23 Ocak 2011 Pazar

Yooo! Bu Kadarı da Olmaz Balbay!


İleri demokrasimizin simgeleri giderek çoğalıyor.
Önceleri bir bakana, bir başbakana sesini duyurmak isteyenler pankart açtılar.
Bu protesto biçimini iktidara uygun
görmeyen polis, pankart açanları yaka paça yerlerde sürükleyerek dışarı çıkardı.
İktidar adına konuşana ayağa kalkıp sorunları saptırıyor, ulusu kandırıyorsunuz diye görüş bildiren bir iki öğrenci neye uğradığını şaşırdı…
Baktılar ki pankart açmayı, ayağa kalkıp görüş bildirmeyi iktidar polisi uygun görmüyor.
Bir torba yumurta ile konuşmacıyı dinlemeye veya sahneye arzı endam eylemesini beklemeye başladılar.
Yumurtaları kürsüde demokrasi dersi vermeye, öğrenci etiği ve üniversiteli olmanın erdemini anlatmaya hazırlanan konuşmacının başında patlattılar.
Hükümet ayağa kalktı. Dünyanın pek çok demokratik ülkesinde örneği görülen yumurtalı protestoya karşı söylenmedik söz bırakmadı.
Yumurtayı yemedikleri, iktidarın başına attıkları için öğrencilerin gelişmiş beyinden yoksun olduklarını iddia edecek yorumlar getiren ileri demokrat anayasa profesörlerine bile rastlandı.
Daha sonra ellerindeki yumurta ile gösteri yapanlar da gözaltına alındı.
İleri demokrasimizde ileriye gidildi; protesto eylemlerinin arasına ıslık da katıldı.
Stadyumlara gizli kameralar yerleştirildi.
Islık çalanlar gizlice saptanıp hemen polise oradan da adliyeye… doğru cezaevine.
Duruşmaları tamamlanmadan, ıslıklama suçlamasından hüküm giymeden artık Metris de olur… Silivri’de mi, Allah’a kalmış…
Yatarlar da yatarlar, aylarca, yıllarca… Bir de bakarsınız genç yaşta girdiği tutukevinden orta yaşta çıkıyor.
Islık çalarak beyefendiyi protesto ettikleri için…
Recebistan Cumhuriyeti’nde adalet!
Bir özür bile dilemez.
***
Hizbullahçılar 180 insan öldürür.
Dışarıda!
Eli silah tutanlar, balyoz gibi adamlar darbe sanığı!
Dışarıda!
Hırsızlar, üç kâğıtçılar, yolsuzluk uzmanları, halkı da devleti de dolandıranlar, devlete karşı suç işleyenler… dışarıda!
Mustafa Balbay altı yüz seksen sekiz gündür içeride!
Not defterini delil diye gösteren Ergenekon savcılarının iddiasına göre…
…Balbay postmodern darbelere görülmemiş, işitilmemiş tarihsel bir örnek verdi.
Kalemi cebinde, daktilosu elinde; Çankaya’daki Ahmet Rasim Sokak No: 14’deki Cumhuriyet bürosundan çıktı.
Bir koşu Kızılay’da Başbakan’a ulaştı.
Hükümeti devirmeye girişecekti ki… Aylardır içeride!
Havadaki kargaları güldürecek mizahi bir senaryo.
***
Yargının adaletin, insan haklarının, ulusal ve uluslararası hukukçuların uzun tutukluluk süresinin cezaya dönüştürülemeyeceğini ilan eden kararlarına karşın Silivri hukukunun kulakları sağır!
Balbay her cuma olduğu gibi son cuma günü de tahliye talebinde bulunurken; “Artık adalet değil, ceza dağıtmak peşinde koşuluyor” diye acaba kime seslendi?
Kapıdaki gardiyanlara mı?
Silivri’de dört duvar arasında yatanların özgür sesi Balbay ve diğerleri “sonucu meçhul bir davanın tutuklusu!”.
Hayret hatta dehşet verici uygulamaya, uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesine iktidardan olsun muhalefetten olsun karşı çıkmayan yok.
Laf çok, ama çözüm yok! Uzun süreli tutukluluğun cezaya dönüşmesi bir türlü engellenemiyor.
Siyaset kapılmış gidiyor seçim rüzgârına.
Aylardır her cuma olduğu gibi son cuma günü de yine tahliyesini isteyen Balbay “Benim vicdanım, beynim özgür. Bedenimin de özgür olmasını istiyorum” diye sesleniyor yargıçlara.
Aldığı yanıt mı?
Hem vicdanın hem de beynin özgür kalacak… üstelik “bedeninin de özgür kalmasını” isteyeceksin ha?
Yooo bu kadar olmaz! Tahliye bir kez daha ret!
Özgürlüğün sesi Silivri’nin yüksek duvarları arasında bir kez daha boğuluyor!

Cüneyt Arcayürek

0 yorum:

Yorum Gönder