20 Ocak 2011 Perşembe

ANADOLU’DA ATEŞ VAR, BU ATEŞLE OYNAYANLAR VAR!



Bu ateş yakar, ilk önce de ateşle oynayanı yakar…
AÇIN GÖZLERİNİZİ!
TÜRKİYE ÖRTÜLÜ BİR SAVAŞLA KARŞI KARŞIYADIR, nasıl mı? Anlatalım…
Karşımızda bir örgüt var, adı PKK yani Kürdistan İşçi Partisi.
Adına terör denilen bu örgüt, siyasi bir örgüttür ve amacı, gücü yeterse eğer Anadolu’dan bir parça koparıp bağımsız Kürdistan diye bir devlet kurmaktır. Bu amacına ulaşmak için de, tam 32 yıldır silah kullanmaktadır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne silahla saldırmaktadır.
70’li yıllarda, ASALA diye bir örgüt de, Anadolu’dan bir parça koparıp Büyük Ermenistan diye bir devlet kurmak için silah kullanmış, işlediği cinayetlerle bir “Ermeni Sorunu” yaratıp, Avrupa siyasetine çekmişti. 90’da Rusya dağılıp, Ermenistan diye bağımsız bir ülke ortaya çıkarılınca, ASALA bir kenara çekilmiş ve şimdi Türkiye, bu Ermeni sorunu ile boğuşup durmaktadır. İstekleri nedir; “Türkler Ermeni soykırımı yaptı, bu resmen tanınsın. Bu nedenle Ermenistan’a tazminat ödesin. Doğu Anadolu’nun bir kısmı Ermenistan’a verilsin.”
Dünyanın birçok ülkesi ve senatosu, bu soykırımı resmen tanımış, pek yakında işler Lahey Adalet Divanına sürüklenecek ve Türkiye, soykırım suçlaması ile yargılanmaya kalkışılacaktır. Bu işin sonu nereye varır?
ASALA Ermeni örgütü, bu şekilde görevini tamamlamış ve 80’li yıllarda misyonunu PKK’ya devretmiştir. PKK’nın, son otuz iki yıldır, işlediği cinayetler Avrupa siyasetine Kürt Sorunu olarak çekilmiştir. AB raporları, bu sorunu tanımlayan örneklerle doludur. Ermeni meselesi ile Kürt meselesi arasında, artık, izlenen tarihsel süreç açısından, tek bir fark kalmıştır, o da, yaratılan bu Kürt sorununu dünya siyasetinde geliştirecek bir Kürt devletinin kurulmasıdır. Eğer ki bu Kürt devleti kurulursa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden toprak, soykırımın tanınması ve tazminat gibi taleplerde bulunan Ermenistan’a, bu yeni Kürdistan da eklenecek ve her ikisi birleşip, aynı istekleri dünya siyasetine taşıyacaklardır. Bu iş nereye varır?
Türkiye bu sürecin neresindedir, diye olaya bakıldığında, Ermenilerin sürekli mevzi kazandığı, kurulması planlanan Kürt devletinin ise Irak ayağının tamamlandığı görülmektedir. Irak kuzeyinde Kürt devleti kurulmuştur, bir tek ilanı eksik kalmıştır.
Türkiye ayağında ise, Doğu Anadolu’da özerk bir Kürt yönetimi yapısı kurulmuş olup, bu yapının, nasıl hayata geçirileceğinin hesapları yapılmaktadır. Türkiye bugün, özerk Kürdistan tartışmalarında, “PKK bir halk isyanı çıkarsın da kanlı mı olsun, yoksa AKP anayasayı değiştirsin de kansız mı olsun”, hesaplarının tam ortasındadır. Kanlı ya da kansız, bu da gerçekleştirildikten sonra, daha ilerisini görmemek için, ülkeyi yönetenlerin kör olması gerekmektedir. Zira böylesi bir yapı hayata geçirildikten sonra, derhal Irak’taki Barzani Kürdistan’ı ile birleşme kararı alınacak ve bir federasyona geçme çabaları sürdürülecektir. Ardından da soykırım, tazminat, toprak talebi gibi, Ermeni taleplerinin aynısı karşımıza çıkarılacak ve bu olayların Avrupa siyasetine taşınması için, her şey yapılacak ya da yaptırılacaktır. Bu iş nereye varır?
Bu iş, 1920’nin Sevr haritasına varır…
Bakın bu haritaya, Doğu Anadolu’da bir Ermenistan ve Kürdistan göreceksiniz.
Başka? Anadolu’nun dört bir yandan işgal edilmiş olduğunu göreceksiniz.
Peki, ne için çizilmişti bu Sevr Haritası? Anadolu’daki biz Türklerin, Ermenistan-Kürdistan gibi tampon devletlere, Asya’daki Türk dünyası ile bağını kesmek için.
Başka? Yalnızlaştırılan Anadolu’daki biz Türkleri dört bir yandan kuşatıp tarihten silmek için!
Peki, bu geldiğimiz noktada, durum nedir?
Doğu Anadolu’da tampon devlet kurmak için, Irak kuzeyinde Barzani Kürt yönetimi kurulmuştur. Barzani eliyle Türkiye’nin doğusu, tampon birde devlet yapısına doğru sürüklenmektedir.
Sözde bu Kürt devletinin silahlı kanadı durumundaki PKK örgütü, devlet içinde devlet olmuş, halk üzerinde devlet otoritesi kullanmaktadır. Bu demektir ki, halkın yönetimi devletin elinden çıkmış, PKK Kürt örgütünün eline geçmiştir. TBMM’de, yerel yönetimlere ÖZERKLİK vermeyi planlayan bir kanun teklifi vardır. Bu da çıkarılırsa eğer, Doğu Anadolu’da, resmen, Özerk bir PKK yönetimi kurulmaktadır. Bu iş nereye varır?
Bu iş, tıpa tıp, 1920’nin Sevr projesine varır…
Peki, bu ne demektir? Bu savaş demektir savaş!
Neden? 30 Ekim 1918’de, çok ağır koşulları olmasına rağmen, biz bu İngiliz, Fransız, İtalyan Yunalılarla Mondros Ateşkes Anlaşması yapmadık mı, yaptık. Bu anlaşma sonucu, üç Anadolu büyüklüğünde toprak kaybetmedik mi, kaybettik. Peki, milyonlarca vatan evladını Yemen’de, Mısır’da, Filistin’de, Hicaz’da, Irk’ta, Kafkas’ta, Balkanlarda şehit vermedik mi, verdik. Ne oldu sonunda?
Ne oldu? Ateş kesi imzalar imzalamaz, İstanbul’a girmedi mi bunlar, girdiler. Bir yıl sonra, İzmir’i işgal etmediler mi, ettiler. Bir yıl daha sonra, hem İstanbul’u, hem Ege’yi işgal etmediler mi, ettiler. Peki, düşmandaki bu öfkenin nedeni ne idi, neden bize saldırdılar?
Neden? Anadolu’yu ele geçirip, Bizans’ı almak ve biz Türkleri tarihten silmek, yok etmek için! Baktılar ki tek başına silah yetmiyor, işte o zaman, önümüze bir anlaşma daha koydular, Sevr! Kabul etmedik, savaştık, Sevr’i parçalamak için savaştık. Peki, şimdi içinde bulunduğumuz koşullarla, Sevr’i yaşadığımız süreçteki şartlar arasında ne fark kaldı?
Ne? Tek fark; o zaman düşman silahlıydı, şimdi ise kendisi silahsız, parası var, siyaseti var, ama üzerimize saldığı güçler silahlı.
Kim bu üzerimize saldığı silahlı güçler? PKK!
İşte bütün mesele budur, Türkiye örtülü bir savaşın içindedir ama, ne yazık ki, bu savaşa terör denilerek halkımız aldatılmaktadır. Biraz daha açalım…
PKK’nın açılımı nedir? Kürdistan İşçi Partisi.
Barzani’nin(KDP) açılımı nedir? Kürdistan Demokrat Partisi.
PKK’nın silahlı eğitim ve öğretim kampları nerede? Irak’ta. Kimin bölgesinde? Barzani ve Talabani’nin. Kim himaye ediyor PKK’yı Irak’ta? Barzani-Talabani ve Amerika. Peki AKP siyaseti, yani AKP hükümeti bunlarla kola kola geziyor, yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor, bunun anlamı nedir sizce?
Talabani’nin (KYB) açılımı nedir? Kürdistan Yurtseverler Birliği.
Öyleyse bu Barzani-Talabani ve PKK aynı yolda yürüyor, doğru mu? Doğru.
Peki, AKP siyaseti yani hükümetimiz bu Talabani ve Barzani’yi destekliyor. Bunu anlamı nedir?
PKK, silah, cephane, mayın, bomba, ne ile alıyor? Para ile. Peki, bu para nerede? İsviçre’de. Kim himaye ediyor bu parayı? AB ülkeleri. Peki, AKP siyaseti yani hükümetimiz AB ile kol kola, hiç sesi çıkmıyor? Sizce bunun anlamı nedir?
Gelelim İsrail’e…
Bölgede yani Körfez’de Müslüman coğrafyayı etnik ve dini temelde parçalayıp, bu parçalardan Arap olmayan bir devlet kurmak ve bunu kendine müttefik yapmak isteyen kim? İsrail. Evet, İsrail çünkü elimizde buna ait planı var; “1980’lerde İsrail için Strateji”. Yazarı da Oded Yınon isimli bir Yahudi. Bu plan 1982’de Dünya Siyonist Dergisinde yayımlandı.
Araplara karşı Irak kuzeyinde bir Kürdistan kurulması İsrail’in işine gelir mi? Elbette gelir, çünkü Arapları ayrıştırmak peşinde İsrail. Uğur Mumcu’nun öldürülmeden önce yazmış olduğu son makaleyi okuyunuz, Molla Mustafa Barzani bir Yahudi ajanıdır, diye yazdı ve peşinden öldürüldü.
İsrail ne yapmak istiyor?
İsrail, Mısır’dan Afganistan’a, tüm Müslüman coğrafyayı parçalayıp sınırlarını değiştirmek istiyor, tıpkı Amerika gibi. Peki, nasıl yapacak bunu? İncelemişler, uzun yıllar boyu Müslüman coğrafyadaki ülkeleri incelemişler. Bakmışlar ki, bu ülkelerde etnik farklılıklar var, dini mezhep farklılıkları var, demişler ki İsrail’in işi kolay! Bu ülkeleri etnik-dini temelde ayrıştır ve parçala!
Irak nasıl parçalandı? Kürt-Arap yani etnik kimlik, Şii-Sünni yani dini mezhep farklılıkları üzerinden. Peki, Başbakan Erdoğan ikide bir ne diyor? Türk-Kürt, Alevi-Sünni, etnik farklıklarımız zenginliktir diyor, dini inançlarımızı farklı farklı yaşayacağız diyor. Elbette herkes inancını yaşayacak, elbette herkesin farklı bir etnik kimliği olabilir ama Erdoğan kim? Başbakan. Neyin Başbakan’ı? Türk devletinin. Ne yapması lazım? İnsanları birleştirmesi lazım. Ama o ne yapıyor? Ayrıştırıyor tıpkı İsrail’in istediği gibi. Sonuç açık o zaman, Erdoğan İsrail’le kol kola yürüyor ya da AKP Siyaseti ile İsrail atbaşı gidiyor, demektir bu.
Peki, sonuç nedir, bunca anlatımdan ne çıkıyor?
Türkiye savaştadır, örtülü bir savaşta. Ülkeler neden savaşır? Siyasi bir hedef ulaşmak için. Buradaki yani ülkemizdeki siyasi hedefleri belli; Kürdistan, tıpkı 90 yıl öncesi hedefleri gibi. Kendileri savaş ilan edemiyor, çünkü 1919’da ettiler, geldikleri gibi geri gittiler. Şimdi silahla gelemedikleri için yani, bu siyasi hedeflerine ulaşmak için savaş açamadıkları için, PKK diye bir örgüt kurdular ve bu örgüt eliyle bize saldırıyorlar, adına da terör diyorlar. Bu doğru değil, karşı karşıya kaldığımız mesele bir terör meselesi değil, örtülü bir savaştır.
Örtülü bir savaşa girmiş bulunan bir devletin bir hükümeti ne yapar?
Önce Türk Ordusu’nun savaşa hazır hale getirir, eksiği varsa tamamlar. Peki, bizim hükümetimiz kendi ordusuna yapılan saldırılar karşısında sessiz kalıyor, üstelik siyasi yargıya, ordumuz sanki teröristmiş gibi, ordumuz sanki terör örgütüymüş gibi, ordumuz sanki düşmanmış gibi işlem yapılmasına, destek veriyor, bu nasıl bir iştir! Kol kola gezdiği bu Amerika, Türk Ordusu’nun askerinin başına çuval geçiriyor, yine sessiz kalıyor, üstelik “nota verin ABD’ye” diyenlere de, “ bu müzik notası değil” diye gayri ciddi bir cevap veriyor, bu nasıl bir iştir!
Örtülü bir savaşla karşı karşıya kalan bir hükümet ne iş yapar?
Türk milletini hazırlar, milletin birlik ve beraberliğini güçlendirecek çalışmalar yapar. Peki ya bu hükümet milleti ayrıştırıyor, Kürt-Türk, Alevi,-Sünni diye ayrıştırıyor, nerdeyse ülke kardeş kavgasının eşiğine getirildi, bu ne iştir!

Bir devlet ve bu devletin hükümeti, örtülü bir savaşın içindeyse, ne yapar?

Bu savaşın ardındaki güçlere yani ABD’ye, AB’ye ve İsrail’e “ayağınızı denk alın, tanımıyorsanız bizi, açın Türk tarihini okuyun” der! Hükümet ayağa kalkar, “Ey dünya, varlığımıza kastedecek düşmanları tarihten silecek gücümüz vardır, ayağınızı denk alın!”der ve bu durumu bir nota ile tüm dünya devletlerine bildirir. Ama bizim hükümetimiz, varlığımıza kasteden bunlarla, ABD ile, AB ile, İsrail ile kol kola, aynı yolda yürüyor, bu ne iştir, nasıl bir iştir!
Uykudaki gözlerinizi açın artık! Savaştayız savaşta! Örtülü bir savaştayız ve bu savaş içimizde yapılıyor! Bildiğiniz düşman yok karşımızda, çünkü düşman içimizde!
Anadolu’da ateş var ve bu ateşle oynayanlar var! Bu ateş yakar, hepimizi yakar en başta, ateşle oynayanları yakar ve bu ateşe göz yumanları yakar!
Ey ülkeyi yönetenler!
Kendinize gelin artık! Bu ateşi söndürün! Bırakın “ileri demokrasi” “Kürt Sorunu” gibi lafları, sorun bizde değil sizde!
Ey Türk Milleti!
Bu gidişat iyi değil! Açın gözlerinizi!
Tez elden bu siyaseti değiştirin yoksa yanacağız, Anadolu yanacak, hepimiz, biz, ülkemiz, çocuklarımız ve geleceğimiz!
Açın gözlerinizi, bu gidişat, gidişat değil, hiç iyi değil…

Erdal Sarızeybek

0 yorum:

Yorum Gönder