11 Mart 2011 Cuma

Ha Gayret Az Kaldı!.. -Ümit Zileli

 Ha Gayret Az Kaldı!..

Artık hiç kuşkum yok…
Tayyip Bey her şeyi biliyor!.. Partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı dinlemediniz mi?.. Dediklerini duymadınız, okumadınız mı?.. Beyefendi, “Bir tane gazetecinin bile gazetecilik faaliyetinden dolayı cezaevinde olmadığını” söyledi. Yetmedi, tutuklu bulunan 27 gazetecinin suçunu da açıkladı:
- Terör örgütü üyeliği, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak!..
Yaa, işte böyle!.. Yok efendim, “suçluluğu kesinleşmedikçe herkes masumdur” ilkesiymiş, 2-3 yıldır Silivri’de yatanından, yeni içeri alınanına dek, gazetecilerin, bilim adamlarının, askerlerin neredeyse tamamı kendilerine yöneltilen suçlamaları da, bu suçlarla ilgili delilleri de bilmiyormuş, hepsi laf!.. Koskoca Başbakan kürsüden, milyonların gözünün içine baka baka anlatıyor, yetmiyor mu?!..
Gerçi, Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul, Yalçın Küçük, savcının deyişiyle, “şu anda açıklanamayacak deliller” nedeniyle tutuklandılar. Ne kendileri ne de onları savunmakla görevli avukatları delillerin ne olduğunu biliyor… Ama Tayyip Bey biliyor!.. Bilmekle de kalmıyor, hükmü yapıştırıp, kalemi de kırıyor!.. Ve artık ben de, eşek olmadığım için, önümde duran kocaman gerçeği tüm açıklığıyla görebiliyorum:
- Tayyip Bey, Ergenekon’un savcısıydı, terfi etti, yargıcı oldu!..
***
Tayyip Bey, aynı konuşmada birbirinden değerli, her biri diğerinden önemli sorular da sordu… Örneğin şu soru:
- Hangi gazeteci bizi eleştirdiği için bugün tutukludur?..
Bu soruya gayet basit biçimde, “50’nin üzerinde” yanıtı verilebilir ama öyle yapmayalım, sorunun yanıtını Tayyip Bey’e bırakalım!.. Daha kısa bir süre önce, WikiLeaks belgeleri medyaya yansıdığında aynen şöyle dememiş miydi:
- Benim milyar dolarım olduğunu söyleyen kişi şu anda Silivri’de yatıyor!..
Bilmem anlatabildim mi?!.. Tayyip Bey’in bir sorusu daha var ki, duyduğumda “Acaba ben uzayda mı yaşıyorum” diye kendime sordum!.. İşte soru:
- 8 yıl boyunca manşetine karıştığımız gazete var mı?..
Dünya tarihinde görülmemiş, milyarlarca dolarlık cezalar, medya patronuna meydanlardan, “Maaşını ödediğin yazara hâkim olmalısın, kusura bakma sana burada yer yok diyebilmelisin” mesajları, işlerinden atılan köşe yazarları, devlet bankalarından 750 milyon dolar krediyle yandaşlara pas edilen gazete ve televizyonlar… Yanılmıyorsam bu saydıklarım Hotanto’da meydana gelmişti!..
Örnekler çoğaltılabilir ama gerek yok… Geçenlerde The Economist dergisi bir “demokrasi endeksi” yayımladı. Türkiye “melez rejimler” kategorisinde yer alıyor… Seçimlerin adil ve özgür yapılmadığı, adaletin bağımsız olmadığı, muhalifler ve gazeteciler üzerinde ağır baskıların uygulandığı, sivil toplumun ve hukuk devletinin zayıf olduğu ülkelere “melez rejim” deniyor… Bir adım ötesi ise diktatörlük!..
- Ha gayret!..
Bir Yurtsevere Mektup (104)
Sevgili kardeşim Balbay, az önce “Nevresimden Bavul” başlıklı yazını okudum. Tarih, en alçakça zulümlerin hikâyelerini anlattığı gibi, en büyük zalimlerin ve dalkavuklarının ibretlik bitiş öykülerini de anlatır… Cumartesi günü Ankara’da Cumhuriyet’ten ve diğer gazetelerden birçok yazar, yeni kitabın “Düşünüyorum O Halde Sanığım- Zulümname”yi imzaladık. Binlerce kişi el ele beyaz güvercinler uçurduk… Sevgili Yıldız Kenter yine o sıcacık sesiyle senin mektubunu okudu. O müthiş mektubunun en çok “Yalnız aile büyüklerimi ve aydınlık insanları selamlarken eğilirim” satırlarına bayıldım. Sen çok yaşa aziz kardeşim… Ertesi gün de Bursa’da kitap fuarındaydım… Üzerimde sana iletilmek üzere binlerce yürek selamı var bilesin… CHP’den adaylığını açıklamana çok sevindim… Binlerce, on binlerce insan senin için çalışmayı, yollara dökülmeyi bekliyor… O hücrede yalnız değilsin, değilsiniz… Milyonlarca aydınlık yürek senin, Tuncay’ın ve diğer yurtseverlerin hücrelerinde atıyor…
Seni ve tüm yurtseverleri sevgiyle kucaklıyorum…

0 yorum:

Yorum Gönder