Bu ülke kimi büyük sorunları uzun süre dert etmiyor, küçük olaylarla sevinebiliyor.
Cinayetler işleniyor. Oğullar şehit düşüyor. Örneği görülmemiş kazalarda insanlar ölüyor. Yaşamsal sıkıntılar her gün biraz daha büyüyor.Toplum kimi zaman pireyi deve, kimi zaman deveyi pire yapıyor.
Sosyal yaşantısındaki çarpıklıklar giderek daha göze batar hale gelmesine karşın… ateş düştüğü yeri yakar diyor. Evlerine, içlerine kapanıyor insanlarımız.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun saptadığına göre; örneğin erkeği üzerine kadın (kuma) getirenlerin sayısı 186 bin 762 ama…
Git sor kadına, bir ikinci kadın, bir üçüncü kadın getiren erkeğe boynu kıldan ince.
Yerli kumalar yetmiyormuş gibi ülkemize Fas’tan da getiriliyor.
Neredeyse bu insanlara teşvik primi ödenecek!
Bu arada hiç evlenemeyenlerin sayısı nüfusun neredeyse altıda biri: 13 milyon 701 bin 178!
Şaşırtıcı değil belki; bu ve benzeri rakamsal gerçeklere karşı çıkan, bu sorunlara çare, çözüm aramak gerektiğini soruşturana da, sorgulayana da rastlanmıyor.
Ne çare; böyledir benim memleketim!
***
Bilinmeyen bir şeymiş, iktidar saklamış saklamış da birden ortaya çıkarmış gibi yüksek iki yargı organını AKP anlayışına “benzetmek veya uydurmak” için hazırlanan yasa taslakları günlerdir fırtına estiriyor.
Önce Hizbullah tahliyelerinin ardından Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı verecekleri açıklandı.
Türbanlı nazeninler mimar, memur, yargıç, doktor… bireysel başvuru haklarını kullanarak kamuda da çalışmasına olanak sağlanacağını Başbakan savundu. Bu konu tartışılırken Yargıtay ile Danıştay kararlarının ancak Anayasa Mahkemesi’nin onayından sonra yürürlüğe girebileceğine ilişkin yasal düzenleme gündeme girdi.
Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı hükümetle bir araya gelemiyor.
Gelseler ne olacak? Başbakan bildiğinden şaşmayacak!
İyisi mi Köşk’e çıkayım dedi Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker; “Derdimizi devlete anlatalım. Araya girsin. Hukuk sistemini allak bullak edecek bu kararlardan (yasalardan) vazgeçsin!”
Hasan Gerçeker haklı. Tarafsız, devletin en yüksek makamı Köşk: Derde deva olabilir. Olabilir mi?
Köşk’teki de aylardır yargı reformu yapılmasını öngörüyor.
Hükümetin Yargıtay’la Danıştay’ı “değiştiren” hükümet tasarısını yargı reformunun bir gereği olarak görebilir mi? Görebilir!
Köşk ziyareti kamuoyuna ancak basmakalıp bir yorumla “yargı-hükümet krizinde Köşk devreye girdi” diye başlıklarla yansıdı.
Devreye girdi de ne oldu Köşk? Yargıtay Başkanı’na, hükümet tasarısı hele bir görüşülmeye başlasın, önüme gelsin, o zaman… icabına bakarız diye topu taca attı.
AKP iktidarında bireylerin de kurumların da başlarının çarelerine bakmak zorunda bırakıldıkları bir ülkedir benim memleketim!
***
Benim memleketimde yargısız infazlar izlendi. Anayasaya, yasalara aykırı telekulaklar devlet içinde kurumsallaştı.
Uzun tutukluluk süreleri cezaya dönüşmüş ama uluslararası hukuk kurumlarının da karşı çıktığı insan haklarına aykırı bu uygulamayı önleyecek önlemler düşüneceği yerde… benim memleketimde:
Silivri’de yatanların ulus iradesiyle özgürlüklerine kavuşturulmasını içeren bir öneriye karşı çıkacak kadar gaflet ve dalalet içinde olanlar ne yazık ki medyada da, anamuhalefet partisinde de boy gösterebildi.
Benim memleketimin Başbakanı, ikide bir hapishaneye (Pınarhisar Cezaevi’ne) tıkıldığından duyduğu ıstırabı anlatır da anlatır.
Öyle anlatır ki mahpus günlerini; hücrelerde yatmış, kuru ekmeğe talim etmiş, gün ışığı görmemiştir sanki. Ama benim memleketimin gözde gazetecileri hücrelerinde beş kitap fazla bulundurdukları için sorgulanır. Bayram günleri kantinleri kapanır. Armağan yün çorapla ısıtırlar ayaklarını. Hücrelerini temizlemek görevleridir.
Ha, Bay Başbakan’a, bir-iki ay yatacağı hapishane önceden aranır bulunur. Şike suçu işleyip RTE’ye bakmak için kendi isteği ile hapis cezasına çarptırılan Hasan Yeşildağ yazdığı kitapta anlatıyor: “RTE’nin yatacağı yer kesinlik kazanınca gider o hapishaneye. RTE ile kendine tahsis edilen koğuşu bir güzel temizletir. Duvarlar kâğıt kaplanır, zemine boydan boya halı döşenir. Elektrik ve sıhhi tesisatı yeniler. Çatıya manyetik bariyerler, bahçeye elektronik sensörler yerleştirir. Kör noktalara kameralar. Derin dondurucu…” Daha neler neler! Vs vs… ve:
Cezaevine teslim olduğunda mahkûmlar ve gardiyanlar tarafından krallar gibi karşılanır RTE.
Ama o Başbakan; Silivri’deki kardeşlerimin üzerine kilit üstüne kilit vurdurur.
İşte böyledir benim memleketim!
0 yorum:
Yorum Gönder