Parti liderleri ülke sorunları üzerinde kafa yoracak yerde birbirlerine yakışık almayan sözcüklerle saldırıyor.
Başbakan, CHP’nin halkı direnişe çağırmasını eşkıyalık diye niteliyor.Ana muhalefet ise davranışlarıyla, konuşmasını süsleyen argo sözcüklerle asıl eşkıyayı ilan ediyor: RTE!
Başbakan’ın sürekli halkı provoke ettiğini söyleyen Kılıçdaroğlu’nun saptamasına göre, RTE’nin küfürlü, kışkırtıcı konuşmalarının kaynağında “sağlık sorunları” yatıyor.
“Ruh hali iyi değil” diyor.
Başbakan’ın kimi sağlık sorunları olduğu biliniyor. (Diyabet) şeker hastası olduğu yazılıyor, konuşuluyor. Yalanlanmıyor.
Şekerin yükselmesi veya düşmesi durumunda değişen, hırçınlaşan “ruh hali uyguladığı politikalara yansıyor”.
Nitekim şu eşkıya tartışması politik irdelemelerine yansıyan ruh haline tipik bir örnek.
Can Dündar’a dünkü demecinde bir kez daha yinelemiş bu gerçeği CHP Genel Başkanı…
…“İyi olmayan” ruh halinin RTE’nin demokratik rejim aleyhine sonuçlar verdiğine de işaret ederek…
Bir olasılığı da gündeme taşıyor: “Mussolini dönemine hazır ol” Türkiye!
***
“Ben de insanım. Sinirlendiğim zamanlar oluyor” diyen bir gerekçe saldırgan, kışkırtıcı üslubunu “makul ve makbul” gösterebilir mi?
RTE 365 günün 360 günü bir gün ağzını kilitler, küfürle, hakaret yüklü sözcüklerle konuşmaz ise, ertesi günü muhalefete, medyaya, kendi gibi düşünmeyenlere söylemediğini bırakmıyor.
CHP’nin Yargıtay ve Danıştay’ın bünyesinde siyasal amaçlı değişiklikler yapan yasayı TBMM Adalet Komisyonu’nda sert biçimde eleştirmesi, konuşmaları AKP çoğunluğunun beş dakikayla sınırlamasından sonra CHP milletvekilerinin komisyon üyeliklerinden istifa etmeleri… RTE’ye mutat güncel saldırganlığını bir kez daha sergileme fırsatını verdi.
Anayasaya göre beş üye istifa edince yeni üyeler seçilinceye kadar komisyonun çalışmalarına ara vermesi gerekiyor ve bu gerek yerine getirilmezse komisyonun kabul ettiği tasarı Anayasa Mahkemesi’ne gidecek!
Hani denize düşen yılana sarılır derler ya; benzetmek gibi olmasın ama CHP’nin son davranışını özetleyen açıklamalar buna benziyor.
Anayasaya, yasalara, geleneklere göre siyasal kimliğini kapı önünde bıraktığı sanılan Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’i, anayasaya aykırı duruma “müdahale etmeye” çağırıyor.
Oysa, eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un yorumuna göre Palandöken’de kayak yapan, tarafsızlığını yitirmiş Meclis Başkanımızın “ayakları kayacağı yerde ağzı kaymış!”
Zira 2011 Haziran’ında RTE’yi üçüncü kez başpehlivan ilan eden demeçler veriyor.
***
Yargıtay Başkanı Gerçeker; Başbakan’a gidip yüksek yargının bünyesini değiştirecek yasa üzerinde bir rapor hazırlayacaklarını, bu nedenle tasarının Meclis’te görüşülmesine ara verilmesini rica ediyor.
Başbakan, “Bakarız!” deyip geçiyor ve tabii…
…AKP çoğunluğu bildiğini okumaya devam ediyor! Ne Yargıtay’ın ricası, ne anayasaya göre komisyon çalışması… Başına buyruk bir demokrasi anlayışı egemen.
Bu gelişmeler yıllardır RTE’nin muhalefetin sesine kulak vereceğini… demokrasiyi gardıroba asmış bir kafanın muhalefetle diyaloğa önem vereceğini sananların ne kadar yanılgı içinde olduklarını bir kez daha kanıtlıyor.
Yargıtay Başkanı ile biçimsel demokrasi gereği görüşen bir Başbakan, Adalet Komisyonu’nun çalışmalarına beş üyenin istifasından sonra ara vermesini kabul eder mi sanırsınız?
Şimdi bir yol yöntem arayıp bulacaklar ve anayasa, yasa, içtüzük bir yana, dilediği gibi yasa çıkaracak, siyasetin bir parçası olan diğer girişimlere devam edecek!
***
Demokrasinin içine şey ettiğinin şeyi yapmakta olan RTE’ye kimi aklı evvel yazarlarımız; Mısır gibi ülkelere RTE’nin neden “demokrasi ihraç etmediğini” sorup soruşturuyorlardı dünkü yazılarında.
Kimileri de RTE’ye akıl veriyor: Arap ülkelerindeki kargaşaya “müdahale etmesini” istiyordu.
Ülkesini demokrasiye muhtaç duruma düşüren bir Başbakan… antidemokratik yollara başvurarak tek adamlık peşinde koşan bir iktidar sahibi…
…Arap ülkelerine demokrasi ihraç edecek ha?
Başlayın gülmeye!
1 Şubat 2011 Salı
Başına Buyruk Demokrasi… Cüneyt Arcayürek
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder