27 Ocak 2011 Perşembe

Sehven!..

Sehven!..

Nedendir bilmem, ben bu sözcüğe pek ısındım, “yanlışlıkla” anlamına geliyor…
“Sehven” dediğinizde, “yanlışlıkla” yaptığınız ve son derece vahim sonuçlar yaratan “hatalar” dahi ayrı bir sevimlilik kazanıyor sanki!.. Yapılan “ölümcül yanlışlık” adeta bir elma şekeri ambalajına sarılıvermiş gibi oluyor, masumlaşıyor!..
Örneğin, İkinci Ergenekon Davası sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi, bu “sevimli” sözcük sayesinde, 18.09.2008 tarihinden bu yana, yani 2 yıl 4 aydır Silivri Hapishanesi’nde tutuklu bulunuyor, iyi mi?.. Gencecik teğmene yapılan suçlama ne?.
- Ergenekon terör örgütünün talimatıyla Hizbut Tahrir örgütüne sızmak ve bu örgütü kaos planları için kullanmak… İstenen ceza müebbet hapis…
Pekii, bu korkunç suçlamanın delili nerede?.. Teğmenin cep telefonunda tabii!.. Tam 139 Hizbut Tahrir üyesinin telefon numaraları teğmenin cep telefonunda ele geçtiği için iddianamedeki suçlamalar doğru kabul ediliyor!..
Sonra ne oluyor? Neredeyse 2.5 yıl sonra sanık avukatlarının yoğun gayretleri sonucu, teğmen Çelebi gözaltına alındıktan sonra adli emanete teslim edilen cep telefonuna, Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde birilerinin 139 telefon numarasını eklediği ortaya çıkıyor, hem de iletişim Daire Başkanlığı’nın resmi yazısıyla!..
Daha sonra ne oluyor?. İstanbul Emniyeti, Silivri Mahkemesi’ne gönderdiği resmi belgede aynen şöyle diyor:
“…Konu ile ilgili yapılan çalışmalar sonucunda, Mahmut Oğuz Kazancı’nın (Hizbut Tahrir militanı) telefonuna ait rehber bilgilerinin ‘sehven’ Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna ait rehber bilgilerinin içine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiştir…”
Şimdiii, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün pek muhterem yetkililerine sormak lazım:
- Adını, sanını belirtmediğiniz ama “polis” olduğu kesin bu arkadaşlar, Adli Emanet’e teslim edilmiş olması gereken teğmenin telefonunu ne halt yemeye “sehven” alıp, “sehven” açıp, içine 139 telefon numarasını “sehven” yerleştirip, bir insanın tam 2.5 yıl “sehven” içerde tutulmasına resmen çanak tutuyorlar?.. Yaptığınız bu savunma “özrü kabahatinden büyük” özdeyişiyle birebir örtüşmüyor mu?!. Daha kaç tane delil üzerinde “sehven” tahrifatlar yapıldı?..
Tabii, hepsinin yerine bir tek soru da sorabilirdim:
- Siz, bizleri gerçekten salak mı sanıyorsunuz?..
***
Aslında soru çok…
Biz bu skandaldan sonra yüz binlerce sayfalık delillerin hangi birine, hangi gerekçeyle inanacağız?.. İşte Donanma Komutanlığı’ndan ele geçirildiği iddia edilen belgelerle ilgili, kargaları bile ağlatacak hatalar ortalığa saçıldı bile!. Askeri bilirkişi “Gölcük belgelerine 144 sahte Balyoz dosyasının eklendiğini” açıkladı!..
Balyoz avukatı Celal Ülgen 43 klasörlük belgelerde yüzlerce hata tespit ettiklerini örnekleriyle anlattı. En çok Özden Örnek’in yazışmalarına güldüm; imzasını “Donanma Komutanı” olarak atmış görünüyor. Ama o tarihte Deniz Kuvvetleri Komutanı, iyi mi?.. Hele darbeyi hazırladığı öne sürülen iki amiral… O tarihlerde, adamcağızlardan biri 4, diğeri 2 yıldır rahmetli olmuş durumda… Olmayan birlikler, olmayan görevler, yıllarca önce Hakk’ın rahmetine kavuşmuş subaylar, daha neler neler!..
- Ve, “sehven” karanlığa itilen bir ülke… Ne yazık!..
Bir Yurtsevere Mektup (98)
Sevgili kardeşim Balbay, İstanbul Emniyeti’nin skandal açıklaması, sizlerin ne tür “belgelerle” sehven içerde tutulduğunuzu bir kez daha ortaya koydu!.. Teğmen Çelebi’nin telefonuna yapılanlar, doğal olarak seni ve bilgisayarını aklıma getirdi.. “Ahh” dedim, “Balbay’ın, kopyası alınana kadar tam 7 gün ortalarda sürünen bilgisayarına ‘sehven’ neler kakalanmıştır neler!..” Bir trajedinin içinde akıl almaz bir gülünçlü oyun, gözümüzün içine baka baka oynanıyor…
Hafta sonu İzmir’deydik… Büyükşehir, Bayraklı ve Bornova belediyelerinin düzenlediği toplantılara, deyim yerindeyse insan aktı… Ali Sirmen, Serdar Kızık ve ben binlerce aydınlık insanla senin ve Tuncay’ın adına kucaklaştık… Üzerimdeki binlerce sevgi ve selamı iletiyorum kardeşim…
Seni ve tüm yurtseverleri sevgi ve özlemle kucaklıyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder