulaşık yıkarken hep vergi ödersiniz. O zaman demokrasiyi istiyorsanız,
temiz siyaset istiyorsanız, benim ödediğim vergiler nereye gitti diye bir soru sorma
hakkınız var. Bu hakkını kullanın diyorum bütün yurttaşlarıma. Siyasi ahlak yasasını
çıkaracağız ama bir şey daha yapacağız. Her milletvekili, seçimle gelen herkes
malvarlığını internet sitesine koyacak. Alın teriyle kazanılmış paradan herkes onur duymalı. Ama birilerini dolandır, sahtekârlık yap, ihaleye fesat karıştır, tüyü bitmemiş
yetimin hakkını ye çık siyasette memleketi yönetmeye kalk. İzin vermezler.
Yedirmeyeceğiz onu. Bu ülkeye temiz, dürüst siyaseti getireceğiz. Biz bunu nasıl
getireceğiz biliyor musunuz? Halkın iktidarında parlamentoda bir komisyon daha
kuracağız. Plan Bütçe Komisyonu dışında birde Kesin Hesap Komisyonu olacak.
Bütçenin bir yıl sonra bütçe kaynaklarının nereye harcandığını birilerinin sorması
lazım. Yerinde mi kullandın bu parayı? Zamanında mı kullandın bu parayı? Bunu
soracak. Bizim iktidarımızda komisyonu kuracağız. O komisyonun başkanı da ana
muhalefet partisinden birisi olacaktır. Bununda sözünü veriyoruz size. Çünkü biz
inanıyoruz ki bizim verilmeyecek hesabımız yok. Biz her şeyin hesabını veririz.
Vatandaştan aldığımız, topladığımız 5 kuruşun dahi hesabını vermek bizim için
onurlu görevdir. Biz bu görev için iktidarı yönetmeye talibiz. Ve siyasetin finansmanını
da temizleyeceğiz. Orayı da  düzgün hale getireceğiz. Kara parayla siyaset olmaz.
Birileri diyordu ya benim dışarıda param varsa sizin olsun. Senin kara parana da
bizim ihtiyacımız yoktur diyoruz. 

Ve bir şey daha yapacağız. Bu dokunulmazlıklar 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışmıyor.
Ayıptır bu. Bu ayıbı kaldıracağız. Dokunulmazlıkları kürsü dokunulmazlığıyla sınırlı
hale getireceğiz. Konuşuyorsan hay hay, düşünceyse hay hay başımın üstüne. Ama
çal çırp efendim benim dokunulmazlığım var kimse bana dokunmasın. Senin
vatandaştan ne farkın var? Vatandaş seni seçti milletvekili yaptı. Köşeyi dön diye
yapmadı ki, millete hizmet et diye seni milletvekili yaptı. 

Bizim ciddi sorunlarımızdan biriside Güneydoğu arkadaşlar. Çözülmeyen  bir sorun.
Sorun çözülmüyorsa kabahati siyaset kurumundadır,  başka yerde aramayalım.
Siyaset kurumunun bu kadar önemli bir sorunu hep görmemezlikten gelmesi,
duymamazlıktan gelmesi, efendim asker ne istediyse biz zaten verdik demesi işi
baştan savmaktır.  Bu konuda en tutarlı parti, en doğru parti, düşünce üreten parti
Cumhuriyet Halk Partisidir. Baştan beri raporumuzu yazdık 89’da, şimdi yeniliyoruz
raporumuzu. Sorunu çözeceğiz. Nasıl mı çözeceğiz? Toplumsal uzlaşmayla
çözeceğiz, kardeşçe çözeceğiz. Toplumsal uzlaşmayı mutlaka sağlayacağız.
Cumhuriyet değerlerine sahip çıkarak yapacağız. Çözümün başında Lozan var.
Lozan tapu senedimizdir. O senetten yola çıkacağız. Senedimiz başımızın üstünde,
gönlümüzün bir yerinde duruyor. Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkacağız. Lozan’a sahip çıkacağız. Yurttaşlık hukuku çerçevesinde, insan hakları çerçevesinde
özgürlük, barış ve ekmek ekseninde biz bu sorunu çözeceğiz. Çözmek zorundayız.
Unutmasınlar baştanda söyledim Türkiye’nin bin bir sorunu varsa Cumhuriyet Halk
Partisinin de bin bir çözümü vardır. Ve çözümleri hayata geçireceğiz. Biz birilerinin
yaptığı gibi güneydoğuya gidip size yeni bir modern hapishane yapacağız
demeyeceğiz. Onları öyle görmeyeceğiz. Bu ülkenin, burada halk oyunlarını izlediniz.
güneyden de, kuzeyden de, doğudan da, batıdan da, orta Anadolu’dan da bütün
renkleri izledik. Bu renkler bizim renklerimiz mi? Evet. Bu oyunlar bizim oyunlarımız
mı? Evet. Bu insanlar bizim insanlarımız mı? O zaman sorun varsa sorunu çözmek
bizim görevimizdir. Dışarıda çözüm aramayacağız, başka yerlerde çözüm
aramayacağız. Akılla, mantıkla, cumhuriyetin değerlerine sahip çıkarak, insan
haklarına sahip çıkarak, özgürlüklere sahip çıkarak, yurttaş haklarını tanıyarak
demokrasi ekseninde bu sorunu çözeceğiz. 

Ben şunu söylüyorum. Fırat’ın doğusu da bizim, Fırat’ın batısı da bizim. Berivan’da
bizim, Hakan’da bizim. Rojin’de bizim, Agop’da bizim. Ferhat ile Şirin’de bizim
Memuzin’de bizim. Bütün toplumu kucaklayacağız. Biz Türkiye Cumhuriyetinin
yurttaşlarıyız. Biz ulusal kurtuluş savaşını beraber verdik. Bizi kimse ayıramaz.
Siyasetçinin görevi ayırmak değildir. Siyasetçinin görevi toplumu kaynaştırmaktır.
Kimlik temelinde siyaset yapmayacağız. İnanç temelinde siyaset yapmayacağız. O
19. yüzyılın politikaları. İnsan temelli siyaset yapacağız. İnsan. Ne diyordu parti
büyüklerimiz? Önce insan diyorlardı. Önce insan! Önce insan diyeceğiz. 

12 Ağustos 2005, Sayın Başbakan Diyarbakır’da miting yapıyor. Mitingde konuşuyor.
Diyarbakırlı bir genç Sayın Başbakan biz fabrika istiyoruz diyor. Sayın Başbakan
duymamazlıktan geliyor. Bir daha söylüyor, yine duymamazlıktan geliyor. Bir daha
söylüyor e Sayın Başbakan, koskoca Başbakan lafı kesilir mi? Dönüp ona şunu
söylüyor. Bak kardeşim diyor biz buralara fabrika yapmayacağız. Bedavacılığa
alışmayın diyor. Tarih veriyorum 2005 12 Ağustos. Kim fabrika yapacak, o insanların
dertleriyle kim ilgilenecek? Kim istihdam sorununu çözecek? Kim orası da Türkiye’nin
parçasıdır diyecek. Sen gideceksin oraya fabrika değil, hapishane sözü vereceksin.
Buradan söz veriyoruz Türkiye’yi kucaklıyoruz, özel sektörü de özendireceğiz. Kimse
gitmezse devlet olarak biz gideceğiz ve fabrika kuracağız, istihdam yaratacağız. 
 Ve bir sözümüz daha var. Orada mayınla araziler var değil mi? Onlar temizlendikten
sonra cumhuriyetin en büyük toprak reformunu yapacağız. Topraksız köylüye
dağıtacağız ve oralar modern tarım işletmesi olacak. 

Buradan doğu, güneydoğudaki bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Biz sizin etnik
kimliklerinize saygılıyız. Etnik kimlik herkesin şerefidir hiç itirazımız yok. Kimsenin de
zaten itiraz etmeye hakkı yok. Sizin inançlarınıza da saygılıyız.  Biz üçüncü yoluz,
üçüncü yol. Etnik kimliğe saygılı, inançlara saygılı, insan odaklı, insanın dertlerini
çözen sosyal demokrat halkçı bir partiyiz. Halk partisiyiz biz, sizin partiniziz biz. Bizi
kucaklayın. Etnik kimliklerinizi sömürdüler, inançlarınızı sömürdüler. Biz onları
sömürmüyoruz. Senin derdin var ve biz o dertleri çözmeye hazırız. Onun için biz
üçüncü yoluz, çağdaş yoluz, özgürlükçü yoluz. Hangi derdin varsa derdini çözmek
benim boynumun borcudur. Ama 19. yüzyılın politikalarının arkasına kimse çıkmasın. 

Bizim amacımız Türkiye’yi içeride çağdaş yapmak, dışarıda da güçlü kılmaktır.
Dışarıda güçlü bir Türkiye olmalı. 2023’ün Türkiye’si. Yani cumhuriyetin 100. yılında
Türkiye Cumhuriyeti kendi bölgesinde en önemli aktör olabilmeli. Oyun kurucu
olabilmeli. Dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girmelidir. Bunun için
politikalardaki gelgitler gibi dış politika üretilemez. Daha sağlıklı, daha sağduyulu,
daha dengeli ülkelerin muhatap olduğu gerçeğini bilerek ve o bilinçle yola çıkıp daha
tutarlı politikalar oluşturmamız gerekiyor. 

Biz sadece bu bölgenin değil, Ortadoğu’nun değil, Çin’inde, Hindistan’ında,
Rusya’nın da, Güney Kore’nin de nasıl geliştiğini görmeliyiz. Oralarla daha derin,
daha köklü ilişkiler kurmalıyız. 

Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz sürüyor. Ciddi aksamalar var; Ama bu aksamaların
süratle giderilmesi lazım. AKP yöneticileri Brüksel’e gidip efendim biz AB’ye gireceğiz
ama Türkiye’de CHP bizi engelliyor diyorlardı. Gittik, anlattık şimdi engelleyenin kim
olduğu ortaya çıktı. Ve bunu her yerde söyleyeceğiz. Özgürlük türküleri söylediklerini
söylüyorlardı. 53 tane gazetecinin Türkiye’de hapislerde olduğunu söyledik. Sen
özgürlük diyeceksin gazeteciyi hapse atacaksın. Ama buradan AB yetkilerine de
seslenmek isterim,  Avrupa Birliği yetkililerine  de.  Bize kimse çifte standart
uygulamamalı. Biz nasıl net, açık ve tutarlı politikalardan yanaysak AB yetkilerinin de Türkiye Cumhuriyetine karşı aynı netlikte, aynı tutarlıkta görüş bildirmelerini isteriz.
Televizyonların önüne çıkıp farklı, kapalı kapılar ardında farklı konuşmak bizi rahatsız
ediyor. Biz büyük ülkeyiz, biz kararlı bir ülkeyiz. Bizim dinamizmimizden  Avrupa
Birliğinin de yararlanmasını isteriz. Eğer siz Orta Doğu’da, Kafkaslarda söz hakkına
sahip olmak istiyorsanız Türkiye’nin dinamizminden yararlanacaksınız. Biz buna
hazırız ama sizlerinde hazır olması gerekir. 

Değerli Cumhuriyet Halk Partililer, sevgili yoldaşlarım, benim size bir sözüm vardı.
Cumhuriyet Halk Partisinde parti içi demokrasiyi getireceğim diye. Bu sözümün
arkasındayım. Bunu bir sefer unutmayın. Aklınızın bir köşesine yazın. Önümüzdeki
kurultayda tüzük kurultayı gelecek. Tüzüğümüz gelecek. Tüzüğü göreceksiniz. Nasıl
ki bu ülkeye ilk kez çok partili rejimi getiren ve örnek olan bir Cumhuriyet Halk Partisi
varsa, parti içi demokrasiyi getiren çağdaş bir tüzükle yeni bir Cumhuriyet Halk Partisi
olacak ve bütün Türkiye’deki siyasi partilere bu örnek olacaktır. Cumhuriyet Halk
Partisindeki bütün demokratik kanalları açacağız. Öyle başkanlık divanının önünde
gelin imza atın kaldıracağız. 

Bakınız bizim  Genel Merkezde 4. kattaydı üye kabul etme. Giriş katına indirdik.
İsteyen gidip üye olabilecek. Ayrıca bir şey daha yaptık. Yeni araçlarımız yakında
bütün Türkiye’de olacak. Vatandaş gidecek araçta kendisi birkaç dakika içinde hiçbir
bedel ödemeden Cumhuriyet Halk Partisi kartını alacak. Çünkü biz düşünce
özgürlüğünü savunuyoruz. Çağdaşlığı istiyoruz, demokrasiyi istiyoruz, önce kendi
içimizde yapacağız. Bu sözümün arkasındayım, bunu yapacağız.  Çünkü biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz hak arayanların partisiyiz. Biz emeğin partisiyiz,
biz özgürlüğün partisiyiz, biz hukukun üstünlüğüne inananların partisiyiz. Biz hakça
bölüşmeyi kabul eden ve bunu benliğimize, ruhumuza yazmış olan bir siyasal partiyiz
ve bu siyasal partinin bireyleriyiz. 

Hiç kimse şunu kabul etmesin, aklının köşesinden de geçirmesin. Cumhuriyet Halk
Partisi bürokratik devlet solculuğu yapan bir parti değildir. Cumhuriyet Halk Partisi
halkın partisidir. Onun için diyoruz ki Cumhuriyet Halk Partili olmak çok önemlidir.
Cumhuriyet Halk Partisi delegesi olmak çok önemlidir, üyesi olmak çok önemlidir,
sempatizanı olmak çok önemlidir. Cumhuriyet Halk Partisine destek vermek çok önemlidir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi çağdaşlığın, uygarlığın partisidir. Öyle
bakıyoruz biz. 

Sevgili yoldaşlarım, değerli arkadaşlarım, sevgili yurttaşlarım, Türkiye’nin önemli bir
süreçten geçtiğini söylemiştim. Önemli süreçten bir yaratılan korku imparatorluğu var
bunu yıkmamız lazım. Özgürlüğü, barışı, huzuru, hoşgörüyü Türkiye’de egemen
kılmamız lazım. Buradan bütün işadamlarına sesleniyorum, sanayiciye sesleniyorum,
esnafa sesleniyorum. Kapalı kapılar ardında hükümetin sizi nasıl tehdit ettiğini
biliyorum. Nasıl cezalar yağdırdığını biliyorum.  Konuştuğunuz zaman maliyecinin
nasıl ertesi gün kapınıza geldiğini biliyorum. Ama artık ayağa kalkın, korkmayın
beraber yürüyelim. 

Memurlara sesleniyorum. Siz devletin işini yapacaksınız siyasi partinin işini değil. Sizi
devlet memuru kimliğinden çıkarıp iktidarın memuru haline getiren bu düzene sizde
itiraz edin. Çekinmeyin, yürekli olun ve sizde ayağa kalkın. Çiftçi kardeşime
sesleniyorum. Hani Başbakanın ananı da al git dediği çiftçi kardeşime sesleniyorum.
Alın terinin karşılığını almayan çiftçi kardeşime sesleniyorum. Sende ayağa kalk,
sende Cumhuriyet Halk Partisinin saflarına gel, sende yürekli ol. Mehmet Haberal
biliyorsunuz değil mi içerde. Ona rapor verdi diye 4 üniversite hocasını hastaneden
alıp özel yetkili mahkemelerine götürdüler. Başları önlerine  eğik. Onlara buradan
sesleniyorum. Başınızı kaldırın, özgürsünüz siz. Vicdanınız özgür sizin. Sizin
arkanızda insanları seven, özgürlüğe hayatını adamış milyonlar var. Onlar sizi
destekliyorlar. 

Ve üniversite hocalarına artık sizde ayağa kalkın. Üniversiteleri ayağa kaldırın.
Üniversitelerle beraber özgürlüğü isteyin. Ve yargıçlar yürütme organının emrine
verilen yargıçlar, adalet değil de siyaset dağıtması istenen yargıçlar. Barolar,
avukatlar, sizlerde buna itiraz edin, sizlerde isyan edin. 

Ve medya, kendisine otosansür uygulayan medya. Patronlarına ağır cezalar, faturalar
kesilen medya. Halkın iktidarında özgür olacaksınız. Biz dahil herkesi özgürce
eleştirebileceksiniz. Sizde kalkın ayağa. Ve Türkiye’de haber nasıl yazılırmış sizde
gösterin. 
 Ve yurttaşlarıma sesleniyorum. Bir şeyi unutmayın. Korkaklar her gün ölür. Yürekliler
ise bir gün. 

CHP’nin onurlu delegeleri, sevgili yurttaşlarım, ben buradayım, ayaktayım. İktidar ve
sonrasında da ayakta kalacağım. Mücadelemi yürüteceğim. Cumhuriyet Halk
Partisinin sevgili delegeleri sizlerde ayakta mısınız? Sevgili Cumhuriyet Halk Partililer
sizlerde ayakta mısınız? Kurultayımıza katkı veren sevgili yurttaşlarım sizlerde ayakta
mısınız? O zaman bir şey söyleyeceğiz. Yeter artık diyeceğiz. Ezilmeye,
sömürülmeye, korku imparatorluğuna yeter. Hazır mısınız, hazır mısınız, hazır
mısınız? Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum. Bende hazırım. 

0 yorum:

Yorum Gönder