13 Şubat 2011 Pazar

Yapmayın arkadaşlar! -Emin Çöleşan

Yapmayın arkadaşlar!

YAPMAYIN ARKADAŞLAR!
BDP’li milletvekilleri Meclis kürsüsünde konuşurken Abdullah Öcalan’dan “Sayın Öcalan” diye söz etmişler. Bunun üzerine bazı AKP milletvekilleri çok kızmışlar, BDP’lilere hitaben “Sen ona sayın diyemezsin, o sayın değildir” diye bağırmışlar falan filan!..
Bunun üzerine Meclis’te kavga çıkmış, birbirlerine yumruk mumruk atmışlar, kitap fırlatmışlar!
Güleriz şu AKP’nin ağlanacak haline!
Yav kardeşim, siz değil miydiniz bundan birkaç ay önce resmen ve fiilen “Kürtçülük açılımını” başlatan!
Siz değil miydiniz bu açılım doğrultusunda Kuzey Irak’tan sevk edilen PKK’lı terörist kafilesini Habur Sınır Kapısı’nda görkemli törenlerle karşılatan!
Siz değil miydiniz o kafilenin ayağına hakimleri ve savcılan ile seyyar mahkeme gönderen!
Siz değil miydiniz hemen oracıkta çadır mahkemesi kurduran!..

Ve siz değil miydiniz o mahkemeye Ankara’dan emir gönderip “Salon ola ki bu herifleri tutuklamayın. ifadeleri alındıktan sonra hepsi serbest bırakılacak” diyen!
Türk Devleti’nin tarihinde ilk kez sanıkların ayağına seyyar mahkeme gönderilmiş, oracıkta kurulan çadır mahkemesi, gelen emir doğrultusunda 80 teröristin tamamım serbest bırakmıştı.
Adına “Kürtçülük açılımı” denilen bu hilkat garibesini icat eden, Güneydoğu’daki seçmeni kafakola almak için hiç utanmadan kullanmaya yeltenen kimdi? Siz değil miydiniz?
• • •
Abdullah Ocalan’la İmralı adasında aylardan beri görüşmeler, pazarlıklar yapan kimseler sizin en üst
düzey yetkilileriniz değil mi?
“Aman Abdullah Bey, sizden ricamız var. Avukatlarınız aracılığı ile bir mesaj daha verin, sizin çocuklar terör eylemi yapmasın… Aman Sayın Öcalan, hep barış mesajları verin de, seçime kadar iktidarımız rahat etsin… Lütfen anlayış gösterin Abdullah Bey… Bugün size en sevdiğiniz Adana Kebap ve baklava hazırlattık sevgili kardeşim…”
İmralı’da bunlar söyleniyor, bu doğrultuda pazarlıklar yapılıyor. Bunu yapanlar, AKP hükümeti tarafından görevlendirilen yüksek.makam sahipleri.
Sen iktidar olarak Öcalan’a, Kürtçülere ve bölücülere her türlü ödünü vereceksin, onlan unutup kendi ordunu hadım edecek, komutanlarım hedef alıp içeri attıracaksın, sonra da adamlar Meclis kürsüsünden “Sayın Öcalan” dedi diye kıyameti kopanp yumruk yumruğa kavga edeceksin!
Böyle bir yutturmaca, böyle bir göz boyamaca, böyle bir komedi ancak Türkiye’de olur.
Sen bunların hesabını o terörist kafilesinin ayağına hiç utanmadan seyyar mahkeme gönderirken, Güneydoğu’da yaşayan insanlarımıza “Kürt açılımı yapıyoruz” palavrasını atarken yapacaktın.
Şehitlerimizden “Kelle” diye söz edenlerden başka ne beklenir ki.
RUMLARA REZİL OLDUK
BIRAKIN dünyaya ve kendi insanımıza rezil olmalannı, şu ufacık Yunanistan ve Kıbns Rum kesimi devletine rezil olmayı başardılar!
Türkiye’ye bağımlı yaşayan, bizim sahtekar din kardeşlerimiz olan Müslüman ülkeler tarafından bile iplenmeyen küçük KKTC’de bile skandal yarattılar.
Kıbns’ta düzenlenen ve KKTC’nin Rum tarafına satış belgesini oluşturan Annan Planı referandumunda, Evet oyu verilmesi için çığlık atanlar kimdi biliyor musunuz?
KKTC’deki Mehmet Ali Talat, AKP ve Tayyip yandaşları!
“Yes be annem” sloganıyla yola çıkan tüm satılık-liboş-avantacı takımı büyük propaganda yapıp Evet için çalıştılar. Amaçlan Rum kesimi ile birleşip ceplerine AB pasaportunu koymaktı…
Tayyip ve ekibi haykınyordu:
“Evet oyu verilmesini bekliyoruz.”

İstedikleri olsaydı, esas yaygara ondan sonra kopacaktı:
“İşgalci Türk askeri dışarı… Türk Ordusu’nu Kıbrıs’ta istemezük… Rum-Türk kardeştir…”
Bu rezillikler yaşanırken ve sekiz yıl boyunca siz hiç Tayyip ya da hükümetten “Askerimiz orada kalacaktır. Ordumuz orada uluslararası anlaşmalarla vardır” diye bir söz duydunuz mu sevgili okuyuculanm?
Evet, referandumda büyük paralar döndü. Bu saülık-liboş takımına hem Türkiye’den, hem de AB’den çok büyük paralar aktanldı…
Ve başardılar… KKTC’de çoğunluk Evet dedi.

Ancak referandum iki tarafta birden yapılıyordu. Planın kabul edilmesi için iki tarafın da Evet oyu vermesi gerekiyordu. Allah’ın büyüklüğü, Kıbns Rum kesiminde çoğunluk Hayır oyu verdi de iş bitti.
Yoksa bugün KKTC, Kıbrıs Rum Kesimi’nin kucağına oturmuş olacak, AKP hükümeti de mutlu olup içinden “Oh ulan kurtulduk şu baş belasından, bunlara artık para vermeyeceğiz” diyecekti.
• • •
KKTC’deki Tayyip takımı geçen hafta miting yapü, “Has…tir git Türkiye” pankartlan açtı! Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek “Cuma günü bize küfrettiler, pazartesi günü onlara para gönderdik, maaşlarını aldılar” derken, Tayyip çıkıp piyasaya ve KKTC’de yaşayanlan “Besleme” olarak tanımladı.
Rezalet işte bundan sonra başladı. Bundan altı ay önce kendi atadıktan büyükelçimizi geri çektiler ve yerine Dışişleri Bakanlığı ile ilgisi olmayan, para işlerine bakan birini büyükelçi yaptılar.
Küçücük KKTC’de son bir haftada yaşanan olaylar ve buna karşı AKP hükümetinin sergilediği komedi, Türkiye Cumhuriyeti’ni işte böyle küçük düşürdü.
KKTC’yi sırtında bir kambur, parasal bir yük olarak gören AKP, çareyi büyükelçiyi görevden almakta buluverdi!
Bırakın dünyayı ve Türkiye’yi bir yana, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi isimli küçücük devlete rezil oldular.
Rum Kesimi Sözcüsü “Gelişmeleri gülerek ve ilgiyle izliyoruz!” dedi.
Ah bir mümkün olsa, ah içerideki siyasi koşullar elverse!.. Şu askerimizi Kıbrıs’tan hayırlısıyla geri çekebilseler, KKTC’yi Rumların kucağına güzelce oturtabilseler!.. Hem para tasarrufu olur, hem de başımızın belasını (!) yok etmiş olurlar!..
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu bundan yaklaşık üç hafta önce Erzurum’a gelmişti. Orada Tayyip’in gözlerinin içine bakarak ve kameralar önünde postasını koydu:
“Kıbrıs’ta Türk askeri işgalcidir. İşgal sürdükçe Türkiye AB üyesi olamaz.”
Türkiye’de aslanlar gibi kükreyen (!) Tayyip, Yorgo’nun karşısında ağzını bile açamadı. Başını öne eğip oturdu.
Hele şu seçim de geçsin, bakın neler olacak neler!

SEÇİM NE ZAMAN?
Bakınız, bu tarihe tam dört ay kaldı. Seçim tarihi resmen açıklandı mı? Hayır!
Niçin açıklanmıyor? Bilemem! Bunu irdelemesi gereken muhalefet partilerinden de maşallah tık yok.
Ya bu tarihi temmuz sonuna atarlarsa?.. Çünkü şöyle düşünebilirler:
“Bu heriflerin çoğu o zaman tatilde olur ve dönüp oy verme zahmetine katlanmazlar. Böylece epey oy kazanmış oluruz.”
Şu komediye bakınız lütfen! Güya dört ay sonra seçim yapılacakmış da, bunun kesin tarihini hiç kimse bilmiyor.
Ne Yüksek Seçim Kurulu, ne siyasi partiler, ne de vatandaş.
Ciddiyetsizlik o boyutta ki, her şey Padişahımız efendimizin kafasında gizli. Şimdi herkes beyefendinin keyfini, bu konuda YSK tarafından yapılması gereken resmi açıklamayı bekliyor.
Beni esas endişeye sürükleyen, YSK ve muhalefet partilerinin bu konuda duyarsızlığı. Biri çıkıp da bu soruları sormuyor, soramıyor.
Vay anasını sayın seyirciler, seçime gayriresmi olarak dört ay var da, ilgili kurumlardan tık yok!

SEVGİLİ okuyuculanm, bugün size bir soru soracağım:
Seçim ne zaman yapılacak?
Şimdi çoğunuz belki diyeceksiniz ki “Senin dünyadan haberin yok kardeşim. Tayyip söyledi ya, seçim 12 Haziran günü yapılacak!”

0 yorum:

Yorum Gönder