28 Şubat 2011 Pazartesi

Kızamık Şaşkınlığı - Işık Kansu

Kızamık Şaşkınlığı
Hani neredeyse artık bir ortaçağ hastalığı olması gereken kızamık, günümüz İstanbulu’nda salgın.
Yok oradan geldi, yok şuradan geldi. Bunlar bahane. Kızamık var mı, yok mu, önemli olan bu…
Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu da aynı konuya değiniyor:
“2010’da 7, 2011 başından itibaren sadece İstanbul’da tespit edilen 24 vakanın hepsi de ülke dışından mı gelmiştir? Bu noktada tespit edilen vakalar ‘yerli vaka’ olarak kabul edilmelidir. Kaldı ki İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü hekimlere gönderdiği yazıda 2011 yılının başında 2005 yılından bu yana ilk kez İstanbul’da ‘yerli kızamık olgusunun’ görüldüğü belirtilmektedir. Bu durum kızamık virüsünün ülkemiz topraklarında halen var olduğunun en önemli kanıtıdır.”
Bu belirleme, Halk Sağlığı Kolu’na şu soruları sorduruyor:
- İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü yazısında kızamıkla mücadelede aşılama kadar önemli olan sürveyans (hastalık bildirimi ve izlemesi) sistemine hassasiyetin ve duyarlılığın azaldığı belirtilmektedir. Hassasiyet ve duyarlılık neden azalmıştır? Sağlıkta Dönüşüm Programı gibi piyasacı ve özelleştirmeci bir program yürütmekte olan Sağlık Bakanlığı bu azalmanın sorumlusu değil midir?
- 2010’da Türkiye’de laboratuvarla ispatlanmış 9 kızamık olgusu görüldüğü izlenmektedir. Kızamık vakaları “geliyorum” demiştir, bu zaten beklenen bir durumdur. Aynı veri tabanı kriterlerine göre kızamık eliminasyonunda her 100 bin nüfus için 2 olası kızamık vakası beklenmektedir. Buna göre İstanbul’da yılda 260 olası/şüpheli kızamık vakası beklenmesi gerekir. Tespit edilmesi gereken bu “olası” vakaların ne kadarı tespit edilebilmiştir?
- Bildirim sistemindeki değişiklikler, birinci basamağın yeniden yapılandırılması sonrası kızamık dahil tüm bulaşıcı hastalıkların bildiriminde belirgin düşüş yaşanmasından “bilimsel kuşku” duyulmuş, herhangi bir çalışma yürütülmüş müdür?
- İstanbul’da boş kalan ve bir türlü doldurulamayan aile hekimliği pozisyonları ile neredeyse 500 bin kişinin aşılama hizmetleri nasıl yürütülecektir?
- Koruyucu hekimliğin vazgeçilmez öğesi olan birinci basamak sağlık hizmetleri aile hekimliği sistemi adı altında parçalayan, entegrasyonunu bozan, devlet binalarını hekimlere kiraya veren, hekimleri “işletmeci” gibi gören, devlet ve üniversite hastanelerini işletmeleştiren bu sistem, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede nasıl hassas ve duyarlı olacaktır?
TTB Halk Sağlığı Kolu’nun bir saptaması daha:
“Sağlık Bakanlığı’nın kızamık eliminasyon programı birçok faktörün etkisiyle hedefinden şaşmıştır.”
Kanıksadık galiba: Türkiye’de her olgunun şaştığına şaşmıyoruz artık.
Uğruna Ne Yasalar…
“Yüksek yargı bugüne kadar uyumaktan başka bir şey yapmadı” diyen Türkiye’nin ilk iktisatçı Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, nasıl Anayasa Mahkemesi üyesi olmuş, anımsayalım. Uğur Mumcu, 11 Aralık 1990’da şunları yazmış:
“Anayasa Mahkemesi üyeliği için Sayıştay Genel Kurulu’nca yapılan seçimde sonuç alınamayınca yasa değiştirildi. Önce Sayıştay Genel Kurulu’nun her boş yer için iki aday belirleme yetkisi ‘her boş yer için üçer aday seç­me’ olarak değiştirildi. Ayrıca komisyon değişiklikten önce üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile toplanıp seçim yaparken bu toplantı için ‘salt çoğunluk’ yeterli görüldü. Böylece Sa­yış­tay üyeliği seçim yetkisi iktidar partisi tekeline verilmiş oldu.
Bu yasa değişikliği yapıldıktan sonra dokuz üye komisyonca seçilmiş; bu üyelerin de katılımı ile yapılan genel kurul top­lan­tı­­sında yapılan oylama ile Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösterilmiş, Cumhurbaşkanı da (Turgut Özal) Kılıç’ın ‘evinde televizyon sey­redip seyretmediğini’ saptamak için ‘gizli bir soruşturma’ yap­tırdıktan sonra uğruna yasa değiştirilen bu Sayıştay üyesini Ana­yasa Mahkemesi üyeliğine seçmiştir.
‘Hayırlı uğurlu olsun’ diyemiyoruz. Çünkü böyle bir seçim ne hayırlıdır, ne de uğurlu.
Neden mi? Sayıştay üyeliği seçiminde yasal kurallara da uyulmamıştır.”
Uğruna yasa değiştirilmiş olan Haşim Kılıç hangi dönemde Anayasa Mahkemesi başkanı olmuştur? Başbakan olması için uğruna anayasa değişikliği yapılmış olan Recep Tayyip Erdoğan’ın dediğim dedik döneminde.
Yasa kılıfına uydurulunca, haliyle yargı da uyumuş oluyor…
Hangi Özgürlük?
Abdullah Gül’ün “çok olağanüstü değişim süreci” diye tanımladığı Afrika ve Ortadoğu’daki gelişmelerin önünü, arkasını, geleceğini daha iyi anlamak için İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in sözlerine kulak vermek gerekiyor.
Kendisini Arapların “Müslüman Kardeşi” olarak tanımlayan Hamaney, Mısır ordusunu eylemcileri desteklemeye çağırıyor ve diyor ki:
“Müslüman Mısır halkının uyanışı bir İslamcı özgürlük hareketidir.”
Dikkat edin, ayaklananların önünde hep Tahran’a yakın düşen örgütler ya da Şiiler var…

Işık Kansu

0 yorum:

Yorum Gönder