S
AYIN seyirciler, Eminanım-Hayrünisanım arasında oynanmakta olan son derece heyecanlı ve çekişmeli maçta Eminanım hücum taktiği ile oynuyor. Yine başanlı bir gol atü.
Hayrünisanım bu konuda konuşmadı ama yakınlanna “Biraz bekleyin, Eminanım’a gol atma sırası elbet bana da gelecek” dediği iddia edildi.
Sayın seyirciler, Türkiye bu ikili arasındaki küslüğü konuşuyor. Devre arasında görüşlerini sorduğumuz bir izleyicimiz şöyle dedi:
“Aman inşallah bu küslük kocalarına yansımasın.”
Bir başka seyirci bu görüşe karşı çıktı:
“Kocalarının arasını maşallah çok iyi görüyorum. Baksanıza, birinin kocası tak diye kanun çıkarıyor, öbürünün kocası şak diye onaylıyor. Devlet işleri son derece çabuk yürüyor.”
• * •
Eminanım bu son golü Hayrünisanırn’a nasıl attı? Efendim, Hanımefendi’nin 56. doğum günü imiş. Bu vesile ile kendisine Belçika’dan bir ödül vermek istemişler. Orada Crans Montana diye bir kuruluş varmış. Ödülü onlar vermiş.
Bu ödülü alıp gelsin diye Eminanım’ın emrine devletin ATA uçağı verilmiş. Yanına Devlet Bakanı Egemen Bağışla kansı Beyhan, sonracığıma kızı Sümeyye, bazı AKP milletvekilleri ile gazeteciler takviye güç olarak eklenmiş.
Yağcılık olsun diye değil, içlerinden geldiği için Egemenle kansı Eminanım’a uçakta bir demet beyaz gül takdim etmişler, aynı zamanda doğum günü pastası kesilmiş.
Tam pasta kesilirken Egemen bilgisayarını açmış ve bir şarkı yükselmiş:
“İyi ki doğduuun Emineee…”
Pardon, “İyi ki doğdunuz Sayın Eminanuıım!.. Happy birthday to you…”
Devletin uçağındaki bu görkemli tören sırasında resimler çekilip gazete ve televizyonlara servis edilmiş, dünkü gazetelerde yayınlanması sağlanmış.
Sonra Brüksel’deki Türk gazeteciler de hanımefendi için pasta kesip mübarek doğum gününü kutlamışlar.
Hiçbiri yağcılık mağcılık için değil, içlerinden öyle gelmiş!
Daha sonra Eminanım Brüksel’de bir konuşma yapmış ve “Kadının itibarının güçlendirilmesi” ödülü kendisine verilmiş.
Bu çok, ama çok değerli ödülün Eminanım’a verilmesi için Devlet Bakanı Egemen aracılık etmiş.
Eminanım yaptığı konuşmada “Bu ödülü bütün kadınlarımız adına alıyorum” demiş.
Demek ki o haliyle bütün kadınlarımızı temsil ediyormuş!
Merak ettim, bütün bunlar olurken acaba Hayrünisanım ne düşünmüş! Öyle ya, en başta gelen rakibi kendisine bir gol daha atmış ve Hayrünisanım’dan tık yok.
Sen hem Çankaya’da oturan “Bir numaralı Türk kadını (!)” olacaksın, hem de ödül yansında böylesine geri kalıp ha babam de babam gol yiyeceksin!
Bunların arasını bozan dedikoducular kahrolsun.
Ben bu olayda Egemen’in yerinde olsaydım Belçika yetkilileri ile sıkı bir pazarlık yapıp aynı ödülün Hayrünisa’ya da verilmesini sağlardım. Böylece ödül töreninde Emine-Hayrünisa ikilisi hazır bulunur, oracıkta öpüşüp koklaşır ve ister istemez banşırlardı.
Onlan banştırmak için bundan daha iyi bir fırsat olur muydu!
Ama gel gör ki, Egemen, Tayyip’in adamı. Dolayısıyla torpilini Eminanım için kullanmış!
Pek yakında inşallah Hayrünisanım’a da çok daha büyük ödüller verilecek, o da devletin uçağına atlayıp bir sürü yere gidecek, nice goller atacak ve işte o zaman Eminanım çatlayıp patlayacak sayın seyirciler!
Yüzbaşının güveni
GAZETE ve televizyonlarda manşete çekilmiş bir haber… “Şırnak’ta görevli bir yüzbaşı, askerlerin hemen yanındaki hedef tahtasına defalarca ateş etti. Ya askerlerden biri yaralansaydı, ölseydi!”
Ekranda ben de gördüm. Yüzbaşı hedefe tabancayla yakından ve ayakta ateş ediyor. Sonra yere eğilip bacaklarının arasından arkaya dönüyor ve yeniden ateş ediyor. Yaptığı elbette tehlikeli ama ölen veya yaralanan yok.
Özel Harp birliklerinde görev yapan bir Türk subayının özgüveni.
Yıl 1991, ya da 1992 idi. Genelkurmay Başkanlığı Ankara’daki Özel Harp Birliklerini gezmek için gazetecileri davet etmişti. Orası daha sonra AKP döneminde Bülent suikastı (!) nedeniyle basılan, kozmik odalarında arama yapılan yer.
O gösteriyi rahmetli Uğur Mumcu’nun da bulunduğu bir gazeteci ekibiyle izlerken aklımız gerçekten durmuştu. /
Dağlarda terörist kovalayan bu subayların yapmayacağı şey yoktu.
Hiç unutmuyorum, bir binbaşı ve başka bazı subaylar, yüzbaşının Şırnak’ta yaptığı aynı gösteriyi orada bizim gözlerimizin önünde sergilemişlerdi.
20-25 metre mesafede insan vücudu ölçülerinde bir hedef. Hedefi iki yanında iki subay tutuyor. Subaylar ateş ederken biz korktuk ve gözlerimizi kapadık. Sonra subaylar aynen Şırnak’taki yüzbaşı gibi öne eğildiler ve bacaklarının arasından arkaya doğru ateş etmeye başladılar. Tam isabetti. Kurşunlar bir santim sapsa, orada birileri ölebilirdi.
Özel Harp subaylarının becerileri ve özgüvenleri sergileniyordu. Onları kutlamaktan başka yapacak bir şey yoktu.
Hiç unutmuyorum, o subaylardan birinin resimlerini sonraki yıllarda gazetelerde görmüş ve oradan tanımıştım, ismi Kaşif Kozinoğlu idi ve MİT’te görev yapıyordu.
Demek ki çok özel eğitimli ve seçmece Özel Harp subayları böyle tehlikeli işler yapabiliyor. Medyada ise iki günden beri kıyamet koparılıyor:
“Nasıl yaparsınız bu tehlikeli işi! Ya askerler ölseydi!”
Askere saldırmanın en son gerekçesi!
GÜLE GÜLE VURAL BEY
GAZETEMİZİN yazarlarından Vural Savaş bugün son yazısını yazdı. Artık gazetemizden ayrılıyor. Ben Vural Bey’i bir demokrasi kahramanı olarak görürüm.
Özellikle Yargıtay Başsavcısı olarak görev yaptığı dönemde aslanlar gibi mücadele vermiş, emekli olduktan sonra yazıları ve konuşmalarıyla yüz binlerce insanın gönlünü aydınlatmış, laik Atatürk Cumhuriyeti nin yılmaz savunuculuğunu üstlenmişti.
Bugünkü son yazısını dikkatle okuyun lütfen. Orada sadece bir tek cümlesine katılmıyorum. Diyor ki “Yazarak hiçbir şeyin düzelmeyeceğini anladım.” Katılmadığım cümlesi bu…
Ve yazısını şöyle bitiriyor:
“İç düşmanlarımızın ve onları destekleyen emperyalist güçlerin Allah belasını versin, Allah Türk milletini korusun. Son dileğim budur.”
Vural Savaş’a kendim ve gazetem adına çok teşekkür ediyorum, “Keşke ayrılmasaydı” diyorum ama kendi tercihidir ve saygı duyuyorum.
Güle güle Vural Bey, bundan sonrası için size sağlıklı, mutlu, başarılarla dolu bir yaşam diliyorum.
EMİN ÇÖLAŞAN
0 yorum:
Yorum Gönder