MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü, yani şu toprakları istilacılardan kurtarıp bu cumhuriyeti kurmuş insanı bütün yönleriyle, askerliğiyle, devrimciliğiyle, insancılığıyla yıpratmak, mirasını batırmak, düşüncelerini sıfırlamak için hiç fırsat kaçırmayanlar var. Elverişli vesile bulunca koku almış böcekler gibi karanlık köşelerinden çıkıp kemirme işine koyuluveriyorlar.
Yeni fırsat, Tunus’tan başlayıp Kuzey Afrika’yı, neredeyse bütün Arap dünyasını sarsan ayaklanmalardır. Bunların hepsi tam işlerine gelmez ama, böcekler için olayların Tunus’tan başlamış olması önemli. Çünkü Kemalist Türkiye’de olanlara yapılmak istenenlere en yakın benzerlik orada var. Devrilen Zeynel Abidin bin Ali’den önce Habip Burgiba ile başlayan bir benzeyiş söz konusu. Tunus Cumhuriyeti’ni kuran, yasalarıyla, bayrağıyla, laikliğiyle ve hedefleriyle Atatürk Türkiyesi’ne özenme çabasını başlatan oydu.
Tabii, zaman ve yer bakımından o örnekten uzaklaştıkça benzerlikler azalıyor. Ayrıca, çağdaş Türkiye’yi kuran adamın eşsizliğini, bazı Batılıların bile dedikleri gibi “her topluma nasip olmayan bir nimet” olduğunu da buna eklerseniz, benzetmelerle akıl yürütmenin yanlışlığı kendiliğinden ortaya çıkar ama, böcekler açısından hiç önemli değil bu. Onlar için, “Mustafa Kemal gibi başlanırsa sonuç şimdiki Tunus gibi olur” diyebilmek önemli.
Şaşırtıcı olan, çoğu zaman bunu söyleyenlerin, vaktiyle Fransa’da mürekkep ve başka şeyler yalayarak Marksist, hatta Leninist geçinmiş eski solcular oluşlarıdır. O “dönmüş”ler, eğer unutmamışlarsa herhalde biliyorlardır ki, Fransız İhtilali’nin etkili akımlarından biri “Jakobenler” denen tarikatçı topluluktan kaynaklanır. Jakobenizm, soyut özgürlüğe değil “özgürleştirme” denen bir sürece inanır. Belki, çok kaba bir genellemeyle, üretim araçlarının mülkiyet altyapısını değiştirme açısından Bolşevik devrimine, yasal ve kurumsal yapıları değiştirme açısından da Kemalist devrime benzetilebilecek süreçler söz konusudur. Ne var ki, bu tür rejimleri eleştirenlerin yanlış uygulamalara mı, yoksa özde savundukları çıkarlar açısından böyle ekonomik ve sosyal bir özgürleştirme kavramına mı karşı çıktıkları pek belli olmaz. Dönüp dolaşarak neyi ve kimleri savunur ya da kemirir duruma geldiklerine, nelerin ve kimlerin emrine girdiklerine bakarak hüküm verebilirsiniz.
Kaldı ki Kemalist devrim, Tunus’tan Yemen’e kadar uzanan örneklerden farklı olarak, kusurlarına ve yanlışlarına karşın yine de demokratik ve laik bir cumhuriyet kurup bugünlere getiren bir toplum yaratabildi. Kemirme niye? Yoksa ters yöne götürülmesi mi isteniyor?
0 yorum:
Yorum Gönder