OKUYUCUM Çetin Haspişiren çok ilginç bir mesaj atmış. ABD arşivlerinden derlediği bu belgeyi sizlerle aynen paylaşmak istedim. Olay 1880 yılında, bundan 131 yıl önce ABD’de geçiyor. Şimdi sizden ricam, işin yılını ve ülke boyutunu unutun ve gazeteci John Swinton’un sözlerini günümüz Türkiye’sinde gazetecilik yapan “Liboş, satılık, dönek, cambaz, her devrin adamı, iktidar yalakası, devşirme gazeteci bozuntularına ve medya patronlarına” uyarlayın:
“Gazeteci Swinton 1880 yılında New York Times gazetesinde yazıyor. Günün birinde gazeteyi bir işadamı satın alıyor. Yeni patron onuruna görkemli bir toplantı düzenleniyor.Davetli olan gazeteciler konuşma yapacak, basının onuruna kadeh kaldırılacak. Surinton’u da bu amaçla kürsüye çağırıyorlar. Elindeki kadehle kürsüye çıkıp konuşmaya başlıyor. Salonda çıt yok… Ve tarihi bir konuşma yapıyor:
“Dünya tarihinin şu anına kadar Amerika’da özgür ve bağımsız basın diye bir şey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de.
Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalkıştığınızda, yazdıklarınızın basılmayacağım (gazetenin sayfasına girmeyeceğini) bilirsiniz… Çünkü çalıştığınız gazete size düşüncelerinizi özgürce yazmanız için değil, tam tersine yazmamanız için ücret öder.
Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokakta başka iş arıyor olacaktır.
Ben çalıştığım gazetenin herhangi bir sayısında düşüncelerimi apaçık yazsaydım, 24 saat dolmadan işten kovulurdum.
Gazetecilerin işi gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, olayları saptırmak, servet sahiplerine ve iktidarlara dalkavukluk etmektir.
Kendi günlük çıkarları uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır.
Bunları siz de biliyorsunuz, ben de.
Öyleyse şimdi burada “Bağımsız özgür basının (!)” şerefine kadeh kaldırmak saçmalığı da nereden çıktı?
Bizler sahnenin arkasındaki zengin adamların ve emperyalistlerin oyuncakları, kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız. Onlar ipleri çekiyor, biz dans ediyoruz.
Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı.
Bizler entelektüel fahişeleriz.”
Svrinton aynen bunları söyledi ve toplantıyı şaşkın bakışlar altında terk etti. Hemen ardında da gazetesinden istifa etti.
• • •
Şimdi gelelim 1880 yılının ABD gazeteciliğinden, 2011 yılının Türkiye gazeteciliğine!.. Daha doğrusu, 2011 yılının iktidar ve AKP gazeteciliğine!
Yukarıdaki tanımlara aynen uymuyor mu!
Gerçekleri yok etmek, düpedüz yalan söylemek, olayları saptırmak, servet sahiplerine ve iktidarlara dalkavukluk etmek, çıkarları uğruna yurdunu ve soyunu satmak!.. İpleri çekilince zıplayan zavallı kuklalar!..
“Özgür basın” haaa, korkmadan yayın yapan birkaç gazete dışında hangi özgür basın?
Korkutulmuş ve sindirilmiş medya patronlan, onlann emrindeki genel yayın yönetmenleri, köşe yazarlan topluluğu ve satılık, toplumu yalanlanyla kandıran bir iktidar basını!
Gazeteci John Svrinton, Amerika gazeteciliği için taa 1880 yılında söylediği bu sözlerinin, aradan 131 yıl geçtikten sonra çook uzaklardaki bir ülkede türeyen iktidar yalakası, hem de korkak basın için aynen geçerli olacağını acaba düşünür müydü!
EMİN ÇÖLAŞAN
31 Ocak 2011 Pazartesi
O günkü ABD’den bugünkü Türk medyasına -Emin Çöleşan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder