10 Aralık 2010 Cuma

Yılbaşı Nasıl Geçti?..


19’uncu yüzyılda yaşamış Amerikalı kadın şair Emily Dickinson’un ömrü 1830’da başlamış, 1886’da noktalanmış…
Şair elli altı yaşında gözlerini hayata yummuş…
Ama, bir anlamda hiç yaşamamış…
Doğduğu kentten dışarı adımını atmamış..
Evlenmemiş..
Aşk yaşamı belli belirsiz ya da yok…
(Yedisi dışında) bütün şiirleri ölümünden sonra yayımlanmış…
Ancak bugün dünya edebiyatında Emily Dickinson’un yeri var…
Peki, Emily yaşamamış mı?..
*
“Kır Yaratmak İçin” başlıklı şiiri Emily’nin hayatını -ya da nasıl yaşadığını- vurgulamak için yeterli:
“Bir yoncayla bir arı
Yaratır en güzel çayırı
Bir yonca, bir arı
Bir de insanın hülyaları.
Olmasa da arı
Elverir insanın rüyaları.”
Dickinson kendi benliğinde devinip bilincinde yaşayan, duyularının evreninde uçsuz bucaksız gezilerini gerçekleştiren türden bir kadın…
Kimine göre hiç yaşamamış sayılabilir..
Kimine göre yaşamı derinliğine algılamış, unutulmayan dizelere dökebilmiş…
*
Dün geceniz nasıl geçti?..
Vur patlasın çal oynasınla kafayı çektiniz mi?.. Yoksa düşüncelerinizin denizinde hayatı duyumsamaya mı çalıştınız?..
Eskiden yılbaşına doğru çevremdeki kimileri garip bir telaşa düşerlerdi:
- Yılbaşında ne yapıyorsun?..
- Hiç…
- Ne demek hiç?.. Yeni yıla nasıl gireceksin?..
Yeni yıla nasıl girilir?..
Müzik, içki, dans, kahkaha, oyun, vesaireyle yaratılan sanal bir dünyada sanrılaşan sarhoşlukla sarmallaşıp felekten bir gece çalmakla mı?..
*
Sabahattin Kudret, Sait Faik’in yaşamını anlatırken diyor ki:
“- Bir tek gününü anlatmak on beş yılını anlatmaya eşittir, o denli tekdüze bir yaşamdı bu…”
- Nasıl?
“- Sabahleyin on bire doğru Osmanbey’deki evinden çıkar, Beyoğlu’na gelir, caddede bir iki volta attıktan sonra bir birahaneye girer, sinema kapılarında bir süre durakladıktan sonra iki buçuk matinesine kendini atardı. Sinema çıkışı yine caddede birkaç volta, ardından bir pastaneye kapılanış. Hava kararınca, bira ve yemek, yine bu kez bir başka sinemanın suaresi…”
Sait Faik’e soruyorlar:
- Sizce yaşamak nedir?..
“- Balık tutmak, kahvede oturmak, yanında çok sevdiğim köpeğim. İnsan tanımak. Beyoğlu’nda bir aşağı bir yukarı dolaşmak, arada içmek, hikâye yazmak…”
*
Yılbaşı bir insanın yaşamında nedir ki…
Cim karnında bir nokta!..
İster dışa dönük yaşayın, ister içe dönük bir ömür sürün, hayatın sonundaki bilançoda ele gelen nedir?..
Yılbaşında vur patlasın çal oynasından çok düşünülmesi gereken şeyin bu soru olması gerek…

0 yorum:

Yorum Gönder