5 Aralık 2010 Pazar

ULUSAL ÇİZGİDE BİRLEŞİP BÜTÜNLEŞMELİ, TERTİPLERİ VE TERTİPÇİLERİ AÇIĞA ÇIKARMALIYIZ…


Kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor bir bir. Her taraf çamur, çirkef, bataklık… Pislik diz boyu. İsviçre bankalarında hesaplar!.. Yabancı birimlere haber sızdıran yeni mandacı AKP’liler…


Başbakan Erdoğan, Ergenekon savcılığı görevini de üstlenerek, “Bana 1 milyar doları var diyen şimdi Ergenekon’dan içerde” sözleriyle bir yandan bu konuyu araştırmak isteyenlere gözdağı verirken, bir yandan da farkında olmadan Silivri zindanlarında yatanların hangi nedenle orada tutulduklarını açıkça itiraf ediyor.


ABD, AKP el ele vermiş Türkiye’nin başına yeni çoraplar örüyor yine. ABD, AKP yeni yeni oyunların peşinde. Ama yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Kendi sonlarını kendileri hazırlıyorlar. Açıklar veriyorlar. Gerçek yüzlerini ve ihanetlerini ortaya koyuyorlar.


Çok kritik aylar, günler, hatta saatler yaşıyoruz. Ülkemizin, halkımızın aleyhine durmadan bir şeyler değişiyor. Yeni yeni planlar, tertipler hazırlanıyor. Sevr haritaları çiziliyor. Kapalı kapılar arkasında sözler alınıp, sözler veriliyor. Yeni kararlara imzalar atılıyor. Ülkemiz “füze kalkanı” ile ABD’ye kalkan yapılıyor.


Batı, yani emperyalizm 1919’larda, 20’lerde gerçekleştiremediğini, beceremediğini bugün, 21. Yüzyılın Vahdettin’leri, Damat Ferit’leri, BOP eşbaşkanları ile yapmaya çalışıyor. Mustafa kemal karşısında bozguna uğrayanlar, yıllarca Kemalist Cumhuriyeti tanımayanlar, o yılların öcünü almaya, Türkiye Cumhuriyetini yok etmeye bugün yeniden heveslendiler.


Çok tedirgin edici, çok tehlikeli bir ortamdan geçiyoruz.


ABD, AKP, PKK, Fethullah Gülen kolları sıvamış, ABD, AB denetiminde bir İslamcı düzen kurabilmek için olanca güçleri ile çalışıyorlar.


Cumhuriyetimize, ulusal varlığımıza, üniter yapımıza son verilmek isteniyor.


Ulusal ekonomi, ulusal kültür, ulusal politika, ulusal olan ne varsa; yerle bir ediliyor. Tıpkı bir devenin zücaciye dükkânına girmesi gibi, Türkiye’de her şey paramparça, her şey darmadağın olmuş…


Genel Kurmay’a askeri casusluk, fuhuş operasyonları düzenleniyor. Generaller açığa alınıyor Girilmemesi gereken odalara giriliyor. Yabancı istihbarat kurumlarına bilgi sızdırılıyor.


İç pazar, dış pazar emperyalistlerin eline geçmiş. Kurbanlık hayvan bile dışarıdan satın alınıyor. Üretim durmuş. Hani, Atatürk ve Cumhuriyet döneminden kalan kuruluşlar, fabrikalar, sanayi de satılıp paraya çevrilmeseydi, memurunun maaşını bile ödeyemeyecekti bu iktidar.


1950’lerde başlayan “Küçük Amerika” olma sevdası sonunda Evren’lerle, Özal’larla, Çillerlerle, Tayyip’lerle Türkiye’yi ABD ve AB kapısına bağlama noktasına gelip, dayandı.


Devlet dairelerinde şimdi cemaatin borusu ötmekte, Hoca Efendiye karşı çıkanlar, bidat etmeyenlerin hemen işine son verilmekte…


Atatürk, “Türkiye Şeyhler, müritler, çelebiler ve mensuplar ülkesi olamaz” demişti ama bugün tam tersi bir düzen oluşturuluyor. Yeniden Ortaçağ karanlığına dönülüyor. Egemen sınıflar, oy deposu gibi gördükleri ağalık, şeyhlik düzenini gözleri gibi koruyorlar.


Ağaların, beylerin sözü artık sadece köylerde değil, kentlerde de geçmekte. Yargı siyasallaşmış, iktidarın yandaş bir kuruluşuna dönüşmüştür. Hak hukuk hak getire!..


Demokrasinin D’si yoktur bugün ülkemizde. İki buçuk, üç yıldan bu yana yurtseverler içeride. Rehin alınmış durumdadırlar.


Ama bütün bu olup bitenlere bakarak, kimse ABD’yi, AB’yi, AKP’yi kendisinden güçlü görmesin. Türk ulusundan güçlü görmesin. Kimse yılgılığa düşmesin. Zalimin zulmü kalıcı değildir. Tevfik Fikret’in dediği gibi, “Elbet bir gün sabah olacaktır. Bu geceler sonsuzluğa dek sürmez. Her olgunun, her sorunun bir çözümü vardır.


Öyleyse, sözü uzatmadan hemen konuya gelelim. Seçim yaklaşıyor. Ulusalcıları, yurtseverleri, gerçek Müslümanları, tüm antiemperyalistleri çok önemli görevler beklemektedir: Ulusal çizgide birleşip bütünleşerek, Türkiye üzerinde oynanan oyunları, tertipleri ve tertipçileri, hırsızları, talancıları, hainleri açığa çıkarmak, işbirlikçilerin iktidarına son vermek bu görevlerin başında gelmektedir.


Böyle kritik ortamlarda maddi, manevi tüm varlığımızı ortaya koymak, ülkenin en uzak köşesine kadar gidip, halkımıza gerçekleri anlatmak zorundayız.


Önemli olan sessiz, tepkisiz, suskun toplulukları harekete geçirebilmek, tarafsızları kazanmak, halkın bilinçlenmesine, gerçekleri görmesine yardımcı olmaktır.


Önemli olan, Neoliberal, uzlaşmacı politikaları mahkûm ederek, tam bağımsızlık ekseninde, ulusal birlik ve beraberlik temelinde yılmadan, usanmadan, her gün yeni bir dirençle güne başlamaktır.


Türkiye’yi parçalamak isteyen tertip ve tertipçilerin karşısında tüm antiemperyalist partilerin, kuruluşların, örgütlerin gücünü, var olduğunu göstermenin zamanı gelmiştir, geçmektedir.


CHP, MHP, DSP, İP, TKP, Yeni Parti, HEPAR, DP, Türkiye Partisi, SP, kısaca tüm ABD, AB karşıtı örgütler ne kadar güçlenir, sesini yükseltir, mücadele biçimlerini geliştirirse, işbirlikçilerin yüreğine o kadar korku salar. Ulusal Kanal’ın “Bir Millet Uyanıyor” başlığı altında duyurduğu gibi, bazı kentlerimizde ulusalcı partilerin birlik ve bütünlüğü gerçekleştirildi. Şimdi yoğun bir çalışma ile bu birlik ve beraberliği tüm yurt yüzeyine yaymak, en yakıcı bir görev olarak durmaktadır karşımızda.


Vakit daralmaktadır. Tüm yurtseverleri, ulusalcıları, tam bağımsızlık yanlılarını göreve çağırıyoruz. İhanet çeteleri karşısında ulusalcılar çok daha güçlüdürler. Yeter ki “sen ben” kavgasına düşmeden, koltuk ve mevki hırsına yakalanmadan, bir araya gelmesini, ulusumuzun kurtuluşu yolunda bir nefer gibi çalışmasını bilelim…


Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır.


Haydi! Ey ehli vatan, görev başına…

0 yorum:

Yorum Gönder