10 Şubat 2011 Perşembe

Rum Patrikhanesi; Türkiye Cumhuriyeti ile dalga mı geçiyor?


Bartholomeos, 1991’de patrik olduktan sonra çok uzun zamana yayıldığı süreç içinde, daha sonra ortaya çıkan birtakım politikaları devreye soktu. Bunlardan birisi yabancı uyruklu din adamlarını Patrikhanede barındırmak/çalıştırmak oldu. Nitekim 1996 yılında açtığımız ve TCK 175.1’den ilk içtihat olan ve “Paskalya Davası” olarak bilinen süreçte sanık konumunda olan ve sonra tecil edilse de şeklen 5 ay hapis cezası alan Metropolit Yakovos (Haralambos Sofraniadis) ile birlikte davaya konu olan Paskalya ayininde iki yabancı uyruklu kaçak çalışan papaz da bulunuyordu.1
Bartholomeos’un patrik olmasından itibaren, sayıları altı ile sekiz arasında değişen, Yunan asıllı ve Yunan ya da başka bir ülkenin uyruğunda olan papazlar, başka bir amaçla buradaymış gibi gösterilerek ve vizelerinin bitiminde yurda çıkış/giriş yapmak şeklinde burada kaçak olarak papazlık yapmaya başlamışlardı.
“Yeterli din adamımız yok.” şeklindeki söylemlerine karşın o tarihte, Patrikhane’de altmış kadar din adamı vardı ve bunların yirmiye yakını da “Metropolit” rütbesindeydi.
Amaç; 1500 kişiden az olan Rum Cemaati’nin dini ihtiyaçlarının karşılanması ise bu kişi başına hesaplandığında çok fazla bir sayıdır. Bu bağlamda örnekleme yapılırsa; 500 kişilik Bulgar Ortodoks Cemaati’nde sadece tek bir papaz vardır.
Buradaki amaç; Ekümenik Patrikhane’ye “maiyet” temini ise o zaman da bu çok az bir sayıdır. Masum amaçlarla lanse edilen ve Türkiye’yi, Heybeliada Ruhban Okulu kozunu kullanan Amerika ve AB ülkelerinin yoğun baskısı sonucunda bu politika semeresini 2010 yılında verdi ve 13 Rum papazı 2010 Ekim ayında Türk vatandaşı yapıldı.2
Rum Patrikhanesi lehine talepler içeren, uluslararası baskılar bir yandan süregelirken, bir yandan da Patrikhane’nin yaptığı iç kulis çalışmalarının eseri olan bu süreç aslında 2004 yılında çok net ve bir o kadar da cüretkâr olarak başlamıştı.
2004’de Rum patriği Bartholomeos ani bir kararla 12 metropolit rütbesinde din adamında oluşan Rum Patrikhanesi Sen Sinod’unda, 6 yabancı uyruklu din adamına görev verdi. 2004 itibariyle Patrikhanede yirmi civarında metropolit seviyesinde din adamı aslında vardı ve 6 Aralık 1923 tarihli ve 1092 sayılı Valilik kararına göre; Patrik ve diğer din adamlarında Türk Vatandaşı olma şartı aranıyordu. Bu süreçte de zaten Türk vatandaşı olmayan bir patrik ve din adamı (resmen) görev yapmamıştı. 1925’te bu Valilik kararını delmeye çalışmışlar ama muvaffak olamamışlardı.
30 Ocak 1923’te imzalanan, “Türkiye ile Yunanistan arasında Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol”un 1. Maddesi şöyledir:
Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine (exchange obligatoire) girişilecektir.
Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.”
1925 yılında mübadeleye tabii bir Yunan uyruklu metropolit olmasına karşın, bir oldubitti ile patrik seçilen “Konstantin Araboğlu” meselesindeki işleyen süreç, Türkiye’nin bu konu üzerinde geçmişteki tavrını ortaya koymak adına çok önemlidir. Konstantin Araboğlu’nun 1925’te mübadelede gereği Türkiye dışına gitmemesi için bir Bizans oyunu yapıldı ama bu oyun tutmamış ve kendisi Sirkeci’den bizzat İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı’nın nezaretinde bir trene bindirilerek Yunanistan’a gönderilmiştir.
Bunun üzerine Yunanistan; Türkiye’ye tekrar savaş açma tehdidinde bulunduğu ve hatta iki kıta asker yedeğini de göreve çağırdığı pek hatırlanmayan bir tarihi gerçektir ve bu hezeyan; Avrupa devletlerinin Yunanistan’a “Ne yapıyorsunuz?” şeklindeki tepkisi/baskısı üzerine bitmiş ve seçilmiş patrik olduğunda ısrar eden Konstantin Araboğlu’nun (sözde) istifası ile kriz sonlanmıştı.
Türkiye’nin o tarihte, böyle bir durumdaki tavrını anlama adına; Patrik Konstantin’in sınır dışı edilmemesi için Yunanistan’ın müdahalesi üzerine Başbakan Fethi Okyar’ın 4 Şubat 1925’te T.B.M.M ‘de yaptığı konuşma da çok önemlidir:
“Muhterem arkadaşlar! Son günlerde mübadil sıfatıyla memleketimizden ihraç edilmiş olan Araboğlu Konstantin’in ihracı dolayısıyla Yunanistan Hükûmetinden protestoyu havi bir nota almış olduk. Arzu buyurursunuz ki bu nota üzerine hâsıl olan vaziyet-i siyasiye hakkında meclis-i âliye biraz izahatta bulunmaktayım. (Teşekkür sesleri) …
… Efendiler, bu mübadilin hareketi dolayısıyla ve malum âlileriniz olduğu veçhile Yunanistan’da birçok heyecanlar hâsıl olmuş birçok mitingler ve birçok protestolar yapılmış, Türk Hükûmeti’nin bütün Ortodoksluk âlemine karşı bir tecavüz yaptığı ilan edilmiş ve bu hususta bütün Hıristiyanlık efkâr-ı umumiyesinin Türk Milleti’ne husumetini celp için bazı teşebbüslerde bulunulmuştur. (Eski halleridir sesleri)…” 3
Dışişleri Bakanı Şükrü Kaya Bey ise aynı tarihte yapılan gizli celsede şöyle konuşmuştur:
“Binaenaleyh ne kadar gitmiş, gelmiş papaz varsa amaç bunları İstanbul’a tekrar sokmaktır. (…) Bu fikri kabul ettikten sonra bir gün Yunan tabiiyetini haiz bir metropolitin Patrik olmasını dahi temin etmektedir. Çünkü mübadele muahedesi mucibince; tarafeyn topraklarına ayak basan mübadiller derhal bulunduğu yerde tabiiyetini iktisap eder, yani bir Rumelili buraya ayak bastığı günde mutlaka Türk olmuştur. Bir Anadolulu Selaniğe ayak bastığı gün Yunanlı olmuştur…” 4
Batı Trakya’daki Müftülere ve Türklere 1923’ten itibaren süregelen baskılar tarihteki yerini muhafaza etmektedir. Bunları göz önüne aldığımızda; Batı Trakya Türkleri ve Müftülükler ile Rum Cemaati ve Rum Patrikhanesi’nin edinimlerinin “mütekabiliyet” esaslarına ne kadar uygun olmadığı da negatif anlamda bir gerçektir.
Türk ve Yunan ilişkilerinde ne yazıktır ki; ne kadar alırsa alsınlar, ne kadar edinimler sağlarlarsa sağlasınlar “Yunan/Rum taraflarının gözleri doymamakta” ve daima artı bir edinim daha elde etmek için çok da kabiliyetli oldukları “Bizans Entrikaları” devrede olmaktadır.
1925’ten itibaren, TC Vatandaşı olmayan bir papazın, Rum Patrikhanesi’nde görev yapması kuralı da bu şekilde 1948’e kadar sürdü! Amerika destekli bir papaz olan ve ABD Başkanı Truman’ın özel uçağı ile gelerek adeta bir gövde gösterisinde de bulunan “Patrik Athenagoras” için yabancı/Türk formülü; şahsın ülkeye varmasından önce alınan bir Bakanlar Kurulu Kararı ile aşıldı. Kendisine uçağın merdivenlerinden daha inmeden devrin İçişleri Bakanı tarafından Türkiye pasaportu verildi.
1948 ile 1972 yılları arasında Patrik olan Athenagoras dönemi; ilk başta bu gün de olduğu gibi Rum Cemaati’nin papaz ihtiyacının karşılanması diye başlayan, sonra ise bıktırıcı bir şekilde sürekli olarak T.C. yapılmak istenen papaz listelerinin Türkiye’nin önüne konduğu bir süreçtir.
Athenagoras’ın, “Kanlı Papaz Makarios”u “Kıbrıs Başpiskoposu” olarak tayin etmesiyle başlatılan Kıbrıs’taki süreci ise bu makalenin konusu olmamakla birlikte vurgulamakta fayda vardır!
Şimdi tarihin tekerrürü şeklinde yine Türkiye’nin önüne listeler konmaya başlandı. 2004 yılında tüm yasa ve yönetmelikleri hiçe sayarak ve yirmiye yakın Türk vatandaşı metropolit olmasına karşın “Yeterli din adamımız yok!” şeklinde tepki de vererek 12 kişilik dini meclislerinde hâlâ 6 yabancı uyruklu papaz bulunduruyorlar.
2004’te bu girişime çok fazla tepkiler oldu. Şu anda internette de bulunan bu haberlerden biri şöyledir
“İstanbul Valiliği’nin başlattığı inceleme sonuçlarının İçişleri Bakanlığı tarafından önümüzdeki günlerde Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmesi bekleniyor. Yasal prosedüre göre, yabancıların Türkiye’de bir göreve atanabilmesi için Dışişleri ve İçişleri’nden, oturma ve çalışma izni alması gerekiyor. Patrikhane’ye 6 yabancı metropolitin atanması konusuyla ilgili İçişleri Bakanlığı’nın haberi olmadığı öğrenildi.”
Tarafımızdan açılan bir davanın, bir anlamda Türkiye üzerinde Rum Patrikhanesi’nin “Ekümenik” sıfatının hukuken mümkün olamayacağı şeklindeki 13 Haziran 2007 tarihli Yargıtay kararının elimize geçmesinden sonra5 bu yabancı Sen Sinod üyeleri hakkında birkaç kişi tarafından dava müracaatları yapıldı. Bunlardan biri de tarafımızdan, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na 23 Kasım 2007’te yapılan suç duyurusudur. Dilekçedeki şüpheliler Rum Patriği Dimitri Barholomeos Arhondoni ve altı yabancı uyruklu hakkındaki müracaatımız ne yazıktır ki takipsizlikle sonuçlandı.
Şimdi enteresan bir süreç var!
* 12 kişiyi tamamlamıyoruz diye 6 yabancı uyruklu papaz ile yasalarımızı deldiler.
* 28 Şubat 2011’e kadar seçilen papazlar üzerinde, TC olanlarla yer değiştirmek şeklinde bir tasarruf yapmayarak 6 yabancı ile Sen Sinod çalışmaları devam etti.
* 17 Yunanlı papazı TC yapmak istediler, sakıncalılar elendikten sonra kalan 13 papaza TC verildi.
* 1 Mart 2011’den itibaren Sen Sinod üyeliği yapacak papazlarda haliyle TC olan 13 kişi arasından seçim yapılmasını beklemek en doğalıdır.
* Ama öyle olmadı! Alınan bilgilere göre 6 gerçekten Türk Vatandaşı olanlar dışında 13 “taze” Türk Vatandaşı papaz arasından sadece 1 kişiye görev verilmiş, diğer 5 papaz yine Türk Vatandaşı olmayanlar arasından görevlendirilmiştir.
* Ve son bir önemli haber:11 başka Yunan asıllı papazın daha TC olması için yeni bir müracaat yapıldığı şeklinde duyumlar var!
TARİH TEKERRÜR EDİYOR!
Patrik Athenagoras’ın bilinen taktiği aynen tekerrür etmekte ya da Rum Patrikhanesi teşekkül halinde ve adım adım ilerlemekte…
Batı Trakya ağlıyor! Seçilmiş müftüler görev yapamıyor, atanmış müftülerle ilgili internette biraz gezmek durumu gözler önüne sermektedir.
Batı Trakya’daki Türk vakıflarında, derneklerinde Türk adı yasak!
Burada ise ayrıcalıklı Rum Ortodoks Cemaati var…
Batı Trakya’da zaten Yunana göre hiç Türk yok!
Orada Müslüman Yunanlı Vatandaşlar var!
Burada; Rum Patriği’nin gece maazallah dişi tutsa, başta Yunanistan ve AB ülkeleri bunu “Türklerden” bilecekler…
Rum Patrikhanesi’nin maiyetini (istediği gibi) tamamlaması için daha kaç Yunan asıllı papaza ihtiyaç var? Bari bunu toptan söylesinler…
SONUÇ:
Yazılarımızda “argo” ifadeler kullanmamaya özen göstermekteyiz fakat “Rum Patrikhanesi; Türkiye Cumhuriyeti ile dalga mı geçiyor?” dersek bu söylem için lütfen bağışlayınız ama gerçekten ve yürekten şunu soruyoruz:
“Rum Patrikhanesi; Türkiye Cumhuriyeti ile dalga mı geçiyor?”
Bir bilen varsa lütfen yanıtlasın…

BOJİDAR ÇİPOF

0 yorum:

Yorum Gönder