SEVGİLİ okuyucularım, AKP-Tayyip ikilisinin yargı oyunlan bitmiyor. Şimdi son noktayı Yargıtay ve Danıştay’ı zaptederek koymaya hazırlanıyorlar. Referandumla aldıklan yetki sonrasında Hakimler Savalar Yüksek Kurulu (HSYK) ile Anayasa Mahkemesini ele geçirmeyi başardılar.
Bu iki kuruluş artık tamamen iktidarın-hükümetin elinde.
Şimdi CHP ağlaşıyor “Yargıtay-Danıştay yasası çıkarsa Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz” diye!
Hangi Anayasa Mahkemesi’ne gideceksiniz kardeşim? Eskiden kalan birkaç üyesi dışında orası artık AKP’nin şubesi, yan kuruluşu oldu. Siz ağzınızla kuş tutsanız, oradan hukuka uygun, sizin lehinize bir karar çıkması söz konusu değil.
Anayasa Mahkemesi öyle de, HSYK farklı mı?
Nedir HSYK? Türkiye’deki bütün adli ve idari yargı hakim ve savcılarının atama ve nakil işlemlerini yapan yüksek kurul!
Referandum sonrasında iktidar orasını da -seçtiği yeni üyelerle- zaptetti. Şimdi HSYK, aynen Anayasa Mahkemesi olayında olduğu gibi, eskiden kalan iki üç üyesi dışında tamamen AKP çoğunluğundan oluşan bir yargı şubesine dönüştü.
Ancak HSYK’nın çok önemli bir özelliği daha var:
Yargıtay ve Danıştay üyelerini de HSYK seçiyor!
Şimdi bu son cümleden yola çıkıp Türkiye’de yargı üzerinde oynanmakta olan AKP-Tayyip oyununu biraz daha irdelemek gerekiyor.
• • •
İktidar HSYK’yı ele geçirip eşeğini sağlam kazığa bağladıktan sonra timsah gözyaşlan dökmeye başladı! “Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükü çok fazla. Bu yükü azaltmak için buralara yeni üyeler seçelim ve kararların daha hızlı çıkmasını sağlayalım. O halde bir yasa çıkaralım ve üye sayılarım arttıralım!”
Yeni üyeleri kim seçecek?
HSYK!
Bu kurul kimin emrinde ve hizmetinde? Onun yeni üyelerini birkaç hafta önce kim seçti?
AKP kesimi.
0 halde ne olacak?
Yargıtay ve Danıştay’a yeni üyeler olarak kendi adamlarım seçecekler ve oralarda da çoğunluğu ele geçirecekler. Böylece bu iki yüksek yargı organından, iktidarın hoşuna gitmeyen kararlar çıkmasını engelleyecekler.
Oynanan oyun bu kadar basit!
Şimdi Mecliste görüşülmekte olan bir yasa tasansı hazırladılar.
Yargıtay’da 250 olan üye sayışım 387 yapacaklar. Başka bir deyişle, oraya kendi seçmece adamlarından 137 adet yeni üye seçip çoğunluğu ele geçirecekler.
Danıştay’da ise 95 olan üye sayışım 156 yapacaklar. Başka bir deyişle oraya da kendi seçmece adamlarından 61 adet yeni üye seçip çoğunluğu ele geçirecekler.
Kim seçecek bu yeni üyeleri?
AKP’nin elindeki HSYK seçecek!
Böylece Türk yargısında dikensiz gül bahçesi yaratılmış olacak.
Siz sevgili vatandaşlanmız da, bundan sonra yargıya her işiniz düştüğünde çevrenizdeki AKP milletvekillerinden, il ve ilçe başkanlarından ve öteki AKP’lilerden yardım istemek zorunda kalacaksınız. Dilek ve temennilerinizi onlara iletecek, gereken ne ise onu yapacaksınız!
Böyle yargı olur mu?
Yargı, hükümetin emrine böylesine verilir mi?..
Ve böyle bir oyun dünyanın hangi ülkesinde millete “Yargı reformu yapıyoruz” diye yutturulur?
• • •
Yargı hükümetin emrine girdiği takdirde, bizi çok daha büyük bir tehlike bekliyor olacak. İktidar, tüm hakim ve savcılara emir verme, direktif verme yetkisine sahip olacak. Sonra şu gibi laflar havada uçuşacak:
“Eğer istediğimiz karan verirsen seni Yargıtay’a (Danıştay’a) üye seçeriz…”
“Eğer bu davada istediğimiz kararı verirsen HSYK’ya söyleriz, istediğin yere atanırsın…”
“Dava edilen falanca bizim adamımızdır. Kararım onun lehine verirsen biz de bunu unutmayız, sana kıyak yaparız…”
Bu rezaletler birbiri ardına sürüp gidecek. Bir bölümünü bileceğiz ama çoğunu ruhumuz bile duymayacak. Örneğin ben şimdi bir hakim biliyorum, verdiği karar nedeniyle kendisine “Yargıtay’a üye seçme” sözü verildi. Hem de yetkisiz partililer tarafından! “Sen kararım o doğrultuda ver, ötesini bize bırak” denildi. İlk Yargıtay seçiminde -seçildiği takdirde- bu ismi burada açıklayacağım.
• • •
Sevgili okuyucularım, bütün bu oyunlar, bütün bu numaralar üstelik “Yargı reformu… İş yükü çok birikmişti” yutturmacası altında yapılıyor.
İş yükü!.. Sadece Yargıtay ve Danıştay’ın mı iş yükü fazla? Mahkemelerde ve adliye binalarında durum nedir? Türkiye’nin her yöresinde her hakim ve savcı, iş yükü altında inliyor, boğuluyor. Doğru veya yanlış kararlar yıllar sonra çıkıyor.
Peki siz o konuda hükümet olarak ne yapıyorsunuz?.. Hiçbir şey!..
Hakim ve savcı, iktidann umurunda bile değil. “Yargı reformu” onlar için yok… Çünkü amaç yargıda dört ayrı yeri ele geçirmekti.
Anayasa Mahkemesi ve HSYK ele geçirildi, geriye kaldı Yargıtay ve Danıştay. Onlar da yakında çıkması beklenen yasa ile zaptedildiğinde, iş bitmiş olacak.
Bu rezalete, hukuksuzluğa, yargının iktidann oyuncağı yapılmasına hükümetin ve onlann yargıdaki adamlan dışında herkes karşı.
Yüksek yargı, barolar, avukatlar karşı çıkıyor ama kim takar!..
Yasa tasansı bir süre sonra Meclis Genel Kurulu’na gelecek, orada üzerinde güya görüşmeler yapılacak, otomatik oy makinesi olan AKP milletvekilleri tarafından kabul edilecek ve nokta koyulacak.
O AKP milletvekilleri ki, yarıdan çoğu önümüzdeki dönem -bizzat Tayyip’in söylediği gibi-bir daha listeye konulmayacak.
Sulan sıkıldı, seçime kadar biraz daha sıkılacak ve sonra posaları çöpe atılacak… Ve onlar hiç sıkılmadan, seçime kadar son görevlerini oy vererek yerine getirecekler!
Türk milletine “Yargı reformu” diye yutturulmak istenen ilacın tarifi işte böyle. Mahkemelerde görürsünüz… Adaletin simgesi olan bir kadın heykeli vardır. Elinde terazi, gözleri bağlı. Terazi eşitliği simgeler. Gözlerin bağlı olması “Adalet davacının ve davalının kimliğini dikkate almadan karar verir” anlamındadır.
Mahkemelerde bir de “Adalet mülkün temelidir” diye yazar. Yani adalet devletin temelidir. Bu gidişle bu yazı da yakında değişir ve yerine söyleşi aşılırsa şaşırmayın!
“Tayyip mülkün temelidir.”
• • •
1960 yılının nisan ayı idi. Diktatör olan Adnan Menderes Meclis’ten Demokrat Parti milletvekillerinin oylan ile bir yasa geçirmiş, iktidar milletvekillerinden oluşan Tahkikat Komisyonu kurmuştu. Anayasa çiğnenmiş, yargının görevi bu komisyona devredilmişti.
Komisyon özellikle muhalif gazetecilerin ifadelerini alacak, sorgulayacak, ev ve işyerlerinde arama yapacak ve gerekirse tutuklama kararı verecekti.
Yargının görevi yasama ve yürütme organına devredilmiş, yargı siyasete alet edilmiş, Anayasa resmen çiğnenmişti.
İki ay sonra 27 Mayıs oldu. Menderes bunlann cezasını idam edilerek ödedi çünkü Anayasa’yı çiğnemek o günkü yasalanmızda idamı gerektiren suçtu. Siz bakmayın şimdi Menderes sömürüsü yapan, oy avcılığı için onun ardından timsah gözyaşlan döken sahtekarlara!
Tarih tekerrürden ibarettir. Geçmişte yargıyla oynayanlar hesap verdi, günümüzde oynayanlar da elbet verecektir.
EMİN ÇÖLAŞAN
0 yorum:
Yorum Gönder