24 Şubat 2011 Perşembe

Teğmen Çiğiltepe!.. -Ümit Zileli

 Teğmen Çiğiltepe!..


 kadar zayıf, o denli narin görünüyordu ki, sanki tutmaya kalksanız kırılacak gibiydi…
Tam 30 aydır Silivri’deydi… Tutuklanmasından 29 ay sonra, cep telefonuna emniyet müdürlüğünde birileri tarafından “yanlışlıkla!” 139 terör örgütü üyesinin telefon numaralarının yüklendiği bizzat emniyet tarafından itiraf edilmişti!..
- Ama o hâlâ tutukluydu!..
Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi, 18 Şubat Cuma günü Silivri Mahkemesi’nde söz istedi, kürsüye geldi.. O narin, o tutmaya kalksanız kırılıverecekmiş hissi veren gencecik adam, başına örülmeye çalışılan “dijital pusu”yu tek tek, belgeleriyle anlattıktan sonra konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“11 Şubat 2011 saat 20.45’te düşmanın sinsi savaş silahı olan bazı kanallardan mahkeme kapılarının komutanlarımın üzerine kilitlendiğini duydum ve üzüntüyle izledim. Hakaret olarak kabul ediyorum.. Sebep kaçma şüphesi.. Siz Mustafa Kemal’in askerlerinin cepheden kaçtığını gördünüz mü?. Komutanlarım sınırları açsanız, çekip gitmezler. Onları Hizbullahçı mı zannettiniz…
Buradan Türk milletine, Genelkurmay Başkanı nezdinde tüm komutanlarıma ve silah arkadaşlarıma sesleniyorum: İçiniz rahat olsun. Biliyoruz ki bu bir savaştır. Savaşta asker yaralanır, asker esir düşer, asker ölür. Bunların bilincindeyiz. Biz Türk subayıyız. Bizim için hak yok, vazife vardır. Merak etmeyin; burası bize zindan değil ÇİĞİLTEPE’dir.. Onuru karşısında yaşamını hakir gören Albay Reşat Çiğiltepe’nin vazife anlayışıyla buradayız. Mustafa Kemal’in, “Size ölmeyi emrediyorum!” emri bizler için halen geçerlidir. Ve sonsuza kadar geçerli olacaktır.
Endişe duymayın; Teğmen Çelebi’yi geçemeyenler onu yetiştiren komutanlarına ne yapabilir!. Cephede bir Mehmet vardı. Şimdi 150 Mehmet var. Cephe şimdi daha da güçlü…
Şimdilik bu saldırıya 3 günlük açlık greviyle karşılık veriyorum. Bu bir kaçış değil, komutanlarımın ve silah arkadaşlarımın sinsice tuzağa düşürülmesine tepkidir, hukuksuzluğu reddediştir, ülkemin uçuruma sürüklendiğinin işaret fişeğidir.. Ve bu şartlarda sizden tahliye talep etmem, benim için vatana ihanetle eşdeğerdir. Mevzubahis vatansa bundan gayrı kalan her şey teferruattır…
Şimdi kapıları kapatın!. Yüzümüzü ışığa doğru uzatacağız… Giyotin inecek.. Tekrar uzatacağız.. İnecek.. Uzatacağız.. Kesmeyecek.. Kazanacağız!..”
Mahkeme arasında sevgili Balbay ve Tuncay Özkan’la görüşürken, az önce sanık kürsüsünde o “dev konuşmayı” yapan gencecik teğmenin bana doğru geldiğini gördüm. Saygıyla uzattı elini, “doğruları yazdığınız için minnettarız..” diye başladı… Boğazımın düğümlendiğini hissettim, elimi kaldırıp sözünü kestim ve yalnızca o üç sözcüğü söyledim:
- Vatan size minnettardır…
Bir Yurtsevere Mektup (102)
Sevgili kardeşim Balbay, geçtiğimiz cuma günü Silivri Mahkemesi’ndeki kucaklaşmamız esnasında beni bir kez daha hayretler içinde bıraktığını itiraf etmem gerek!. Öncelikle sağol, varol; Yıldız Kenter, Esin Afşar, Şükran Soner, Fazilet Kuza ve benim de içinde bulunduğum topluluğa moral verdin, kahkahalara boğdun!.. Ama ben asıl, Evliya Çelebi’nin 400. doğum yıldönümüyle ilgili projeni heyecanla anlatırken bi tuhaf oldum… Sanki içerde olan bizler, dışarda olan sendin! İkinci kitabın “Zulümname”yi 5 Mart Cumartesi günü Ankara’da imzalayacağız derken baktım sen üçüncü kitabın nisan ortasında hazır olacağı müjdesini verdin.. Sol elin iyice alışmış yazmaya, belli!..
Senin ve Tuncay’ın siyasete fiilen katılma ve aday olma kararınıza çok sevindim. Tıpkı dışardaki milyonlarca aydınlık insan gibi.. Zaten nereye gitsem, kiminle konuşsam hep aynı istek, “Bizim oradan aday olsunlar!”… Ortak yargı ise şu:
- Önümüzdeki dönem Meclis şenlenecek!..
Seni ve tüm yurtseverleri, dışardaki milyonlar adına sevgi ve özlemle kucaklıyorum…

Ümit Zileli

0 yorum:

Yorum Gönder