Bir kişi öldürüldüğünde faile ulaşılamamışsa, soruşturmayı derinleştirmek için yanıtı aranan sorulardan biri şudur:
- Bu cinayet kimin işine geldi, bundan kim ya da kimler kazançlı çıktı?
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) öncülüğünde pek çokkurumun katılımıyla gerçekleştirilen Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında, katledilen aydınlarımız anıldı.
Bu haftanın bir mihenk taşı olarak belleklerde yer etmesini, ancak duyarlı insanların sorumluluğunun tüm yıl devam etmesini dilerim.
Girişteki soruya yanıt olabilecek bir adıma değinmek istiyorum.
Cumhuriyet Kitapları “Demokrasi Kitaplığı” adı altında katledilen aydınlarımızın eserlerinden seçmeler yayımlıyor.
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, her biri kendi ilgi alanlarında onlarca eser verdiler. Bu eserlerin ortak paydalarına baktığımızda şunları söyleyebiliriz:
- Tümü laikliğin önemini kuru bir söylem olarak değil, demokrasinin olmazsa olmaz bir koşulu olarak vurguladı.
- Tümü aydınlanmanın, bütün küresel değerlerini süzüp Türkiye gerçeklerine uyarlanması için çaba harcadı.
- Tümü Atatürk’ü yeni kuşaklara içi boş sözlerle değil, bilimsel, toplumsal gerçeklerle anlatmayı, görevden öte, varlık nedeni bildi.
- Tümü bağımsızlık konusunda hassastı.
Örnekler uzatılabilir ama, burada kesip şu saptamayı paylaşalım:
Yukarıda aktardığımız maddelerden rahatsız olanlar, aydınlarımızın katlinde sorumluluk sahibidir!
***
Katledilen aydınlarımızın da içinde olduğu, özellikle son 30 yıla damgasını vuran şöyle bir tanım var:
Faili meçhul cinayetler.
Bunların açıklığa kavuşması, Türkiye’de demokrasinin yol alması için başlıca koşuldur. Yola çıkış rehberi olarak da şu seçilebilir:
Nereden gelirse gelsin, hedefi, amacı ne olursa olsun, terörün her türlüsüne hayır.
“Faili meçhul cinayetler”in yanına koymak istediğim bir tanım var:
Sonucu meçhul davalar…
Bir başka deyimle buna, “faili meşhur hukuk cinayeti” de denebilir.
Ergenekon davası başta olmak üzere bu alanda önemli yol alındı.
Dün, “delil hukuku” ile ilgili aktarabilecek yüzlerce örnekten birkaçına değindik.
Bu davalar öyle bir kurgu ile oluşturulmuş ki, içine giren kaybolur, dışarıdan bakan ürker.
Sonucu meçhul davalarda, Türkiye’nin kuruluş temelleriyle doğrudan ilgili kurumları ve onların belli başlı, sembol olabilecek temsilcilerini hedef seçtiler.
***
Sonucu meçhul davalarda tek gerçek var: İnsanların tutuklu yargılanması.
Mısır’da meydana gelen olaylar, beni ister istemez Mısır gezilerime götürdü. Tepemizden geçen göçmen kuşlarla orada Nil deltasına selam da gönderirim.
Eski Mısır’da firavun tahta çıktığında piramidi, yani mezarı da yapılmaya başlanıyordu. Firavun öldüğünde, yeniden dirileceğine inanıldığı için, tüm çevresini de diri diri mezara koyuyorlardı.
Benzetmede hata olmaz; bizlerin çıkmamak üzere hapiste kalmasını isteyenler, bunu gizli ya da açık söyleyenler, ifade etmese bile yorumlarıyla bu değirmene su taşıyanlar, Silivri’yi adeta bir piramit haline getirmek için her şeyi yapıyorlar.
İnsanları diri diri toprağa gömmekten daha vahşi bir seyirlik oyunla karşı karşıyayız.
31 Ocak 2011 Pazartesi
Sonucu Meçhul Davalar -Mustafa BALBAY
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder