G
özaltına alınan gazeteciye savcıların şu haberi neden yazdın diye sorduğu…
…tutukluluğun cezaya dönüştüğü… Ergenekon adı verilen davanın siyasal bir dava olduğunun artık yadsınamadığı……Washington yönetimi adına gazetecilerin gözaltına neden alındığını anlamakta zorluk çektiğini duyuran ve Türkiye’de basın özgürlüğünün varlığını kuşkuyla karşıladıklarını duyumsatan Amerika Büyükelçisi’nin sözlerini içişlerimize karışmak diye değerlendiren…
…hâlâ basın özgürlüğünün varlığından söz edenlerin yönettiği bir ülkede yaşamanın sıkıntıları ile boğuşur…
…A’dan Z’ye, Çankaya’dan Başbakanlık’a değin işbaşında olanların basın özgürlüğüyle ilgili vurdumduymazlığı sadece içimizde değil, dışarıda da hayretle izlerken…
…gazetelere düşen bir haberi okuyunca güldüm ağlanacak halimize.
Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Çankaya’daki AKP’liye teşekkür etmiş. Neden: Çankaya’daki Tahran’da tutuklu 2 Alman gazetecinin serbest bırakılmasını sağlamış!
Çankaya’daki bir gün olsun AİHM’den içimizdeki hukuk kurumlarına kadar bütün otoritelerin karşı çıktığı tutukluluğun cezaya dönüşmesi olaylarına kılını kıpırdatmıyor.
Delilleri karartmaları veya kaçmaları olanaksız olanların havadan bir lafla; kuvvetli şüphe adı altında yıllardır içeride yatmalarına sesini çıkarmıyor.
Nedir bu yanlış, yalan uygulamalar diye hükümeti uyarmıyor.
2 Alman gazeteciyi kurtarmış, tebrikleri kabul ve ilan ediyor!
***
Mustafa Balbay, iki yıldır Silivri’de, hükümetin yargı aracılığıyla uyguladığı maddi manevi işkence altında.
Ne kaçması mümkün ne de delil karartması.
Tam 25 kez Silivri mahkemesine tahliye başvurusu yaptı.
25 kez 1’e karşı 2 oyla istemi reddedildi.
Bu sırada iradesi dışında bir gelişme oldu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, partinin Balbay ile Tuncay’ı 12 Haziran seçimlerinde aday göstereceğini söyledi.
Açıklama belki erkendi ama gazetecilik yapmaktan başka hiçbir çabası, düşüncesi, amacı olmayanlarla ilgili bu açıklama toplumda olumlu yankılandı.
Mustafa Balbay ve Silivri’de yatan arkadaşlarımızın yargı önündeki düşüncelerinden, gazetecilikten ödün vermeyen tutumunu dikkate alan kimi yazarlarımız, Balbay’ın siyasete girmesine karşı çıktı.
Oysa öneri toplumda desteklendi, medyada olumlu karşılandı.
***
Ben Balbay’la tutuklanmak üzere gözaltına alındığı 5 Mart’a kadar aralıksız, cumartesi pazar, bayram demeden tam 15 yıl her gün birlikte oldum.
Güncel olayları konuştuğumuz gibi özel yaşamlarımızdaki sıkıntıları da, mutlulukları da paylaştık.
Balbay’a iki kez milletvekilliği önerildi, o gazeteci kalmayı yeğledi, reddetti.
Ama bu kez durum farklı.
Siyasal kimlik kazandırılan dava, Balbay’ı siyasete itti.
Nitekim mahkeme heyetine ve basına yaptığı açıklamada bu gerçeği vurguladı: “…Bugüne kadar yaşamımı gazeteci olarak geçirdim. Bundan sonraki yaşamı siyasetçi olarak sürdürmem gerektiğine ve… yerine göre mücadelenin siyasal zemine kayabileceğine inandım…” dedi.
Bu inancını pekiştirecek bir gerçeğe değinelim:
Sosyal demokrat bir gazetenin sosyal demokrat bir yazarı, Balbay’ın, sosyal demokrat bir partide siyaset yapması yadırganabilir mi?
***
Balbay, -açıkladığına göre- hem siyaset yapacak hem de kalemini bırakmayacak.
Böyle düşündüğüne, hem milletvekili hem de yazarlığı bir arada götüren Falih Rıfkı Atay’ı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’yi örnek gösteriyor.
Çok doğru. Zira bugün Atay’ı, Yunus Nadi’yi şu veya bu ilin milletvekili, siyasetçi diye anan var mı toplumda? FR Atay yazar, Yunus Nadi Cumhuriyet’in kurucusu ve sahibi yazar diye tanınıyor, anılıyor.
***
Balbay’ın siyasete girme kararını her açıdan mantıklı, gerekli buluyor, gönülden destekliyor ve gerçekleşeceğine de inanıyorum.
Yıllardır tanıdığım Mustafa Balbay’ın; katılacağı siyasal bünyeye de…
…-altını çizerek söylüyorum- “bir siyasetçi-yazar” olarak gazetesine de, demokrasiye de, her alanda özgürlük savaşımına da önemli, olumlu katkıları olacağına da…
Tünelin ucundaki ışığa koşan arkadaşlar, kardaşlar:
Davranalım: Gün; siyasetçi olacak, yazar kalacak Balbay’ı destekleme günüdür.
Cüneyt Arcayürek
…hâlâ basın özgürlüğünün varlığından söz edenlerin yönettiği bir ülkede yaşamanın sıkıntıları ile boğuşur…
…A’dan Z’ye, Çankaya’dan Başbakanlık’a değin işbaşında olanların basın özgürlüğüyle ilgili vurdumduymazlığı sadece içimizde değil, dışarıda da hayretle izlerken…
…gazetelere düşen bir haberi okuyunca güldüm ağlanacak halimize.
Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Çankaya’daki AKP’liye teşekkür etmiş. Neden: Çankaya’daki Tahran’da tutuklu 2 Alman gazetecinin serbest bırakılmasını sağlamış!
Çankaya’daki bir gün olsun AİHM’den içimizdeki hukuk kurumlarına kadar bütün otoritelerin karşı çıktığı tutukluluğun cezaya dönüşmesi olaylarına kılını kıpırdatmıyor.
Delilleri karartmaları veya kaçmaları olanaksız olanların havadan bir lafla; kuvvetli şüphe adı altında yıllardır içeride yatmalarına sesini çıkarmıyor.
Nedir bu yanlış, yalan uygulamalar diye hükümeti uyarmıyor.
2 Alman gazeteciyi kurtarmış, tebrikleri kabul ve ilan ediyor!
***
Mustafa Balbay, iki yıldır Silivri’de, hükümetin yargı aracılığıyla uyguladığı maddi manevi işkence altında.
Ne kaçması mümkün ne de delil karartması.
Tam 25 kez Silivri mahkemesine tahliye başvurusu yaptı.
25 kez 1’e karşı 2 oyla istemi reddedildi.
Bu sırada iradesi dışında bir gelişme oldu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, partinin Balbay ile Tuncay’ı 12 Haziran seçimlerinde aday göstereceğini söyledi.
Açıklama belki erkendi ama gazetecilik yapmaktan başka hiçbir çabası, düşüncesi, amacı olmayanlarla ilgili bu açıklama toplumda olumlu yankılandı.
Mustafa Balbay ve Silivri’de yatan arkadaşlarımızın yargı önündeki düşüncelerinden, gazetecilikten ödün vermeyen tutumunu dikkate alan kimi yazarlarımız, Balbay’ın siyasete girmesine karşı çıktı.
Oysa öneri toplumda desteklendi, medyada olumlu karşılandı.
***
Ben Balbay’la tutuklanmak üzere gözaltına alındığı 5 Mart’a kadar aralıksız, cumartesi pazar, bayram demeden tam 15 yıl her gün birlikte oldum.
Güncel olayları konuştuğumuz gibi özel yaşamlarımızdaki sıkıntıları da, mutlulukları da paylaştık.
Balbay’a iki kez milletvekilliği önerildi, o gazeteci kalmayı yeğledi, reddetti.
Ama bu kez durum farklı.
Siyasal kimlik kazandırılan dava, Balbay’ı siyasete itti.
Nitekim mahkeme heyetine ve basına yaptığı açıklamada bu gerçeği vurguladı: “…Bugüne kadar yaşamımı gazeteci olarak geçirdim. Bundan sonraki yaşamı siyasetçi olarak sürdürmem gerektiğine ve… yerine göre mücadelenin siyasal zemine kayabileceğine inandım…” dedi.
Bu inancını pekiştirecek bir gerçeğe değinelim:
Sosyal demokrat bir gazetenin sosyal demokrat bir yazarı, Balbay’ın, sosyal demokrat bir partide siyaset yapması yadırganabilir mi?
***
Balbay, -açıkladığına göre- hem siyaset yapacak hem de kalemini bırakmayacak.
Böyle düşündüğüne, hem milletvekili hem de yazarlığı bir arada götüren Falih Rıfkı Atay’ı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’yi örnek gösteriyor.
Çok doğru. Zira bugün Atay’ı, Yunus Nadi’yi şu veya bu ilin milletvekili, siyasetçi diye anan var mı toplumda? FR Atay yazar, Yunus Nadi Cumhuriyet’in kurucusu ve sahibi yazar diye tanınıyor, anılıyor.
***
Balbay’ın siyasete girme kararını her açıdan mantıklı, gerekli buluyor, gönülden destekliyor ve gerçekleşeceğine de inanıyorum.
Yıllardır tanıdığım Mustafa Balbay’ın; katılacağı siyasal bünyeye de…
…-altını çizerek söylüyorum- “bir siyasetçi-yazar” olarak gazetesine de, demokrasiye de, her alanda özgürlük savaşımına da önemli, olumlu katkıları olacağına da…
Tünelin ucundaki ışığa koşan arkadaşlar, kardaşlar:
Davranalım: Gün; siyasetçi olacak, yazar kalacak Balbay’ı destekleme günüdür.
Cüneyt Arcayürek
0 yorum:
Yorum Gönder